'30 yıldır bugünü bekliyorduk'

Bu haber en çok onları sevindirdi: "Evet oyu vermemizin hayrını görmeye başladık"

'30 yıldır bugünü bekliyorduk'

Referandumla 12 Eylül'e yargı yolunun açılmasının ardından başlatılan soruşturma, darbe mağduru ülkücüleri ve ailelerini sevindirdi. Eski Balıkesir Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Ulu, savcılığın kararını gözyaşlarıyla karşılamış. Mamak'ta idam edilen arkadaşlarının hesabının sorulacağını öğrendiği gün için 'bizim bayramımız' ifadesini kullanıyor. Mürüvvet Esendağ ve Birsel Duracık da, Ulu ile ortak duyguları paylaşan iki anne. 18 yaşında 5 aylık evliyken gözaltına alınıp darağacına gönderilen Esendağ'ın 72 yaşındaki annesi Mürüvvet Hanım, duygularını, "Dualarım kabul oldu" sözleriyle dile getiriyor. 22'sinde idam edilen Selçuk Duracık'ın annesi 70 yaşındaki Birsel Hanım ise 30 senedir acısının dinmediğini vurguluyor. 30 yıldır bugünü bekliyorduk dualarımız kabul oldu 12 Eylül askerî darbesine yargı yolunun açılması, o dönemde asılan Manisalı ülkücüler Halil Esendağ ve Selçuk Duracık'ın annelerini sevindirdi. 18 yaşında 5 aylık evliyken gözaltına alınıp 3 yıl sonra darağacına gönderilen Esendağ'ın 72 yaşındaki annesi Mürüvvet Esendağ, duygularını, "Duam kabul oldu. Şimdi cezaevine gittiklerini göreyim, başka bir şey istemiyorum." sözleriyle ifade ediyor. Darbecilerin cezasız kalmaması için 30 yıldır Allah'a dua ettiğini anlatan Esendağ, başta Kenan Evren olmak üzere Millî Güvenlik Konseyi üyelerinden sağ olanların hepsinin ceza almasını istiyor. Manisa'nın Saruhanlı ilçesi Gözlet köyünde yaşayan anne Esendağ, artık davanın sonucunu görecek kadar yaşamak için dua ediyor. Esendağ, "Halilim, üç sene hücrede bekletildi ve sonra idam edildi. Ceza almış çocuk, hücrede yatırılır mı? 31 yıldır yaşadığımızı bir Allah, bir de ben bilirim. Allah bunları bildiği gibi yapsın." ifadelerini kullanıyor. 22 yaşında idam edilen Selçuk Duracık'ın annesi Birsel Duracık da darbenin komutanı Kenan Evren'le asıl ölünce hesaplaşacağını söylüyor. Manisa Turgutlu'da yaşayan 70 yaşındaki anne Duracık, "Her şeyi Allah'tan istedim. Ölünce on parmağım onun (Evren'in) yakasında olacak. Dua ediyorum, öbür dünyada hesaplaşacağım." diye konuşuyor. 30 senedir acısının dinmediğini ifade ederken, "Ben de bir anneyim. Oğlumu bin bir zahmetle büyüttüm, sonra da acısını yaşadım. 30 sene oldu, hâlâ unutamıyoruz." diyor. Selçuk Duracık ve Halil Esendağ, 12 Eylül darbesine giden günlerde Manisa'nın Turgutlu ilçesinde yaşanan olaylar nedeniyle tutuklanıp Buca Cezaevi'ne konuldu. Yargılamalardan her iki isim için de idam kararı çıktı. Darbenin ardından sağ ve sol gruplardan idam cezasına çarptırılıp infaz edilen 50 isimden ikisi onlardı. 1983 senesinin 4 Haziran'ını 5 Haziran'a bağlayan yağmurlu bir gece yarısında ikisi de asıldı. Koğuş arkadaşları onlardan geriye birer çetele buldu. 8-9 yaşlarına kadar inmiş ve bütün namaz ve oruçlarını tamamladıklarını gösteren bir çizelge yapmışlardı. Genç fidanların acı haberi, ailelerini perişan etti. Fakat Selçuk'un babasının acısı daha bir başkaydı. Zira, hakkında yakalama kararı bulunan Selçuk'u, polislere babası Emrullah Duracık teslim etmişti. Fakat neticenin böyle olacağını hiç hesap etmemişti. Oğlunu kendi elleriyle toprağa veren baba, kahrından hastalanarak birkaç yıl sonra vefat etti. Halil'den geriye de celladının şu cümleleri kaldı: "Son anında kulağıma eğilip, 'Hakkını helal et' dedi. O fısıldamayla beraber yüreğim titredi." Tarihimizdeki kara lekenin silinmesi için iyi bir fırsat Mahir Damatlar (1980 öncesi Ülkücü Hareket'in liderlerinden): 12 Eylül tarihimizde bir kara lekedir. Kendimizi o dönemin mağdurları olarak görmüyoruz. O dönem, Türkiye'nin içeride ve dışarıda katledildiği bir süreçtir. Dönemin mağduru biz değiliz, asıl mağdur devlettir. Bu açıdan 12 Eylül 1980 darbesi ile ilgili 31 yıl geçtikten sonra, o döneme ilişkin böyle bir soruşturmanın açılmasını olumlu görüyoruz. Bu, kara lekenin silinmesi açısından bir fırsattır. Soruşturma, elbette mazimizdeki pürüzlerin giderilmesini sağlayacaktır. Bu fırsatın iyi değerlendirilmesini ümit ediyoruz. Davada müdahil olacağız Alaattin Aldemir (Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı): Referandumda 'Evet' dedik. Bizim için güzel bir hediye oldu. Amacımız, intikam almak değil. Dünden intikam almak değil, yarının Türkiye'sinin önü açılsın diye bu kampanyayı yapmıştık. Bir daha darbe, ihtilal, cunta kurmaya kimsenin tevessül etmemesine yönelik bir mesajdır. Bu da demokratikleşme açısından çok önemlidir. 