Kaçımız Sedat Balkanlı'nın eşi Şükran Balkanlı gibi eşini bir bebek gibi bakıp, bir anne gibi kollayabilirdi? Yarın anneler günü. Bu soruyu bir kez de o insanlar için kendinize sorun
Yarın 10
Mayıs Anneler Günü. Hayatta belki de sahip olabileceğimiz en değerli varlık olan anneleri bir kez daha düşünme ve bir kez daha kendimizi onların yerine koyma günü. Bizi bebeklikten başlayarak bir gün bile şikâyet etmeden büyüten annemiz her
hastalıkta da bizim yanımızdadır. Annelik illa ki evlada karşı duyulan bir his değil elbet. Bazen hasta bir eşe, bazen sokakta ağlayan bir çocuğa hissedilen belki de en saf, katıksız hissiyat. Eşine bir anne gibi
bakan, gün be gün hastalığında iyileşme olur düşüncesiyle yanından ayrılmayan Şükran Balkanlı yarınki anneler gününde en çok hatırlanası isimlerden biri. Evladı gibi bakıp kolladığı, geceleri bir an olsun yanından ayrılmadığı eşi
futbolcu Sedat Balkanlı'yı geçtiğimiz hafta kaybetti Şükran Hanım. Şimdi onun yokluğuna, onun hatıralarına bakarak evinde hayatına devam ediyor. Okuyacağınız yazı eşine ömrünü adamış en fedakâr annelerden birinin portresi.
Cenazenin üzerinden bir hafta geçti. Balkanlı
ailesinin Gaziosmanpaşa'daki evi ziyaretçi akınına uğruyor. Bir gazeteci için en zor işlerden biridir kaybedilenin ardından aileyle konuşmak. Acısını paylaşmak için gittiğimizde güçlü eş Şükran Balkanlı karşıladı bizi. Her gelenle ayrı ayrı ilgilenip onlara Sedat'ını anlatıyor. Albümlerdeki fotoğraflarla eski günleri yâd ediyor. O arada gözümüze 1988 senesinde çekilmiş olan fotoğrafları takılıyor ve Balkanlı başlıyor öykülerini anlatmaya…
KONYASPOR'UN YENİ GELİNİ
Gözümüze takılan fotoğraf Sedat ve Şükran Balkanlı'nın o mutlu
düğün günlerinden.
Gülen iki çift göz, ilk defa 1985'te karşılaşır, 1988'de de evlenirler. Evlendikleri sene Konyaspor'a gelin gider Şükran Balkanlı. Geçen dört senenin ardından artık iki kişi değillerdir. Şükran Balkanlı'nın evladı, her şeyi Sedat iken bu
küçük aileye birer sene arayla oğulları Efe ve Uğur katılır. Eşiyle beraber Konyaspor'dan sonra
Bursa ve Eskişehir'de yaşayan aile en sonunda İstanbul'a gelir. 1997 senesinin başında eşi Sedat'ın hastalığı ilk sinyallerini vermeye başlar. Aynı senenin ağustos ayında ise ALS hastalığının teşhisi konulur. Teşhisin konulduğunu günü şöyle anlatıyor acılı eş: “Doktor bize hastalığı söylediğinde yıkıldık. Sanki o gün öldük gibi geldi bize”.
Eylül ayında ise hemen
tedavi umuduyla Amerika'ya gidilir. Fakat sonuç değişmez: Sedat artık ALS hastasıdır ve zor günler Balkanlı ailesini beklemektedir.
ANCAK İKİ YIL YAŞAR
Hastalığın başladığı yıllarda Sedat 31 yaşındadır.
Hastalık ilk başta konuşmada bozukluklarla kendini göstermeye başlar. Doktor doktor gezip eşinin hastalığına çare arayan Şükran Hanım en sonunda acı bir gerçekle karşılaşır: Doktorlar Sedat'ın sadece iki yıl daha yaşayabileceğini söylerler. “Bir annenin evladının hastalığını duyduğunda gösterdiği tepkiydi, benim doktorun yakasına yapışıp 'Siz
Allah mısınız' demem”. Eşinin tüm tedaviler sonucunda hala bir düzelme göstermemesi karşısında asla umudunu yitirmeyen Balkanlı alternatif tedavi yöntemleri aramaya başlar. Ancak bu tedaviye de
cevap vermez eş Balkanlı. Kocasına bebeği gibi bakan Şükran Hanım işte bir tek bu noktada pişmanlık yaşar “Alternatif arayışlar onun hastalığının ilerlemesine neden oldu. O asla keşke gitmeseydik demedi, ama ben pişmanlığını çok yaşadım”.
