Konuya ilişkin Refah-Yol
iktidarının
Devlet Bakanı Salim Ensarioğlu'ndan da dikkat
çekici bir açıklama geldi. Dolaylı olarak askerden
istifa etmesi için
teklif geldiğini açıklayan Ensarioğlu, "
Askerler rahatsız, istifa ederseniz ömür boyu milletvekili ve
bakan olursunuz" teklifi yapıldığını söyledi.
Bakanlar Kurulu üyelerinin
psikolojik baskı amaçlı brifing için
Genelkurmay'a çağrıldığını anlatan Ensarioğlu,
Başbakan Necmettin
Erbakan'ın, karargaha 5 dakika geç geldiği için askerler tarafından karşılanmadığını belirtti.
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Ensarioğlu, olayların 3 -4 ay öncesinden başladığını ve yaşanan her hadisenin iktidar tarafından organize edildiğinin söylendiğini aktardı. Arkadaşlarının tehdit edildiğini anlatan Ensarioğlu, Kürtlerle ilgili hazırlanan Milli
Güvenlik Kurulu raporunu imzalamadığı için tehdit edildiğini, sıkıntı yaşadığını ifade etti.
Albay rütbesinde üç kişinin köyüne giderek ailesi hakkında bilgi topladığını dile getiren Ensarioğlu, "
Hükümet baskı altındaydı. Bakanlar Kurulunu brifing vermek için Genelkurmay'da topladılar. 5 saat sürdü brifing. Resmen orada kendini kabul ettirme, hükümet, siyasi otorite ikinci planda gösterilmeye çalışıldı. Sayın Başbakan,
Allah rahmet eylesin Erbakan, çok kibar bir insandı. 5 dakika gecikti diye kapıda karşılama yapmadılar. Unutamayacağım bir olaydır. O, büyük bir saygısızlık ve terbiyesizlikti. Başbakan orada oturuyordu, paşaların tavırları, havaları, omuz vurmadı, ama o tür hareketleri vardı. Psikolojik bir baskıydı, brifing değildi" dedi.
"ÇİLLER'E İSTİFA ETMESİ İÇİN BASKI YAPILIYORDU"
Tansu Çiller'in bir iki defa sabah saat 06.00'da kendisini aradığını aktaran Ensarioğlu, Çiller'e istifa etmesi için haber gönderildiğini ve baskı kurulduğunu belirtti. Çiller'in bunu kabul etmediğini ve dik durduğunu dile getiren Ensarioğlu, şöyle devam etti:
"Refah Partisi'nin dik durduğu, Doğru Yol'un dik durmadığı yönünde yaygın bir kanaat var. Bu yanlıştır, altını çizerek söylüyorum;
Doğru Yol Partisi'nin o zaman üç tane genel başkanı vardı. Çiller Genel Başkan,
Demirel Cumhurbaşkanı,
Cindoruk Genel Başkandı. Parti içinde zaten muhalefette sıkıntı vardı. Sayın Çiller'in çok yapacak bir şeyi yoktu. Ama buna rağmen dik, mert ve düzgün duruyordu. Baskı karşısında doğru bildiğinden geri adım atmıyordu. Parti o zaman üç başlı gidiyordu."
İnsanların korku içinde olduğunu ifade eden Ensarioğlu,
fişleme yapıldığı yönde psikolojik baskı oluşturulduğunu vurguladı.
"MEDYA VE YARGI ÇANAK TUTTU"
Demirel'in bakış açısının 'Ben ihtilal yaptırmadım' olduğunu dile getiren Ensarioğlu, "O zaman da söyledim, şimdi de söylüyorum keşke ihtilal olsaydı. Siyasiler,
sivil toplum örgütleri, medya ve bir kısım yargı buna çanak tuttu. Burada sadece askeri konuşmak yanlış. Benim üzüldüğüm, Demirel yasaklı zamandan geldi, Cumhurbaşkanı oldu. Askerlerin söylediklerine sıcak bakması beni rahatsız etti. Sincan'da tanklar yürüyor. Bu devletin tankı, vatandaşın vergisiyle mazotu konuyor. Bir albay Erzurum'da kalkıp
Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına
hakaret ediyor. Misafir olan bir devletin kralına hakaret ediyor. Sayın Demirel ve rahmetli Erbakan da Genelkurmay Başkanını görevden alabilirdi. Balans ayarı yapılıyormuş, bunların hiçbirine müdahale etmedi. Sayın Demirel sadece müdahale ettiği Tansu Hanım'a görev vermedi, vermeliydi. Vermediği anda parti içi muhalefet kopmaya başladı, yeni bir parti kurdular. İhtilal
demokrasi değil, daha kötüdür, ancak bu şekilde de demokrasi değildir. Fişleme, tankları yürütme, hükümeti zorla değiştirme, milletvekillerini para veya baskıyla istifa ettirmek de demokrasi değil" diye konuştu.