12 Eylülcülerin yargılanmasına müdahil olacağız. Herkesin davacı olması için elimizden geleni yapacağız, destek vereceğiz. Kimse bundan böyle bu tür şeylere teşebbüs edemesin. Vicdani sorumluluk sahibinde olan çok sayıda ülküdaşımız, referandumda 'hayır' dedikleri için bugün vicdani pişmanlık içindeler. Ama üzülmelerine gerek yok, Türkiye doğru yola girmiştir. Bundan sonra demokratikleşmeye katkı sağlasınlar. Referandumda evet dediğimiz için çok baskı gördük Ahmet Ulu (Eski Balıkesir Ülkü Ocakları Başkanı): İdama giden arkadaşlarının hesabının sorulması için yapılan yeni görevlendirme kararını büyük bir sevinçle karşıladık. (Gözyaşlarına hakim olamıyor.) Bugün bizim için bayram günüdür, çünkü 12 Eylül sanıkları yargılanacak. Haksız yere asılan arkadaşlarımızın ruhu şâd olacak. 12 Eylül'e lanet olsun. 11 yıl boyunca çeşitli cezaevlerinde kaldım. Dört kez idam cezası aldım ve yüzlerce seneye varan ceza istemiyle yargılandım. Bu karar, bizim için çok şey ifade ediyor. Referandumda 'evet' dediğimiz için MHP'den çok eleştiri aldık. Bizi itibarsızlaştırmak için kullanıldığımız yönünde açıklama yaptılar. Devlet Bahçeli, bizi hainlik ve döneklikle suçladı. Şimdi bu karara karşı MHP'nin alacağı tavrı dikkatle izleyeceğiz. Bizi küçük düşürücü beyanlarından sonra acaba özür dileyecekler mi? Arkadaşlarımız çok üzüldü, hatta referandumda 'evet' dedikleri için işlerinden oldular. Bu arkadaşlarımız, ülkücü hareketin cefasını çeken insanlardı. Devletimizle barışık bir şekilde ahirete gideceğiz Hasan Çağlayan (Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı): 12 Eylül'ün ardından 5,5 yıl cezaevinde kaldım. Beraat ettikten sonra çektiklerimin yanlarına kâr kaldığını düşünüyordum. Haksız yere yapılan işkencelerin hesabının sorulmaması içimizde bir ukde olarak yer etmişti. Barışmanın olması için, haksız uygulamaları yapanların yargılanması gerekiyordu. Şimdi, bu fırsat 12 Eylül dönemiyle ilgili başlatılan bir soruşturmayla yakalandı. Arzumuz, çektiğimiz ızdırapların hesabının sorulup devletimizle barışmış olarak hayata gözlerimizi kapamaktır. Hâlâ rüyamda işkence görüyorum Muzaffer Onüçyıldız: Dava açılırsa müdahil olacağım. 4 yıl cezaevinde düşmana bile yapılmayacak, insan onuruna yakışmayan türlü işkencelere tabi tutuldum. Beraat etmeme rağmen cezaevinde yaşanan bir olay yüzünden 10 ay daha ceza verdiler. Bu cezayı suçsuz yere yattığım üç yıldan mahsup etmediler. Askerlerin hukuk anlayışı işte buydu. İşkenceler kalıcı hastalıklar bıraktı. Bir asker veya polis aracı gördüğüm zaman tedirgin oluyorum. Geceleri rüyalarımda hâlâ kendimi hapiste işkencede görüyordum. Referandum aldatmaca diyenlere iyi cevap oldu İrfan Sönmez ( Eski Ülkü Ocakları Başkanı): Savcılığın kararı, 12 Eylül referandumunda ne kadar önemli bir eşiğin aşıldığının göstergesi. İlk defa bir iktidar darbecilere karşı, milletin hukukunu müdafaa ediyor. Soruşturmanın açılması, 12 Eylül referandumundan beri darbelerden hesap sorulmadığından dem vurarak Anayasa'nın geçici 15. maddesinin kaldırılmasının bir aldatmaca olduğunu söyleyenlere de Ankara Savcılığı'nın teşebbüsü, iyi bir cevap olmuştur. Son derece önemli bir gelişme Avukat Hasan İlter (Yusufiyeli Ülkücüler Derneği'nin Başkanı): Anayasa referandumu öncesinde, kendilerini hukuktan yana imiş gibi gösterenler içten içe darbecileri savunuyordu. Soruşturma, darbecilerin yargılanamayacağı tezini ve zamanaşımı bahanelerini dile getirenleri ise fazlasıyla üzdü. Hem milletimizin ve çocuklarımızın geleceği açısından, hem zalimlerin zulümlerinin yanlarına kâr kalmayacağının bilinmesi bakımından hem de darbecilerin kalplerine korku salınması açısından son derece önemli bir gelişmedir. Evet oyunun hayrını görmeye başladık Selçuk Özdağ (Eski Manisa Ülkü Ocakları Başkanı): Referandumdaki "hayırda hayır vardır" sloganı iflas etti. "Evet" oyu vermemizin hayrını görmeye başladık. 12 Eylül 1980 darbesini, gürültüsü büyük bir azınlık destekliyor. Soruşturma bu gürültüyü çıkaran azınlığa kadar uzayabilir. Türkiye'de bugüne kadar tek bir darbeci yargılanamamıştı. Ancak bu soruşturma, iktidarın cesaretiyle artık darbeciler yargılanacaktır.
<< Önceki Haber '30 yıldır bugünü bekliyorduk' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER