28
Şubat sürecine iki
dava damgasını vurdu. İktidardaki Refah Partisi'ne yönelik
kapatma talebi ve
Köstebek olayı. Batı Çalışma Grubu'na ait gizli
belgeleri çalmakla suçlanan Emniyet
İstihbarat Daire Başkan Vekili
Bülent Orakoğlu ve
Onbaşı Kadir Sarmusak, askerî
mahkemede hakim karşısına çıktı.
Köstebek davasına
bakan Askerî
Hakim Karamanlı, YAŞ kararıyla ordudan atılmıştı.
BÇG'nin kurucusu dönemin
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Güven Erkaya, karar açıklanmadan sanıkları suçlu ilan etmişti. Ancak dava dosyasında
gazete kupürlerinden başka
delil yoktu, bu sebeple de
beraat kararı verildi. Ardından da mahkeme heyeti için kâbus günleri başladı.
Zaman'ın sorularını cevaplayan
Askerî Hakim
Yüzbaşı Ahmet Karamanlı, davanın başında Orakoğlu'nu tutukladıkları için kahraman muamelesi gördüklerini; ancak beraattan sonra '
hain' ilan edildiklerini belirtiyor.
Yaşadığı bütün zorluklara rağmen karardan pişmanlık duymuyor. Otobüs dolusu '
sivil' yargı mensubu, askerî brifinglere katılıp alkış tutarken kendilerinin dik durduğunu vurguluyor: "28 Şubat sürecinin en kritik davasında askerî yargının onurunu koruduk."
Köstebek davasında, Bülent Orakoğlu ile
Kadir Sarmusak, Batı Çalışma Grubu'na (BÇG) ait bir istihbarat belgesini çalmakla suçlanıyordu. Üstelik hükümet el değiştirmiş; RP'ye açılan
kapatma davası istenildiği gibi sonuçlanmıştı.
Yargılama
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Askerî Mahkemesi'nde bu atmosfer altında yapıldı. Herkes kapatma davasındaki gibi mahkumiyet bekliyordu.
Ancak karar, bu beklenti içerisinde olan çevrelerde şok etkisi yapacaktı. Askerî Hakim Yüzbaşı Ahmet Karamanlı, 'Birkaç İyi Adam' filminde geçen 'kırmızı kod'ların emir komuta zinciri dinlemeyip beraat kararı verdikleri için kendilerine uygulandığını savunuyor.
Dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu ve onbaşı Kadir Sarmusak, BÇG'ye ait belgeyi çalmakla suçlandı.
Köstebek olayı Temmuz 97'de ortaya çıktı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde kurulan BÇG'nin gayri hukukî faaliyetlerini içeren bir belge İçişleri Bakanı Meral Akşener'e ulaştı. Akşener, DYP lideri
Tansu Çiller'i, o da
Başbakan Necmettin
Erbakan'ı bilgilendirdi. Erbakan, konuyu Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'e iletti. Demirel ise belgeyi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'yla paylaştı. Komutanlık, belgenin içeriğinden çok belgeyi kimin sızdırdığı üzerinde durdu. İddiaya göre
polis memuru Kadir Sarmusak, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı istihbarat biriminin dinleme cihazını
tamir ederken bu belgeyi alarak Orakoğlu'na göndermişti. Bu tartışmalarla birlikte yargı süreci başladı. Yüzbaşı Karamanlı, mahkeme heyeti olarak yargılama boyunca açık ve örtülü
baskılarla karşılaştıklarını anlatıyor. "İlk etapta çok ciddi bir olayla karşı karşıya olduğumuzu düşündük." diyor. Ancak, mahkemenin ısrarlı taleplerine rağmen çalındığı öne sürülen istihbarat belgesinin aslına ulaşamayınca heyette davanın hukuki temelden yoksun olduğu kanaati oluşmuş.
Sarmusak'a işkence yapılmıştı; ayaklarının altı yaraydı
Soruşturmayı yürüten askerî savcının hazırladığı
iddianamenin 28 Şubat sürecinin etkisi altında kaldığının hemen anlaşıldığını söyleyen Karamanlı şu bilgileri veriyor: "
Savcı, Sarmusak'ın işkence altında alınan eski ifadelerine ve basın bültenlerine dayanarak bir iddianame hazırlamış. İddianamenin 84 sayfası basında çıkan haberlerden ibaretti. Taraflı ve önyargılı bir iddianame olduğu 28 Şubat atmosferiyle yayın yapan medyanın etkisi altında hazırlandığı açıktı. Sarmusak'ın dosyadaki ifadeleri Deniz Kuvvetleri
İstihbarat Daire Başkanlığı İstihbarata Karşı Koyma Şube Müdürü Mehmet Aygüner tarafından defalarca sorgulanarak baskı altında alınan, belli bir amaç doğrultusunda kesilip birleştirilen ifadelerden ibaretti." Sarmusak'ın ayaklarının altında yaralar olduğunu ve işkence gördüğünün doktor raporuyla ispatlandığını anlatan Karamanlı, "İstihbaratçı tabiriyle Sarmusak öttürülmüştü." ifadesini kullanıyor.