O HEP AİLENİN REİSİYDİ
Bir süre sonra yemek yiyemez ve kıpırdayamaz hale gelir Sedat. İşte bu aşamada artık tüm yük Şükran Hanım'ın üzerindedir. Aşkın da, kocasına hissettiği evlat sevgisinin de gereğini yapmaya çalışır tam on iki yıl boyunca. Eşini asla yok saymaz, onu hep ailenin reisi görüp, yapmak istediği her işte ona danışır. Eşine gözlerini hareket ettirerek alfabe sayesinde konuşmayı öğretir. Kişisel ihtiyaçlarını karşılamasında
yardımcı olur ve ona ara ara sevdiği kitaplardan pasajlar okur. Gözleriyle konuşmayı öğrenir bir süre sonra Sedat ve Şükran Balkanlı çifti. Kapıya baktığında tuvalete gitmek istiyordur, televizyona baktığında dizi izlemek. Bu anlattıklarım size mutlaka anne şefkatini hatırlattı. Şükran Hanım da öyle diyor zaten “
Hani bebekler anneleriyle ağlayarak anlaşır ya Sedat da benimle bakışarak anlatırdı derdini. Ben onun annesiydim, o da çocuklarımın kardeşi. 'Anneciğim ben geldim' diye seslenirdim ona. Bazen evin en küçük bebeğiydi Sedat”.
Hastalığın ilerleyen dönemlerinde mideden beslenmeye başlar Sedat. Balkanlı ailesinin evinde bu on iki yıl boyunca sadece 'hasta' vardır, asla hastalıktan söz edilmez. Her şey günlük yaşanır, muhabbet edilir ve Sedat'ın sevdiği Yaprak Dökümü, Elveda Rumeli dizileri, Var mısın Yok musun izlenir. İnsanlardan asla koparmaz eşini Şükran Hanım. Umutsuzluk yoktur evde, geleceğe dair güzel hayaller vardır ancak. “Biz sonunun böyle olacağını asla tahmin etmezdik” sözünden bile ölümün ne kadar ani geldiğini hissettiriyor Balkanlı.
ALS'Yİ YENDİ KANSERE YENİLDİ
ALS hastalığıyla mücadele ed
erken son dört ayda Sedat'a
kanser teşhisi konulur. Eş Balkanlı o günleri şöyle anlatıyor: “O kanser teşhisi bizi mahvetti. Ölümünün tek nedeni odur.
Kemoterapi de göremiyordu, çünkü direnci yoktu”. Bunca hastalığa rağmen hiç ölümden söz etmez Balkanlı ailesi. Bilakis hep hayallerle ayakta durmaya çalışırlar. Hayallerden en büyüğü, bir gün iyileşip, çok başarılı bir iş adamı olmaktır Sedat'ın. Sedat, çocukları henüz küçükken hastalandığı için Efe ve Uğur babasının sesini hiç duymadan büyür. Fakat Sedat her defasında “Madem çocuklarımı elinden tutup parka götüremedim, Allah bana torunlarımla ilgilenmeyi nasip etsin” diye dua eder.
AZRAİL BU ODADA, BİLİYORUM
On iki senelik mücadelenin son günlerinde eşinin yanında olamadı Şükran Balkanlı. Yine Sedat'ın isteği üzerine kutsal toprakları görmeye ve eşinin şifası için Allah'a yakarmaya gittiği Umre seyahati dönüşünde eşinin hastalandığını öğrenir. Havaalanından
Amerikan Hastanesi'ne giden Şükran Hanım'ı en küçük bebeği, eşi, Sedat'ı beklemektedir. Şükran Hanım o konuşma için “Bir anne ile evladın son konuşmasıdır bu” diyor. Eşiyle konuşurken ölümün o soğukluğunu hisseder eş Balkanlı. “Allah'ım biliyorum Azrail bu odada ama lütfen alma onu, daha çok erken” diye de dua eder. O esnada Sedat eşine 'Seni bekliyordum' der ve gözlerini kapatıp, son nefesini verir. Eşini ilk kaybettiği an yükünün daha da ağırlaştığını hissediyor Şükran Hanım. “Keşke onu bu kadar sevmeseydim, keşke o da bana bir kez kızsaydı” diyor giden eşinin ardından. Sedat'la tanıştıkları yer olan Gaziosmanpaşa'dan hiç ayrılmayan Balkanlı eşinin ölümünden sonra da aynı evde yaşayacağını söylüyor. Anılar onu rahat bırakmasa da…
Yılın annesi
Futbolcu Sedat Balkanlı'nın eşi Şükran Balkanlı birkaç sene önce yılın annesi seçildi. Sene 2009 yine bir anneler günü. Bu kez on iki senedir bir bebek gibi baktığı eşi Sedat artık yok. Eş Balkanlı'nın isteği eşinin anneler gününde rüyasına gelip onu mutlu etmesi. Senelerce hastalıkla mücadele eden ve asla yılmayan Şükran Hanım'ın şimdi çok önemli bir hayali var: ALS hastalarına yardım etmek
AYSEL YAŞA- YENİ ŞAFAK