Ergenekon'un derin kökleri
Ergenekon, 2 asırlık bir projenin, büyük ve iddialı bir hedefin
silahlı tedhiş örgütüdür. Ergenekon, Türkçü vurguları kullanarak Türk milletinin sinirlerini, beynini, can damarlarını ele geçirmiş “nifak merkezi”nin kirli elidir.
Ergenekon, değerlerimize, kültürümüze, geleceğimize ipotek koyan; karabasan gibi üzerimize çöken ve bize aman vermeyen “fitne organizasyonu”nun aracıdır. Bu nedenle Ergenekon örgütünün adı ve kadrosu değişebilir, mevcut elemanları feda edilebilir; ama misyonu kolay sona ermez. Amaçlananları icra edecek başka örgütler devreye sokulur, farklı çalışma yöntemleriyle yola devam edilir. (Ergenekon’dan ümidini yitiren “derin yapı” yeni bir Ergenekon için harekete geçti bile!)
Peki, 2 asırlık bu projenin hedefleri nelerdir? Bu “derin”, “karanlık”, “fitne” organizasyonun ülkemizle, milletimizle alıp veremediği nedir?
İki asırlık proje, bir Siyonist organizasyonudur. Bu organizasyonun hedefi “Arzı Mev’ud”u gerçekleştirmek ve
Kudüs merkezli güçlü bir
Yahudi devleti kurmaktı.
Proje, Yahudilerin Kabbalistik rüyalarını gerçekleştirmeyi amaçlıyordu. Bunun için,
Osmanlı Devleti’nin yıkılması veya teslim alınması gerekiyordu. Biraz Yahudilerin etkisiyle, biraz da işlerine geldiği için,
batı bu projeye
destek verdi. Projeyi icraya koymak için bir
ekip 1808 yılında harekete geçti.
Bizim coğrafyamızda ve
medeniyet havzalarımızda dinlerini ve kimliklerini açıkça yaşayabilen Yahudiler,
Fransız ihtilaline kadar batıda insan yerine bile konmuyordu.
Fransız ihtilalinden sonra oluşan yeni durum paradigmaları değiştirdi (Fransız ihtilalinde Yahudilerin etkisi tartışılmaktadır).
Milliyetçilik,
bağımsızlık,
özgürlük, ulus devlet kavramları dünyadaki güç dengelerini değiştirdi ve Yahudilere önemli hareket imkânları sağladı. Sermaye terakümü, liberal ekonominin yaygınlaşması ve ticaretin küreselleşmesi, asalet-silah yerine
sermayenin öne çıkmasına neden oldu.
Ticaretten anlayan Yahudiler bu dönemden sonra sürekli güçlendiler.
Eskiden
küçük hesaplar üzerine basit numaralar çevirirken, global oyunlar oynamaya, dünyanın dengelerini etkilemeye başladılar.
Uluslararası ticaretin artması, devlet politikalarını etkileyecek büyüklükte şirketlerin ortaya çıkması Yahudileri dünyanın en etkili gücü haline getirdi.
Bu gün sermayeyi kutsayan v
e devletleri atomize etmeyi hedefleyen sürecin arkasında Yahudi teorisyenler vardır. Zira Yahudiler az nüfuslarına rağmen büyük dengelerle oynamayı başarabilen, gizli operasyonlarla büyük olayları tetikleyebilen, sınırlı güçlerini manivela gibi kullanarak değişimleri etkileyebilen organize bir yapıdır.
Kudüs merkezli bir devlet kurma amacıyla yola çıkan Yahudiler, artık uluslararası sermaye ve
finans araçlarını, sızdıkları güçlü ülkeleri kullanarak dünyaya hükmetmektedirler. Günümüzde Yahudiler dünya ekonomisi ve siyaseti üzerinde her türlü manipülasyonu yapabilecek imkanlara sahiptirler.
Tarihin her döneminde büyük devletlerin beynine yerleşerek etkili olan Yahudiler, bu gün ABD’de etkili oldukları gibi; bir dönem Büyük Britanya imparatorluğunun bünyesinde temerküz etmişlerdi. Osmanlı devletinin zayıfladığı ve yıkılmaya yüz tuttuğu bu dönemde, Kabbalistik hedefleri doğrultusunda Kudüs ve çevresini gözlerine kestirdiler. Yani “Arzı Mev’ud” hedefi için kolları sıvadılar.
Osmanlı Devleti 1482 yılında
İspanya’dan pek çok Yahudi’yi getirmiş ve
Selanik,
Edirne,
İstanbul,
İzmir gibi yerlere yerleştirmişti. Bu Yahudilerden “Sebetay” dediğimiz kesim,
Müslüman görünümünde Osmanlı Devleti’nin önemli noktalarına sızmaya ve yönetimde, orduda etkili olmaya başladı. Açık Yahudiler ve batılılar da içimizdeki
kripto Yahudilere Osmanlı devletinin önemli noktalarını ele geçirme konusunda destek verdiler.
1808 tarihinden sonra Osmanlı Devleti’ni yıkmaya, Arzı Mev’ud’u gerçekleştirmeye, Kudüs’ü ele geçirmeye yönelik pek çok gizli uluslararası toplantı kongre yapıldı. Kripto Yahudiler devlet ve ordu içine sızarken, açık Yahudiler Kudüs ve çevresine nüfus yığınağı yaptılar. (Açık Yahudiler Kudüs merkezli devlet hedefine ulaştılar.