Ne yapılması gerektiğini anlamadınız mı?
Karamanlı, ilk
duruşmada Orakoğlu hakkında oybirliği ile
tahliye kararı verdikten sonra baskıların arttığını söylüyor. Bazı gazetelerde o zaman yaygın olarak kullanılan bir metotla isim belirtilmeden "asker tahliyeden rahatsız" haberleri çıkıyor. Tahliye kararından rahatsız olan komutanların mahkeme heyetine yönelik ihtarlarını şöyle aktarıyor Karamanlı: "Tahliye kararından bir iki gün sonra mahkememizin kıdemli hakimi
Binbaşı Mesut
Kurşun,
Genelkurmay'a çağrıldı. Askerî
Yargıtay Başsavcısı Nursafa Pandar'ın olduğu bir odada Genelkurmay
Adli Müşaviri
Tuğgeneral Erdal Şenel, 'Olayı niye bu kadar araştırıyorsunuz, neden bu kadar üzerinde duruyorsunuz, ne yapılması gerektiğini anlamadınız mı?' demiş. Bir an önce mahkumiyet kararıyla davanın sonuçlandırılmasını ima etmiş. Mesut Bey, 'Ben bu şartlar altında yargılama yapamam, memnun değilseniz bizi görevden alın.' deyince Şenel, 'Öyle demek istemedim, yanlış anlamayın.' diyerek durumu düzeltmeye çalışmış. Bu uyarının ardından bir ihtar da Karamanlı almış. Eşinin başörtülü olması nedeniyle ihtar edilmiş.
Dava, BÇG'ye ait gizli bir istihbarat belgesine dayanmasına rağmen ne savcının yaptığı
soruşturma aşamasında ne de yargılama safhasında belgenin aslına ulaşılabildi. Savcı tarafından dosyaya konulan belgenin gerçek olmadığını duruşma sırasında Hakim Karamanlı fark etmiş: "Savcı, Deniz Kuvvetleri İstihbarat Dairesi'nden belgenin aslını isteyince, benzer bir belge hazırlayarak göndermişler. Hem Deniz Kuvvetleri'nden hem Genelkurmay'dan istememize karşılık orijinal belge dosyaya hiçbir şekilde girmedi." Karamanlı, "Davaya konu olan belge ihtilal hazırlığını gösteren çok önemli bilgiler içerdiği için göstermelik başka bir belge üzerinden mi yargılama yapıyoruz?" şeklinde bir endişeye kapıldığını vurguluyor.
Hakimlere sakıncalı muamelesi
Karamanlı, sadece beraat yönünde oy kullananlar değil, karara
muhalif kalan mahkeme başkanının bile cezalandırıldığını ifade ediyor. Mahkeme Başkanı Tuğamiral Mehmet Celayir, süresi dolmadığı halde bahriyede
sürgün yeri olarak bilinen İskenderun'a gönderilmiş. Binbaşı Mesut Kurşun,
Malatya Devlet
Güvenlik Mahkemesi'ne üye olarak
tayin edilmiş. Karamanlı da o zamana kadar uygulamada görülmemiş bir şekilde "Karacı" yapılarak Malatya DGM'ye savcı yardımcısı olarak atanmış. 1999'da ise YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılmış.
Yerleşik kurala uymayana kırmızı kod emri
Küba sınırındaki askeri birlikte bir er öldürülür. Cinayetle suçlanan iki askerin yargılandığı davaya
savunma avukatları Kaffee (Tom Cruise) ve Galoway (Demi Moore) atanır. Suçlanan erler verilen emirleri uyguladıklarını iddia ederek suçu kabul etmez. Kaffee ve Galoway olayı kapsamlı bir şekilde araştırır. Er, ordunun yerleşik kurallarına uymadığı için 'kırmızı kod' emriyle öldürülmüştür. 'Kırmızı kod' emrini ise davanın geçtiği birliğin komutanı
Albay Jessup (Jack Nicholson) vermiştir. Filmin sonunda iki er hafif cezalarla kurtulurken, Albay Jessup suçlu bulunur.
Zaman