Türkiye, 26 yıl önce bugün tank sesleriyle uyandı. Anarşinin sona ermemesi üzerine asker
yönetime el koydu. İhtilalin mimarı Kenan Evren'e göre
darbe, medya ve sivillerin talebiyle gerçekleşti. Dönemin Başbakanı Süleyman
Demirel ise “10
Eylül'de akan kan 11 Eylül'de nasıl birden bire durdu?” sorusunu yöneltti.
12 Eylül döneminde birçok gencin hayatı ya çatışmalarda ya da darbe sonrasında hapishanede soldu. Kurulan Sıkı Yönetim Mahkemeleri, hem
ülkücüler hem de solcular için birbiri ardına idam kararları verdi. Dört yılda 50 kişi idam edildi. Bunların 18'i sol, 8'i sağ görüşlüydü. 23'ü ise adli suçtan hükümlüydü. Üç gencin daha darağacına gitmesini ise o dönemde
avukatlık yapan
Bülent Arınç önledi.
Selçuk Özdağ,
Murat Sancak ve
Salih Cerit, 12 Eylül darbesinden sonra tutuklandı. Cezaevinde aynı koğuşu paylaştıkları iki ülkücü arkadaşları idam edildi. Onlar da idamla yargılanıyordu. Avukat bulamamışlardı. Ancak hiç tanımadıkları bir kişi, cezaevine gelerek kendilerini
savunmak istediğini söyledi. Üstelik para da istemiyordu. 7 yıl mücadele veren
genç avukat,
davanın seyrini değiştirdi ve müvekkillerini idam sehpasından kurtardı. Bu avukatın bir gün
Meclis başkanı olacağı kimsenin aklının ucundan geçmiyordu.
Darbe dönemiyle ilgili bir açıklama da Psikolojik Harekât Dairesi’nin mimarlarından
emekli Kurmay
Albay Tahir Tamer Kumkale'den geldi. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Kumkale, darbe öncesindeki çatışmaları genç subayların yönettiğini savundu.
12 Eylül darbesinden sonra kurulan
sıkıyönetim mahkemeleri, hem ülkücüler hem de solcular için birbiri ardına idam kararları veriyordu. Dört yılda 50 kişi idam edildi. Bunların 18’i sol, 8’i sağ görüşlüydü. 23’ü de adli suçtan hükümlüydü. Üç gencin daha darağacına gitmesini ise o dönemde avukatlık yapan Bülent Arınç önledi. Bu gençlerden biri
Selçuk Özdağ. Bugün BBP’nin genel başkan yardımcılığını yapıyor. Özdağ, darbeden sonra kimsenin kendilerine sahip çıkmadığını anlatıyor. Tutuklandıktan sonra avukat bulamamışlar. Bunun nedenini şöyle açıklıyor: “İnsanlar korkutulmuş ve sindirilmişti. Kimse bizi savunmaya cesaret edemezken Bülent Arınç, bir gün cezaevinde ziyaretimize geldi. Davamızı almak istediğini söyledi. 7 yıl bizi savundu. Para da almadı. Ailemle de ilgilendi.” Arınç’ın duruşmalarda kararlı ve kendinden emin bir tablo çizdiğini belirterek şunları söylüyor: “Zaman zaman tehditler aldı. Baskıya maruz kaldı.
Askerî mahkemelerde savunma yapmak zordu.” Özdağ,
Manisa,
İzmir,
İstanbul ve
Ankara’daki çeşitli cezaevlerinde
Bülent Ecevit,
Muharrem Şemsek, Efendi Barutçu, Abuzer Uğurlu, Mehmet Or, Nuri Kuru gibi isimlerle birlikte kaldı.
Darbeden önce Manisa Ülkü Ocağı’nın başkanlığını yapan Salih Cerit’in ilginç bir hayat hikayesi var. Cerit, tutuklanmadan kısa bir süre önce nişanlanmış. Nişanlısı, onu 13 yıl boyunca beklemiş. 1991 yılında cezaevinden çıktıktan sonra evlendiğini belirten Cerit, Arınç’a
vefa borcunun bulunduğunu söylüyor. Arınç’ın maddi bir talep beklemeden 6 yıl kendisini savunduğunu hatırlatan Cerit, o günleri şöyle anlatıyor: “Asılmayı bekliyorduk. Dışarıdaki hayat bizim için hayal ötesiydi.
Anayasal düzeni değiştirmek, çete kurmak, zorla para toplamak gibi suçlamalarla yargılanıyorduk.
İdamımız isteniyordu. İki arkadaşımız için idam kararı alınmıştı.” Arınç’ın davada detayları çok iyi incelediğini ifade eden Cerit, “Maddi bir talep beklemeden yardımcı oldu. Çünkü bizim
mağdur olduğumuza inanıyordu. Aynı yakınlığı dava arkadaşlarımdan göremedik.” diyor.
