Göker kardeşler,
darbeden bir gün önce evden alınan
babalarının akıbetini sormak için ulaştıkları
Genelkurmay Başkanlığı'ndan, "Bin yıl geçse de bulamazsınız, boşuna aramayın!" cevabını alır. Dört ay sonra da babalarının
Yassıada'da olduğunu radyodan öğrenirler. 3 yıl sonra hapisten çıkan babalarından yaşadıklarını dinlediklerinde ise acıları katlanır: "Babama, '
Menderes'in yüzüne tükür, bu cehennemden kurtul!' demişler. Ama o 'Burada yıllarca kalırım ama böyle bir şeyi asla yapmam.' diye
cevap vermiş."
27
Mayıs günü yaşananlara bizzat
tanık olan Hayriye Göker, o dönem yaşadıklarını Zaman'a gözyaşları içinde anlattı. Göker
ailesinin fertleri, darbeden bir gün önce Bingöl'den
karaciğer hastası bir yakınlarını
Elazığ Devlet Hastanesi'ne götürür. Durumu ciddi olan hasta Ankara'ya sevk edilir. Aynı gün Ankara'ya getirilen hastaya M. Sait Göker'in kızı Hayriye Göker refakat eder. Sait Göker, onları
Ulus'ta bir otele yerleştirir ve milletvekillerinin kaldığı Afkan Apartmanı'na
döner. Uyumaya hazırlanan Hayriye Göker, dışarıdan geçenlerin gürültüsünü duyar ve korkuyla pencereye koşar. Ulus Meydanı, bir felakete ev sahipliği yapmaktadır. Gözlerine inanamayan Göker, gençlerin, "Menderes, Bayar çalsın sen oyna!" sloganıyla sokakta bağrışmalarını duyunca bir şeylerin yolunda gitmediğini
sezer.
Henüz 13 yaşında olan Göker, gençlerin sağa sola saldırarak milletvekillerinin makam araçlarını yakmalarına kadar her şeyi en ince ayrıntısıyla izler. Göker, büyük bir korkuyla askerlerin ite
kaka götürdüğü birkaç kişiye bakarken
telefon çalar. Babasına benzeyen bir ses, pencereye bakmamasını ve şehirde darbe olduğunu söyler. Şokun etkisiyle konuştuğu kişinin abisi olduğunu daha sonra fark eden Göker, paniğe kapılarak, "Babam nerede? Neden sesini babama benzettin?" diye ağlamaya başlar. Abisi, babasını askerlerin götürdüğünü söyleyince dışarıda olanları kavramaya başlar. Aynı gece hastalarını
tedavi ettirmeden sabaha karşı apar topar Bingöl'e giderler. Göker, ailesi baba Sait Göker'den haber alamayınca Genelkurmay Başkanlığı'na gider ancak en acı haber oradan gelir. "Bin yıl geçse de bulamazsınız, boşuna aramayın!" denilir ve aile büyük bir sarsıntı yaşar.
Hayriye Göker, aradan geçen 51 yıl içinde en büyük üzüntülerinin ise yaşadıklarından dolayı kimsenin kendilerinden özür dilememesi olduğunu söylüyor. Hayriye ve Emine Göker kardeşler, "Bin yıl geçse de
27 Mayıs'ı unutmayacağız!" diyor.
Bediüzzaman Saidi Nur-si'nin talebesi olan M. Sait Göker,
bölgedeki
azınlıklar tarafından çok sevilen bir isimdir. Herkes
azınlıkları dışlarken Göker, onlara yer
yurt sahibi olmaları için yardımcı olur. Onun bu hoşgörüsünü asla unutmayan azınlık vatandaşları zamanla
Müslüman olur ve birçoğunun çocuğu, Göker'in evinin altında hafızların yetişmesi için yaptırdığı medresede hafızlık eğitimi alır. Göker onlara bölge halkı gibi muamelede bulunur. Doğuyu su, elektrik, yol ve okul gibi imkânlara kavuşturan Sait Göker, Yassıada zulmünden kurtulduktan sonra yeniden milletvekili olur. 21 Haziran 1977'de Dünya gazetesinde bir yazısı yayımlanan Göker şu ifadeleri kullanır: "27 Mayıs darbesi, bence memleketi ve demokrasimizi en az 50 sene geriye götürmüş, o gün aşılan bugünkü bunalımların nedeni ve rejimin bu hale düşmesinde en büyük etkendir."
Babamızın sağ olduğunu radyodan öğrendik
Radyodan 27 Mayıs'ta tutuklananların 'Yassıada' diye bir yerde olduklarını duyan aile, Sait Göker'in hayatta olduğunu öğrenir. Hayriye Göker, "Babamın hayatta olduğunu öğrenince dünyalar bizim oldu, aşirette kurbanlar kesildi." cümleleriyle anlatıyor o günkü sevincini. Aşiretin ileri gelenleri toplanır ve Yassıada'ya giderler, ancak Sait Göker ile görüştürülmezler. 19
Eylül 1961'e kadar ailenin hiçbir bireyi baba Sait Göker ile görüşemez. Bu tarihte Kayseri'ye nakledilen babaları ile 5 dakika görüşebilen
küçük kardeş Emine Göker, babasının tanınmayacak kadar çöktüğünü ve hapishanedeki o halini küçük olmasına rağmen hiç unutmadığını söylüyor. Yassıada'da çekilen filmin ne kadar yalan olduğunu babaları hapisten çıktıktan sonra öğrenen aile, Sait Bey'in bozulan sağlığı ile büyük üzüntü yaşar. Sait Göker, hapishaneden çıktıktan sonra 12 kez
ameliyat olur. Göker, Yassıada'da başından geçenleri arkadaşlarına anlatırken ailesi de yaşanan dramlara şahit olur. Aile bireyleri, Sait Göker'e "Menderes'in yüzüne tükür bu cehennemden kurtul!" diyen bir müdüre, "Burada ömür boyu kalacağımı bilsem de bunu yapmam!" diye karşılık verdiğini öğrenirler.