220
bilim adamı tarafından 2 yılda tamamlanan ''Aşırı Hava Koşulları Özel Raporu''na göre, 21. yüzyılda aşırı soğukların görülme sıklığında azalma, aşırı sıcaklıkların görülme sıklığında ise yüzde 99-100 olasılıkla dünya çapında bir artış yaşanacak.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ''Çevre ve Şehir Dergisi''nde yayımlanan makaleye göre,
Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen ve dünyanın önde gelen iklim bilimcilerinin yer aldığı Hükümetlerarası
İklim Değişikliği Paneli (IPCC) ''Aşırı Hava Koşulları Özel Raporu''nu hazırladı.
220 bilim adamı tarafından 2 yılda tamamlanan
rapora göre, iklim değişikliğinin artan etkisiyle gerçekleşecek şiddetli yağmurlar, sert
fırtınalar ve kuvvetli kuraklıklar, önümüzdeki yıllarda tüm dünyayı etkisi altına alacak.
Rapora göre, yükselen
deniz seviyesi, kıyı şeritlerinin hassasiyetini arttıracak ve oluşan ''aşırı hava koşulları'' ise bir çok yerel ekonomiyi zarara uğratıp milyonlarca insanın hayatını etkileyecek. Raporda özellikle coğrafi konumları gereği iklim değişikliğinden en çok etkilenecek gelişmekte olan ülkelere uyarılar da yer alıyor.
Havadaki sert değişimler tüm insanoğlunu etkileyecek
IPCC'nin eş başkanı Chris Field, raporu değerlendirirken, ''Hava koşulları şimdiden değişmeye başladı ve gelecekte de değişmeye devam edecek. Son yıllarda yaşanan afetlerin şiddetinden zaten bunu anlayabiliyoruz. Eğer yeterli önlemler alınırsa afetlerin ekonomiye ve canlılara olan etkisi büyük ölçüde azalır. Afetlerde gereğinden fazla can ve
ekonomik değer kaybediyoruz'' ifadelerini kullandı.
Field, iklim değişikliğinin halihazırda dünyanın birçok yerini sıcaklık dalgaları, kuraklık ve seller gibi sık ve şiddetli hava olayları ile etkilediğini belirtti. Raporun, sürekli artmakta olan
sera gazlarının atmosferik değerleri durdurulmadığı takdirde,
ısınma ve havadaki sert değişimlerin tüm insanoğlunu etkileyeceğini ortaya koyduğunu vurgulayan Field, ''Ancak raporda bazı soru işaretleri de mevcut. Örneğin, yakın zamanda yaşadığımız aşırı hava koşullarının, insan kaynaklı küresel ısınmaya bağlı olduğu tam olarak yansıtılamıyor.
Ekonomik kayıpların geçmişe göre daha fazla olması, artan şehirleşme ve zenginlik ile bağdaştırılabilir. Bu nokta, gelişmiş ülkelerden fakir ülkelere iklim değişikliği uyumu için finansman sağlanmasının istenmesi ile ileride daha sıkı tartışmalara yol açabilir. Her ne kadar bilim adamları ısınan bir iklimin fırtına ve başka tropik fırtınaları arttıracağından emin olmadıklarını belirtseler de,
Avrupa ve
Kuzey Amerika başta olmak üzere tropik fırtınaların fazla yaşanmadığı kuzey yarımküre için pek iç açıcı olmayan bir tablo gösteriliyor'' değerlenmesinde bulundu.
Sel riski artacak, kuraklıklar şiddetini arttıracak
Raporda verilen bilimsel modellere göre ise, yüzde 90 ve yüzde 100 gibi bir oran ile ısı dönemleri ve sıcaklık dalgaları karasal alanlarda daha uzun, sık ve yoğun bir biçimde gerçekleşecek. Yani, 20 yılda bir yaşanan
rekor sıcaklıklar artık her yıl yaşanacak. Bunun, sıcaklık değişimlerine hassas olan yaşlılar ve çocuklar için ciddi bir etkisi olacak. Raporda dikkat çeken diğer noktalar ise şöyle:
''Aşırı yoğunlaşma ve metrekareye düşen yağış miktarı 21. yüzyılda dünyanın her yerinde artacak. Özellikle yüksek enlemli ve tropik bölgelerde kış aylarında bu oranlar zirve noktalara ulaşacak. Yoğun yağış miktarları ve ona bağlı fırtınalar da küresel ısınmanın etkisini arttıracak. Bir başka deyişle, 20 yılda bir gerçekleşen ani sağanaklar artık beş yıllık dönemlerde gerçekleşecek. Bu da dünyadaki sel riskini arttıracak. Dünyanın başka yerlerinde ise azalan yoğunlaşma ve artan su kaybı ile kuraklıklar şiddetini arttıracak. En hassas bölgeler ise
Güney Avrupa ve
Akdeniz bölgesi, Orta Avrupa,
Kuzey Amerika,
Orta Amerika ve
Meksika, Kuzeydoğu
Brezilya ve Güney
Afrika olacak.
Tropikal siklonların neden olduğu şiddetli yağışlar,
sera gazı salınımlarının sebep olduğu ısınma nedeniyle artacak. Isı dalgalarındaki değişimler, buzulların erimesi ve kutuplarda bulunan donmuş kara parçalarındaki bozulma büyük olasılıkla yüksek dağlarda eğim değişikliklerine, büyük kütlelerin yer değiştirmesine ve buzul göllerinde taşkınlara neden olacak.
1979 ila 2004 yılları arasında geçen 25 yıllık süreçte
doğal afetlerden ölümlerin yüzde 95'i gelişmekte olan ülkelerde yaşandı. Eğer daha sık ya da daha şiddetli
felaketler yaşanırsa, dünyada yaşanılabilir olan bölgeler azalacak. Bu da beraberinde göçlerde bir artışı getirecek. Mercan adalar gibi sular altında kalma tehlikesi olan yerlerde pek çok kişinin göç etmek zorunda kalması olasılığı var.''