Kripto Yahudiler ise dün sızdıkları devletin ve toplumun bütün stratejik noktalarını ele geçirdiler. Bu gün, TSK ve stratejik bürokratik kurumlarda etkili olan bu cenah Türk insanına ve Türk-
İslam değerlerine karşı sofistike bir mücadele yürütmektedir.)
2. Abdülhamit Yahudilerin bu hedeflerini anladığı için oraları şahsi mülkü haline getirmiş, alınıp satılmasını engellemeye çalışmıştır. Teoderl Herlz liderliğindeki Yahudilerin borçların silinmesi mukabili Abdülhamit’e sundukları teklif ve aldıkları cevap herkesin malumudur. Ama Yahudiler, “dünün ulusalcıları” İttihatçıları kullanarak 2. Abdülhamit’ten intikamlarını feci almışlardır. Zira 2. Abdülhamit’in hal’ini tebliğ eden heyet içinde Yahudilerin lideri Teoderl Herzl de vardır.
1808’de Kabbala'nın gösterdiği hedefler için bu topraklarda örgütlenen Siyonistler 100 yıllık çalışma sonunda, 1908’de Abdülhamit’i indirip, pek çok kripto Yahudi’yi içinde barındıran İttihatçıları iktidara getirdiler. Bu tarihten sonra Osmanlı devleti hızla çökertilirken, Yahudiler Kudüs çevresinde çoğaldılar ve 2. Dünya Savaşı sonrası “Soykırımı?” bahane ederek, batının desteğinde İsrail’i kurdular. Ayrıca bu olayla, bütün dünyada “dokunulmazlık”, “eleştirilmezlik” elde ettiler. (Mahir Kaynak’ın “sonuçların kimin işine yaradığına bakma” yöntemini kullanarak Yahudi soykırımı iddiasını bir daha düşünmek lazım!)
Bu gün uğraştığımız “Ergenekon” ve her taşın altında çıkan “
derin devlet” işte bu dönemde bünyemize yerleşmiştir. Sanılandan çok daha eski ve köklüdür. NATO’ya girmemizle kurulmamış, bu dönemde İngilizlerin güdümünden ABD himayesine geçmiştir.
Türkiye’deki Ergenekon’un
İtalya’daki
Gladyo ile karşılaştırılması çok yanlıştır. İtalya’daki, Gladyo bir ülkenin NATO kontrolünden çıkmaması için yapılandırılmıştı. Oysa Türkiye’deki Ergenekon ve onun bağlı olduğu “Derin Yapı” sadece Türkiye’nin değil, bir medeniyetin kontrolünü hedefliyor.
Şu anda bu cenah, derin yapının deşifresinin az bir hasarla kurtarılabileceği ümidindedirler. Eğer
dava Veli Küçük gibi
taşeronlardan daha derinlere inerse
fırtına o zaman kopar. Kripto ecnebilerin hükümetlere kafa tutan “Taşeron
Medya Gurubu” derin yapı sadece ucundan yakalanmışken nasıl feveran ediyor. Yarın mesele ciddileştiğinde, pek çok kripto ecnebinin devleti ve milleti nasıl söğüşleyip, maniple ettiği ortaya çıktığında bunlar gerçek hırçınlıklarını, saldırganlıklarını sergileyeceklerdir.
Ergenekon ve onun bağlı bulunduğu derin yapı maalesef mevcut sistemin bütün birimlerinde, etkindir. Yara alıyor ve zaafa uğruyorsa da bu karanlık odaklar memleketi
yangın yerine çevirmeye muktedirler. Şu anda bu işin az hasarla, fazla derinleşmeden savuşturulabileceği ümidini korumaktadırlar.
Eğer dava ve soruşturmalar derin yapının ana damarlarına ulaşır, 2 asırlık projenin milletimize ve coğrafyamıza ne gibi gaileler açtığı görülmeye başlarsa, asıl gürültü o zaman çıkacaktır. Bu defa dışarıdaki büyük ağaları, hamileri de devreye girecektir.
Ergenekon ahtapotun sadece bir koludur. Bu yolda verilecek daha çok mücadeleler, cesaret isteyen işler vardır. Bu cendereden kurtulabilmek için, mutlaka derin sistemi deşifre etmeli ve etkisiz hale getirmeliyiz. “Derin Yapı”nın tasfiyesi bizi mengenede tutmak için kurulan sistemin yıkılması demektir. Derin sistemin mengenesinden kurtulan Türkiye büyük bir sıçrama yapacak ve her biri bir deliye, psikopata, diktatöre teslim edilmiş İslam coğrafyasının da ufkunu açacaktır.
Problemin çözümü bütünüyle bizdedir. Dün onlar güçlü oldukları için değil, biz zaaf ve gaflet içinde olduğumuz için bu sistemi kurabildiler. Bu gün bu mengeneden onlar zayıfladığı için değil, biz kendimize geldiğimiz, hadiselerin farkına vardığımız için kurtulacağız. Kendi imkânlarımızın, dinamiklerimizin farkında olup, çaba gösterdikten sonra derin yapıların, sinsi hesapların yapabileceği çok şey yoktur.
İki asırdır kanımızı emen, istikbalimizi karartan canavar sobelenmiştir. Hatta kuyruğundan da yakalanmıştır. İnşallah bundan sonra milletimiz bu işin peşini bırakmayacaktır. Gerçek hukuk adamları bu baş belası canavarın hakkından geleceklerdir.
Uzun sürse ve zor olsa da…
YUSUF GEZGİN-AKTİFHABER