Genelkurmay'ın 1982'de hazırladığı "Türkiye'deki Anarşi ve Terörün Durumu" adlı
rapor,
darbenin adım adım nasıl olgunlaştırıldığını ortaya çıkarıyor. Oysa, 12
Eylül ihtilâlinin lideri Kenan
Evren, darbeden sonra yaptığı basın toplantısında söz konusu raporu, 'müdahalenin gerekçesi' olarak sunmuştu. Rapordaki verilerle Evren'in yıllar sonra yaptığı, "Müdahaleye karar vermeden bir yıl boyunca düşündük" açıklaması birleştirildiğinde çarpıcı gerçek ortaya çıkarıyor. Evren'in
sınıf arkadaşı ve
12 Eylül döneminin II.
Ordu Komutanı
Orgeneral Bedrettin Demirel'in, "Bir yıl önce planlamıştık. Ama şartların olgunlaşmasını bekledik." sözü de raporun özeti niteliğinde.
Rapor,
Kahramanmaraş olaylarından sonra
sıkıyönetim ilan edilen 26
Aralık 1978'den 11
Şubat 1982'ye kadarki dönemi dört evreye ayırarak, Türkiye'deki
terör ve anarşi olaylarını Genelkurmay'ın gözünden
analiz ediyor. Dört dönem şu şekilde tarihlendirilmiş: 26 Aralık 1978-
11 Eylül 1979 arasındaki 8 aylık süreç birinci dönem; 12 Eylül 1979, yani ihtilalden tam bir sene öncesinden 11 Eylül 1980'e kadar ikinci dönem;
12 Eylül 1980'den 11 Eylül 1981'e kadar üçüncü dönem ve 12 Eylül 1981'den 11 Şubat 1982'ye kadarki 5 aylık dördüncü dönem. Rapora göre, bu dört dönemde Türkiye'de ideolojik amaçlı 39 bin 385 olay vuku bulmuş. Raporu bugünlerde önemli kılan, tam da
Kenan Evren ve Bedrettin Demirel'in "Bir yıl boyunca düşündük" dedikleri dönemi anlatan 12 Eylül 1979'dan darbeye kadarki son bir yılda olayların zirve yapması. Örneğin, birinci dönem, yani 26 Aralık 78 ile 11 Eylül 79 arasında 2 bin 80
silahlı saldırı ve çatışma meydana gelirken, sayı 12 Eylül 1979 ile darbe gününe kadarki bir yılda 7 bin 10'a fırlamış. Darbeden sonra ise 610'a düşüyor olay sayısı. 11 Eylül 1979'a kadar 898 kişi hayatını kaybetmişken, bu tarihten darbe gününe kadar tam 2 bin 812 kişi can vermiş. İhtilal akabinde 282'ye inmiş zayiat. Toplamda 4 bin 40 insanın canı gitmiş terör sürecinde. Afiş ve
pankart asma, gösteri ve yaralı sayıları da 'şartların olgunlaşması sürecine' paralel seyrediyor.
12 Eylül 1980'e doğru yol alırken iktidarda Süleyman Demirel'in
azınlık hükûmeti bulunuyordu. Bu dönemde sıkıyönetim de yürürlükteydi; dolayısıyla o bölgelerde yetkiler askerin elindeydi. Hükûmet, askerin istediğini yapmaya hazırdı. Bu yüzden
Başbakan Demirel sonraki süreçte Evren'e "Siz 11 Eylül 1980'de
Antalya Tapu Müdürü müydünüz?" diye soracaktı.
Şu satırlar raporu hazırlayanları aslında ele veriyor: "12 Eylül 1980 tarihinde TSK'nın yönetime el koyması ile birlikte yurdumuzu giderek iç savaşa sürükleyen anarşi ve terörle kararlı, cesur ve amansız bir savaşım başlatılmıştır." Yani, Evren ile ekibi, anarşi ve terörle amansız bir mücadeleye girmek için darbe sonrasını beklemiş.
"12 Eylül Harekâtı'ndan sonra sıkıyönetim güvenlik kuvvetlerinin başarılı çalışmaları ve sağlanan güvenli ortam sayesinde ülkemiz bir silah deposu olmaktan kurtarılmıştır." Bu ifadeler de başka bir itirafla yüklü aslında. 12 Eylül'den önce de sıkıyönetim hâkim iken ülkede o zaman başarılı çalışmalar yapılmak istenmemiş miydi acaba?
Genelkurmay Başkanı Kenan Evren,
Kara Kuvvetleri Komutanı
Nurettin Ersin,
Hava Kuvvetleri Komutanı
Tahsin Şahinkaya,
Deniz Kuvvetleri Komutanı
Nejat Tümer ve
Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'dan oluşan ihtilal ekibi, darbeyi haklı çıkarmak için yaptırdığı çalışmada bir varsayıma da yer vermişti. Buna göre 12 Eylül öncesi aylık 1986,7 olay ortalaması ve 1.75
tırmanış hızına göre darbeden önce 32 bin 893 olan olay sayısı, darbe yapılmasaydı 59 bin 105'e çıkacaktı.
(CİHAN)