İddianamede 2 numaralı
sanık olarak yer alan Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe, sıradan sosyal faaliyetleri ile ilgili görüşmelerinin örgütsel faaliyet olarak gösterildiğini savundu. Kireçtepe, "Yabancı birimlerin istihbarat toplamak istediği birimlerde çalışan insanlarız. Bizim telefonda görüşmeyip yüz yüze görüşmek istememizden daha
doğal bir şey olamaz." dedi. İddianameyi hazırlayanların imzasız ve asılsız ihbar mektuplarına itibar ettiklerini kaydeden Kireçtepe, "Her ihbar mektubunda adını değiştiren yaratığın ihbarlarına ne kadar inanılır.
İhbarlardan sonra ele geçen mühimmatlarda benimle ilgili maddi
delil yoktur." şeklinde konuştu.
Kazılarda el edilen torbalarda ikisi kızıl biri
siyah olmak üzere üç kıl bulunduğunu ifade eden Kireçtepe, "
Kızıl saçlardan birinin uzunluğu 14,5 cm birinin uzunluğu 9,5 cm siyah olan kıl ise 5,5 cm uzunluğunda. Hiçbir askerin bu kadar uzun saçı olamaz. Bu iddianamede yer almış." dedi. Kireçtepe kel olduğuna dikkat çekerek, "Durumu görüyorsunuz nasıl benim saçım öyle olsun" diye konuştu. Kireçtepe'nin bu ifadeleri
mahkeme heyeti ve
duruşma salonundakileri güldürdü.
Kafes Eylem Planı'nda hatalar bulunduğunu belirten Kireçtepe, bu planı yazanın
yarbay olamayacağını söyledi. Kireçtepe, "Olsa olsa
teğmen yazmıştır. O kadar çok maddi hata var ki, yazılma şekli askeri terminolojiye uymuyor. Belgede AKP diye
direk parti ismi yazılmış. Askeri terminolojide direkt olarak AKP ve
CHP şeklinde parti ismi kullanmayız." dedi.
Tutuklu sanık
Binbaşı Emre Onat, kendisinde ele geçirilen ve
eylem için belirlenen bir yer olarak değerlendirilen Ankara'daki bir alt geçide ait fotoğrafın gezmeye gelen arkadaşı tarafından çekildiğini söyledi.
Fotoğrafın Ankara'ya ziyaretine gelen arkadaşı Tamer Çetin tarafından çekildiğini belirten Onat, "Savcılar bu fotoğrafın bende bulunmasını hayatın olağan akışına aykırı olarak değerlendirmiş. Bazı yerlere ve
alışveriş merkezlerine planlandığı iddia edilen eylemlerle irtibatlandırmışlar. Arkadaşım bu fotoğraf ile alt geçit çalışmalarının trafiği nasıl etkilendiğini göstermek istemiş. Ben de
TBMM ve
Dolmabahçe Sarayı'nın fotoğrafları çıkmış olsaydı bir Türk subayı olarak oraları bombalayacağım mı iddia edilecekti?" dedi.
Kendisine
terörist denmesinin ağırına gittiğini ifade eden Onat, tahliyesini istedi. Savunmasının ardından mahkeme başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, Onat'a, "Savcılıktaki ifadeleriniz var, size mi ait?" diye sordu. Bu soruya Onat önce, "Doğrudur komutanım" şeklinde yanıtladı. Söylediği ifadeyi fark eden Onat daha sonra, "Doğrudur sayın başkanım" şeklinde düzeltti.
Tutuklu sanık
deniz Yarbay Eren
Günay,
silah ve mühimmatın kendileri için namus gibi olduğunu söyledi. Silahların cephanelikten çıkmasının komutanların izniyle olduğunu belirten Günay, kimsenin kendi başına alamayacağını kaydetti. Günay, "Delilerin ortaya çıkarılması için can çekişiyoruz. Bizim en büyük hatamız ve suçumuz eşlerimizi ve ailemizi
ihmal etmektir.
Vatan dedik, onları ihmal ettik. Burada onlardan özür diliyorum. İftira ile bizden alınan onur ve şerefimizi geri istiyoruz. Biz sanıkların ortak noktası başarılı subaylar olmamızdır. Bu yüzden
hedef olduk. Bu
iftira mektuplarını yazanları Allah'a
havale ediyorum ve hakkımı
helal etmiyorum. Kendimi aklamak boynumun borcu olsun. Çocuğuma baban terörist dedirtmem ve dedirtmeyeceğim. Bu salondaki Türk subaylar olarak vatan anamız, devlet babamızdır. Bizi asın ama devleti yıkmakla yargılamayın." diye konuştu.
Savunmasını yaparken gözleri dolan Günay'dan sonra
avukatı Ali Nurdoğan Günay söz aldı. Görüntülü ve sesli
kayıt yapıldığı için avukat Nurdoğan Günay kendini tanıtırken önce, "Sanık Eren Günay'ın babasıyım" dedi. Ardından, "Avukatıyım" diyen Nurdoğan Günay, duygusallaştığı için
savunma yapamadan yerine oturdu. Bunun üzerine duruşmaya kısa bir süre ara verildi. Aranın ardından avukat Günay savunmasına başladı. (CİHAN)