Sakık'la görüşmediğim halde manşetten beni
hain ilan ettiler
Kandil'e arabulucu olarak gittiğinde
Şemdin Sakık'la görüşmediği halde görüşmüş gibi haber yapıldığını kaydeden
Erbaş, "Sakık'a 'Dünyada Müslümanların arasında sınır yoktur. Biz geldiğimizde
İran ve
Suriye sınırlarını kaldıracağız' dediğimi yazdılar. Bir anda ülkede hain ilan edildim."
Kapatılan
Refah Partisi (RP) millet
vekili
Fethullah Erbaş, 28
Şubat darbesine giden yolu medyanın açtığına inanan isimlerin başında geliyor. O döneme ait ilginç anılarını paylaşan Erbaş,
gazetelerin dönemin
Genelkurmay İkinci Başkanı
Orgeneral Çevik Bir'in emrinde yayın yaptığını belirtiyor. Buna
delil olarak da Şemdin Sakık'la görüşmediği halde görüşmüş gibi manşetlere çekilmesini gösteriyor. Eski vekil, bir anda nasıl hain ilan edildiğini şöyle anlatıyor: "Bir gün baktım, koskoca bir fotoğraf altına yazılmış
ihanet mesajları. Bütün
Türkiye, beni hain biliyor. Açtım
Hürriyet yayın yönetmenine, ben size ne yaptım? Şemdin Sakık, biz kampa gittiğimizde kampta değildi. Görmedim. Bilmem. Ben her hareketim
kayıt altına alınsın diye 15 tane basın mensubu götürdüm. Bir an bile basının dışında hiç kimseyle görüşmedim.
Basın mensuplarıyla hiç ayrı durmadım. Biraz sıkıştırdım. Biz haber kaynağımızı açıklayamayız, diyorlar. Beni hain ilan ettiler. Bana bu haber kaynağını bulun, dedim.
Gazetecilerinden biri haberin kaynağının
Çevik Bir olduğunu söyledi. Aynı gazeteci, abi bu işi fazla deşme, bizim patronları aldılar götürdüler. Çevik Bir ne dese biz onu yazıyoruz, dedi."
Erbaş, postmodern darbenin aktörlerinden Çevik Bir'in Mossad ve CIA'e Genelkurmay istihbarat arşivlerini açtığını da iddia ediyor: "Bunu bilmeyen mi var? O kadar ayyuka çıkmıştı. Geçen eski Emniyet
İstihbarat Dairesi Başkanı
Bülent Orakoğlu da bunu söyledi."
28 Şubat sürecinin Türk siyasi hayatının yanı sıra ekonomiye de büyük zarar verdiğini vurguluyor. "
Sanayi ve ticari alanda millileşme ve
yerli üretim çabalarının statükocu güçler tarafından kadük bırakıldığını kaydeden Erbaş, attıkları
fabrika temellerinin sökülmemesi için
nöbet tuttuklarını anlatıyor: "Van'da
ayakkabı fabrikasının temelini attık. Akay O. diye bir mühendis temeli söktü aldı, koydu arabasının arkasına, götürdü Meclis'e. Bakın işte ayakkabı fabrikasının temelini buraya getirdim diye alay ediyorlardı. Ayakkabı fabrikası ne, Van ne. O fabrikanın temelini oradan söküp götüren daha sonra ihaleye girdi kazandı, kendi yaptı fabrikayı."
Fabrika açıldıktan sonra 300 kişiye iş imkânı sağlandığını anlatan Erbaş, "Van'daki fabrika, ordunun botlarını üretiyordu. 28 Şubat'tan sonra ordunun botları özel sektörden alma kararının ardından fabrika ciddi sıkıntıya girdi. Giderek zarar etmesi üzerine satılığa çıkarıldı. Kimsenin de almaması üzerine İşkur'a devredildi." şeklinde konuşuyor.
Erbaş, Necmettin Erbakan'ın 1976'da başbakan yardımcısıyken Van'da organize sanayi bölgesinin temelini attığını, bunun da solcular tarafından söküldüğüne değiniyor. Erbakan'ın bu nedenle 1996 yılında tekrar Van'a organize sanayi bölgesi temeli attıklarında temellerin sökülmemesi için kendisini burada görevlendirdiğini gülerek anlatıyor: "Hoca bana temeli yine sökerler diye sen burada bekleyeceksin, sorumlusun bu temelden, dedi.
Organize sanayinin bütün altyapısını yaptık. Temelin başında nöbet tuttum, başlarında durdum. Oraya bekçi tuttuk bıraktık. Ankara'dan Van'a haftada bir gidip geliyordum.
Milletvekiliydim, 3-4 ay sürdü bu. Oraya organize sanayi temeli attık diye bölgedeki arazileri tuttular, tamamını bedava dağıttılar; peşkeş çektiler Türk Hava Kurumu'na.
Konut İdaresi'ne devretmişlerdi. Van şu anda her şeye rağmen ayaktaysa sanayisiyledir. O zaman 30 bin nüfus vardı. Sanayi, tarım, ticaret de yoktu. Şimdi nüfus 500 bin."
Zaman