28 Şubat Encümen-i Daniş'in tavsiyesi miydi?
10.dalgada gözaltına alınan MGK eski Genel Sekreteri Tuncer Kılıç'a savcı tarafından 'Encümen- i Daniş' soruldu,
tartışmanın fitili de ateşlenmiş oldu.
Kim bu Encümen-i Daniş? Derin devlet mi? '1 numaralar konseyi mi?'... BÇG'nin yerini Encümen- i Daniş mi aldı?'... Üyeler konuştukça kafalar daha da karıştı. Aralarında eski
kuvvet komutanları da olan bazı üyeler öyle tarifler yaptılar ki biraz daha ileri gitseler ' kadınların 5 çayı gibi' diyecekti.
Oysa aynı grubun bazı üyeleri de ' burada konuşulanları eşlerimize bile anlatmayız' diyerek hadiseye gizemli bir hava kattı. Son olarak da şu anki başkan, eski
TBMM Başkanı Necmettin Karaduman konuştu. 'Arkadaşlar arası sohbet grubuyuz' diyen Karaduman da gizliliğe riayetten bahsetti.
'Tavsiyelerimizi Cumhurbaşkanı'na ve Başbakan'a iletiyoruz' dedi. Fakat
mektup arkadaşları arasında bugün Gül ve Erdoğan yok.
Aslında tartışma yeni gibi gözükse de kamuoyu son 25 yıldır bu isme aşina. Hatta 1995'te dönemin başbakanı
Çiller ve Cumhurbaşkanı
Demirel'e yolladıkları mektup tartışma koparmıştı. Encümen-i Daniş'in o zamanki üyeleri mektupta, "Uzun zamandan beri açıkça ve pervasızca, anayasaya dayalı demokratik ve laik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan,
eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir.
Türkiye'yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz" demekteydi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a önerilen tedbirler şöyleydi: "Cumhuriyetin temel nitelikleri ve laikliğin korunması, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun tavizsiz uygulanması, Kur'an Kursları ve
İmam Hatip liselerinin sayılarının azaltılarak sıkı denetime alınması, bu amaçlarla çağdaş ve laik her türlü önlemin alınması..."
O dönem kulislerde Çiller'in 'emirtavsiye' karışımı bu mektuptan rahatsız olduğu, eski başbakanlar, genelkurmay başkanları ve dışişleri bakanlarından oluşacak bir 'yüksek istişare heyeti' kurmak istediği konuşulmuştu. Fakat tek toplantı yapabilen bu yeni oluşum devam etmemişti. Geriye dönüp bakıldığında insan sormadan edemiyor. Meşhur 28 Şubat MGK kararlarıyla, Encümen-i Daniş'in yazdığı mektupta sıralanan 'tedbirler' arasındaki paralelik tesadüf müydü?
Devletin üst kademelerinde görev yapmış insanların fikirlerinden mutlaka istifade edilmeli. Fakat bunun en şaibesiz ve verimli yolu düşünce kuruluşlarından geçer. Encümen-i Daniş üyeleri fikirleriyle katkı sağlayacaklarsa ASAM ya da
USAK gibi düşünce kuruluşu kurup, çalışmalarını web sitelerine koysunlar. Ya da siyasi parti kursunlar. İktidar olup ülkeyi kendilerince en doğru şekilde yönetsinler. Herkes için en faydalısı bu olacaktır.
Her dalga bir sonrakini getiriyor
Çok sayıda önemli ismin göz altına alınıp, cephaneliklerin ortaya çıkartıldığı 10. dalgadan sonra yakın gelecekte yeni bir dalga olmaz beklentisi hakimdi. Fakat dün sabah Türkiye güçlü bir dalgayla daha uyandı. Türkiye'nin dört bir tarafında onlarca isim göz altında.
Ağırlıkla yine
muvazzaf subay ve polisler var. Peki bu dalga ne anlama geliyor? Aslında dün sabah başlayan dalgada sendikacı Mustafa Özbek'in gözaltına alınmasıyla muvazzaf subayların gözaltına alınmasını ayırmak gerekli. Özbek'in ETÖ'nün
finans-
yönetim yapılanması ile ilgili göz altına alındığı belirtiliyor.
Duyumlara göre, muvazzaf subaylar ve polisler İbrahim
Şahin ve Levent Ersöz'den elde edilen veriler üzerine operasyona dahil edildi. Subayların Karargah Evleri oluşumuna dahil olduğu, polislerin de suikast timleriyle irtibatlı olduğu belirtiliyor. Özellikle
Kürt - Türk çatışması çıkarmaya yönelik birtakım suikastların planlandığı tespit edildi. Bütün göz altılar
teknik takip ve somut delillere dayandırılıyor. Bu kapsamda yeni cephanelikler ve yeni suikast planlarının ortaya dökülmesi
sürpriz olmamalı.
Adem
Yavuz ARSLAN - BUGÜN