Dönemin Genel
kurmay Başkanı
Rüştü Erdelhun Paşa,
darbeyi önlemek amacıyla
27 Mayıs'tan bir gün önce cuntacıların da aralarında olduğu
subayları
Genelkurmay Karargahı'nda toplar. Erdelhun'un burada yaptığı konuşmanın metni de 'el yazısı notlar' arasında çıktı. Notlara göre Paşa, subaylara, seçilmiş
iktidarları
silahlı kuvvetlerin değil, ancak milletin değiştireceğini anlatır. Farklı ülkelerde askerin siyasete müdahalesiyle ilgili örnekler verir. Mesleği askerlik olan kişilerin siyasete karışmasının hep hüsranla sonuçlandığını vurgular.
Japon askerlerinin kışkırtmasıyla Pearl Harbor
baskınının yapıldığını hatırlatır. "Japonlar bu baskını yapmakla
Amerika ile harbe tutuşmuş ve neticesinde mağlup olup kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır." der. Belki
ders alırlar umuduyla,
Yunanistan silahlı kuvvetlerinin Geminis
Hükümeti'ne müdahale etmesiyle
İstiklal Harbi'nde yenildiklerini ve İtalyan ordusunun Mussolini ile faşizme kayması neticesinde silahlı kuvvetlerin siyasete girdiğini anlatır. Ne var ki, Karargâh'ta toplantıya çağırdığı bazı cuntacı subaylar kararlarını çoktan vermiştir ve 12 saat sonra kendisini tutuklayacaklarından habersizdir.
Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, darbeden 12 saat önce subaylara şu konuşmayı yapmıştı. "1912'de
Balkan Harbi'nde Silahlı Kuvvetler İttihatçı ve İtilafçı diye ikiye bölündü. Emir komuta ve idarenin muhal olması neticesinde
Osmanlı İmparatorluğu parçalandı. Bütün bu misaller askerlerin mesleklerinden gayri bilmedikleri ve rejimin kendilerine vermediği hakları zorla alarak ya aşırı milliyetperverlik ya da birden, sıfırdan yüze çıkabilmek için yaptıkları hareketlerdir.
Anayasa iç
hizmet kanunu ile silahlı kuvvetler, millet iradesi yetkisine verilmiştir.
Parlamento ve onun icra ettiği hükümetin elindeki bir kuvvettir. Demokratik rejimlerde parlamento ve hükümet, milletin seçimi ile meydana gelir. Partiler içerisinde en çok rey alan iktidara geçer. Bugün
Demokrat Parti iktidardır. Silahlı Kuvvetler parti diye değil, seçimle gelmiş bir iktidar hükümetinin emrindedir. Yarın seçimleri Halk Partisi kazanırsa ordu onun başkanına da itaat etmeye ve emirlerini yapmaya mecburdur. Seçimle gelen hangi iktidar veya partinin herhangi bir kusuru olursa onu millet takdir eder. Ve seçmez, düşürür."
60 SUBAYIN BASKIN YAPACAĞINI DUYDUM BU, MİLLETE HÜSRAN GETİRİR
"Kulağıma gelen bazı haberlere göre Ankara'da 60 kadar subay Sayın
Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nü ve
Millet Meclisi'ni basarak istifalarını isteyecekmiş. Bugün
Türkiye'nin en değerli malı Silahlı Kuvvetler'dir. Bunun diğer maddi ve fiziki kıymetlerinden başka hassaten itaatkârlığı, hükümet ve milletime; kanunlarına riayeti sayesinde malıdır. (Silahlı Kuvvetler'de) Kıta ile veya kıtasız, cüzi ve külli yapılacak böyle bir hareket, yukarıda Türkiye için değerli mal olarak ifade ettiğim biricik kıymetli silahlı kuvvetlerin bu değerini gaip etmesiyle (kaybetmesiyle) neticelenir. Sonra,
demokrasiye ve seçime bir darbe olacak böyle bir hareketin milletin büyük ekseriyetince tutulmayacağından neticesi hüsran olur."
JAPONYA VE YUNANİSTAN ÖRNEKLERİYLE SUBAYLARI İKNAYA ÇALIŞMIŞ
"1941'de İkinci Dünya Harbi'nde Japonlar, Amerikalılarla anlaşmaya çalışırken silahlı kuvvetlerin tazyiki ile Pearl Harbor baskını yapılarak Amerika ile harbe tutuşmuş ve neticesinde mağlup olup kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır. Yunan Silahlı Kuvvetleri'nin Geminis hükümetine müdahalesi neticesinde İstiklal harbinde mağlup olmuşlardır. İtalyan ordusunun Mussolini ile faşizme kayması neticesinde silahlı kuvvetler siyasete girmiştir. 1935'te
Japonya Silahlı Kuvvetleri bütçesinin zayıf tutularak gerekli askerî silah ve malzeme teçhizatının temin edilmemesi nedeniyle maliye bakanını öldürmeleri neticesi, Japonya'nın mali buhranlara uğramasına neden olmuştur."
O konuşmayı dinleyen cuntacılar arasında kimler vardı?
37 kişilik Milli Birlik Komitesi'nin yanı sıra cunta etrafında toplanan subaylardan çoğu ilerleyen dönemlerde
senatör, milletvekili, belediye başkanı olarak siyasete girdi ve çoğu
CHP'yi seçti.
Hem o dönemde hem de sonrasında Bayar ve
Menderes aleyhtarlığı kadar Erdelhun düşmanlığı da gazetelerin ve yayın kuruluşlarının kampanyaları şeklinde sürdü. Örneğin Erdelhun'un demokrasi manifestosu niteliğindeki konuşmasını yaptığı toplantıya katılan subaylardan Kurmay
Albay Mehmet
Emin Aytekin, bir yazı dizisi hazırlayarak Paşa'yı suçladı. O günlerde Erdelhun'un gözünün içine bakarak darbeye nasıl hazırlandıklarını
itiraf etti. Aynı zamanda ismi 28
Şubat süreciyle anılan Prof. Nur Serter'in de babası olan Aytekin, darbeden 7 yıl sonra kaleme aldığı yazılarda, "Yanımda oturan Albay Cevat Kırca'yı dirseğimle dürttüm ve parmağımı saatin 3 rakamına koyarak gösterdim. O ne demek istediğimi anlamıştı. Başıyla işaret etti, ben de onu düşünüyordum dedi. General konuşmaya başlarken tam 12 saat sonra kendi muhafızları tarafından tevkif edileceğini düşünerek üzülmekteydim." diyecekti.