Darbe döneminde Manisa Ülkü Ocağı’nın yöneticisi olan Murat Sancak şimdi Ankara’da ticaretle uğraşıyor. Sancak, idamla yargılandığı dönem için, “Gerçekten asılmayı bekliyorduk. Çünkü bizim yargılandığımız İzmir sıkıyönetim mahkemesi, ülkücülerden Selçuk Duracık ve Halil Esendağ için idam kararı almıştı. Solcular için de idam kararı alınmıştı. Biz de idam sehpasını düşündük. Çünkü hakkaniyetli bir yargılama yoktu.” şeklinde konuşuyor. Arınç’ın 4 yıl kendisini savunduğunu belirten Sancak, daha sonra
tahliye olduğunu vurguluyor. Arınç için, “Bizim davalarımızı almak ve duruşmalara girmek bir cesaret işiydi. Baskı altında iken Bülent Bey davamızı aldı. Çok yardımcı oldu.” ifadelerini kullanıyor.
Hapisteki nişanlısını 13 yıl bekledi
Salih Cerit, ihtilalden önce Manisa Ülkü Ocağı başkanıydı. Hapse girmeden kısa bir süre önce nişanlanmıştı. Zehra Hanım idamla yargılanan nişanlısını tam 13 yıl boyunca umutla bekledi. 1991 yılında evlendiler. Şimdi 14 yaşında Sıla Betül isimli bir kızları var.
Darbenin üzerinden 26 yıl geçti
Terör olaylarının 1970'li yılların sonlarında artması Türkiye'yi kan gölüne çevirdi. Bunu gerekçe gösteren Silahlı Kuvvetler, emir-komuta zinciri içinde
12 Eylül 1980 günü yönetime el koydu. Ülkenin her yerinde yıllar boyunca
ölüm saçan silahlar bir günde sustu. Binlerce kişi gözaltına alındı, 50 kişi idam edildi.
b>12 Eylül’deki
terörü genç subaylar yönetmiş
Psikolojik
Harekat Dairesi'nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale, 12 Eylül dönemine ilişkin çarpıcı bir açıklama yaptı.
Darbe öncesindeki çatışmaları genç subayların yönettiğini savunan Kumkale, "Anarşi ve terör olaylarının planlama ve uygulamasında, çok profesyonelce olaylar dikkati çekmiştir. Bu işin içinde özel yetiştirilmiş kişilerin olduğu, bazı genç subayların bizzat anarşi ve terör olaylarının içinde
militan gibi devlete karşı saldırıları yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir." dedi. Türkiye'de
psikolojik harbin öncülerinden biri olan Kumkale, bu iddialarını "Beynimizi Kimler ve Nasıl Yönetiyorlar;
Küresel Güçlerin Psikolojik
Savaş Yöntemleri" adlı kitabında yayınladı. Kumkale, bugün de Türkiye’nin ‘çok amaçlı, çok taraflı, çok yönlü’ bir psikolojik savaşla karşı karşıya olduğunu dile getiriyor. Yürütülen mücadelenin amacını şöyle açıklıyor: “Türk toplumunu birbirine düşürerek çatıştırmak ve bu şekilde zayıflatıp devleti güçsüzleştirmek.”
12 Eylül öncesinde, cumhuriyetin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk’ün ekonomi alanındaki görüşlerinin sol kesim tarafından sahiplenilmesi Genel
kurmay’ı rahatsız etmiş. Dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanı
Nurettin Ersin Paşa’nın emriyle, Atatürk’ün ‘komünist’ olmadığını ispatlamak için askeri birliklere konferanslar verilmiş.
Konferans metnini hazırlayan isim ise, darbeden üç yıl sonra kurulacak olan Psikolojik Harekat Dairesi’nin mimarlarından Emekli Kurmay Albay Kumkale. Emekli asker,
Pegasus Yayınları’ndan çıkan kitabında Prof. Dr. Mustafa Aysan’ın hazırladığı ‘Atatürk’ün
Ekonomik Politikası’ adlı kitabından çok yararlandığını ifade ediyor.
Kumkale, Psikolojik Harekat Dairesi olarak bilinen Toplumla İlişkiler Başkanlığı’nın (TİB) kurucularından. TİB, Anayasa’nın 118. maddesine göre 9
Kasım 1983’te, Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bünyesinde kurulmuştu. AB’ye uyum sürecinde 2003’te kaldırıldı. Kullandığı 3 milyon dolarlık
bütçe de
Başbakanlık’a aktarıldı.
ZAMAN