"ASKER ÇİLLER'İ İSTEMİYORDU"
28
Şubat soruşturmasına ilişkin ise Ensarioğlu şunları söyledi: "O dönemle ilgili bir yasal
düzenleme yapılmalı.
Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan kararlar neyse, bu işe çanak tutmuş ve bir noktaya getirmişse hepsi açığa çıkmalı. Ama onu açığa çıkarmak da kanunen suçtur. Konuşunca suç oluyor. Demokrasi açısından iyi araştırılmalıdır. Yasal düzenleme yapıp herkesin rahat konuşacağı bir ortamda temizlenmesi gerekiyor."
Askerin Çiller'i Erbakan ile
koalisyon yaptığı için istemediğini vurgulayan Ensarioğlu, bu nedenle görevin Çiller'e değil Mesut Yılmaz'a verildiğini belirtti. İstifa etmesi konusunda bir teklif gelip gelmediğine ilişkin bir soruya ise Ensarioğlu, "Dolaylı bir yerden teklif geldi. Meclis'te odamda otururken birisi geldi, 'Askerler rahatsız, istifa ederseniz ömür boyu milletvekili ve bakan olursunuz' dedi. Benim konuşmalarım onları çok rahatsız ediyordu. Dedim ki kim sana söylemişse git söyle kendisine; eğer bir parti kurmuşlarsa bana tüzüğünü bildirsin bir inceleyeyim, belki hoşuma gider, o partiye geçerim. Ama eğer bir parti kurmamışsa kendi işine baksınlar, biz siyasi bir partiyiz. Ne demek istifa et, her zaman beni milletvekili yaparsın; partin mi var senin, sen bir parti mi kurdun beni milletvekili yapıyorsun? Onlar için de kendilerine söyle istifa ederlerse herhangi bir partiye geçebilirler. Çünkü onlarınki bir kağıt üzerinde istifa. Ama
siyasete karışmasın, o bizim işimiz. Bizim cezamızı
halk verir, halka gideriz. Siyaseten mücadele eder halka gideriz, halk ya cezasını verir veya mükafatını verir. Teklifi sivil bir kişi getirdi." karşılığını verdi.
"VALİZİM HAZIRDI, DARBE TARİHİ 13 HAZİRAN'DI"
O dönem ihtilal yapılacağına ilişkin tarih verildiğini ve 13 Haziran olduğunun söylendiğini aktaran Ensarioğlu, şunları söyledi: "Demirel görevi Yılmaz'a vermemeliydi, Erbakan veya Tansu Hanım'da devam etmeliydi ve Türkiye seçime gitmeliydi. Son 3 -4 ayda Bakanlar Kurulu bir defa toplanabildi. Bakanlar Kurulunu toplayamıyorduk, öyle bir gerilim vardı.
Sabahleyin evden çıkıp mesaiye gidiyordum. Bizi alan koruma 'Bugün öğleyin ihtilal olacak' diyordu. Bakanlıktaki odamızda çaycı diyordu ki 'öğleden sonra olacak.' Akşam
şoför bırakırken 'bu gece olacak' diyordu. Üç aya yakın benim şahsi valizim, her şey içinde kapıda bekliyordu, hangi saatte kapımı çalarlar diye."
28 Şubat soruşturmasında
dava açılırsa kesinlikle müdahil olacağının altını çizen Ensarioğlu, "Ben demokrasiyi savunuyorum, siyasetçiyim. Halka sizin hakkınızı savunuyorum diyorum. Kendi hakkımı savunamazsam, halkın hakkını nasıl savunurum? Ben milletin oyunu almışım, gelmişim buraya. Burda böyle bir hareket, yanlış olmuşsa; anti demokratik bir hareket var. Zoraki o hükümet yıkılmıştır, yeni bir parti kurulmuştur. Burada beni seçen insanların, Erbakan'ın partisini seçen insanların, Doğru Yol Partisi'ni seçen insanların hakkı yenmiş. Eğer ben bu hakkı savunamıyorsam o zaman siyaset yapmam." dedi.
Genelkurmay Psikolojik
Harekat Dairesi'nin belgesinde ise 'Söz konusu dairenin geçtiğimiz yıl en önemli faaliyeti Genelkurmay'a yakın görülen bazı Doğru Yol Partili milletvekillerinin partilerinden istifa etmesinin sağlanması ve Refah-Yol hükümetinin düşürülmesiydi. Bu konuda milletvekillerine 'Paşamızın selamı var, mümkünse istifanızı istiyorlar' demek yeterliydi. Ayseli Göksoy, bunlardan birisi, halen Genelkurmay ile ortak hareket ediyor. Çeşitli konuları
Çevik Bir'e soruyor. Psikolojik Harekat Dairesi de istenen hazırlığı yapıyor' deniyor.
CİHAN