100 günlük program!
Türkiye'nin gerçek
gündemi ne olmalı? Gerçek gündem, bu
ülkenin ivedi çözüm bekleyen temel sorunlarından oluşuyor. Eğer Türkiye ileriye doğru yol alacaksa, kalkınacaksa, bu sorunlara bir an önce el atılması şart.
Ama bu gerçek gündem bekliyor.
Çoğunluğun ilgisini de çekmiyor.
Birçok çevrede 22 Temmuz sonrasının şaşkınlığı yaşanmakta, gerginliği sürmekte.
Medyaya da yansıyor bu durum.
Şimdilik medya da gerçek gündeme yakın değil. Bambaşka konularla uğraşıyoruz.
Ne zamana kadar?..
Bilemiyorum.
Türkiye'nin gerçek gündemi konusunda,
CHP'nin eski Parti Meclisi üyesi, yeni AKP milletvekili
Haluk Özdalga'nın ilginç iki yazısı çıktı.
Bir bölümünü köşeme alıyorum:
"22 Temmuz seçimleri, en az 1960'tan beri sahip olmadığımız bir şekilde, üç olumlu durumun bir arada ortaya çıkması sonucunu doğurdu.
(1)
Programını rahat yürütebilecek güçlü bir tek parti iktidarı.
AK Parti hükümetinin arkasında şimdi seçmenin yüzde 47'sinin ve TBMM'de yüzde 62'lik bir çoğunluğa karşı gelen 341 milletvekilinin desteği bulunuyor.
(2) Ülkenin siyasi önderliğini yüklenecek
yönetimin doğru tercihler üzerine kurulu bir siyasi programa sahip olması:
Rekabetçi ve dışa açık bir piyasa ekonomisi...
Devletin mal ve
hizmet üretiminden çekilerek düzenleyici işlevler yüklenmesi...
Toplumsal adalete duyarlı fakat popülist
politikalara taviz vermeyen bir tutum...
AB hedefinde kararlılık...
Demokrasiye bağlılık...
Temel hak ve özgürlüklerin çağdaş standartlara getirilmesi... Ülkeyi parçalayabilecek bir milliyetçilik anlayışına itibar edilmemesi...
Kürt sorununa üniter devlet, vatandaşlık ve Kürtlerin gönüllerinin kazanılması temelinde çözüm.
(3) AK Parti çoğunluğu tarafından seçilecek yeni
cumhurbaşkanı ile hükümet arasında ciddi uyumsuzlukların çıkma ihtimalinin asgaride olması. Ülkenin temel sorunlarıyla ilgili doğru tercihlere sahip güçlü bir tek parti iktidarı ve uyumlu bir cumhurbaşkanı-hükümet
işbirliği, on yıllardır sahip olmadığımız bir durum.
Türkiye önümüzdeki dönemde en az yüzde 7 ve sürdürülebilir hızlı bir
büyüme temposunu yakalamış, kişi başına 10.000 dolar gelir düzeyini aşmış, ekonomisi ve kurumları ciddi bir dönüşümü gerçekleştirmiş ve
modern dünya ekonomilerine doğru kalıcı bir yakınsama (convergence) sürecine girmiş olabilir.
Bu, Türkiye'nin gerçek anlamda çağ atlamasıdır. Öylelikle demokrasinin her türlü tehdide karşı durabilmesi ve tam anlamıyla yerleşmesi de gerçekleşmiş olacaktır.
Kişi başına 6.000-7.000 dolar gelir düzeyini aşmış olup da demokrasiden diktatörlüğe geçmiş bir ülke örneği mevcut değildir. AB ilişkilerinin güçlenmesiyle, Kürt sorununun çözümü için koşullar daha da elverişli olabilecek, sorunun parçalayıcı gücü büyük ölçüde azalabilecektir.
Şimdi ilk kez bize bu kadar yakın duran bu fırsatları yakalayabilmemiz için odaklanmamız gereken politikalar olduğu gibi, akıllı yönetilmesi gereken riskler de var.
Odaklanmamız gereken üç politika şunlar:
Enflasyonun düşürülmesi...
Eğitim seferberliği...
AB hedefinde kararlılık...
On yıllar süren kötü yönetim nedeniyle ülkenin rayından çıkmış makro
ekonomik dengeleri, 2002-2007 arasında yerine oturdu. Ama birçok bakımdan ekonomide işler şimdi daha zor.
İyi belirlenmiş ve başlıca hedefi ekonomiye daha yüksek
rekabet gücü kazandıracak mikro politikaların uygulanması gerekiyor.
Bürokrasi kadrolarının uygulanacak programlara uyumlu katılımı sağlanmalı.
Ekonomide koordinasyon belki her zaman olduğundan daha önemli.
Ama içinde bulunduğumuz dönemde en hayati hedeflerden biri, enflasyonun daha da düşürülmesi. Bu konuda AK Parti'nin kararlılığı biliniyor. Yeni dönemde enflasyon yüzde 5'in altına, tercihen yüzde 3-4 aralığına çekilmeli ve o aralık içinde kararlı bir şekilde tutulmalı.
Ve başka hiçbir amaç (ihracat, yatırım, işsizlik vs.), enflasyonun yüzde 3-4 aralığına indirilmesi ve o düzeyde tutulması hedefinin önüne geçmemeli.
Orta ve uzun dönemli fırsatları iyi değerlendirebilmenin bir diğer önemli koşulu, eğitim düzeyinin hızla yükselmesi.
Bir ülkenin geleceğe dönük başarısını ve gelişme olanaklarını belirleyen en önemli unsur, ekonomiden de önce, eğitim düzeyi.
Yirmi Birinci Yüzyıl'da yaşanan müthiş uluslararası rekabet ortamında Türkiye'nin başarısı ve ağır bedeller ödemeden ayakta kalabilmesi için bir eğitim seferberliği sürdürmemiz gerekiyor." (
Haluk Özdalga, CHP eski PM üyesi, AKP
Ankara milletvekili; Zaman gazetesi; 20-21
Ağustos 07 tarihli yazılar)
Kısacası:
Türkiye'nin bir an önce gerçek gündemini yakalaması gerekiyor.
Yeni hükümet, 100 günlük bir programla yeni bir başlangıç yapabilecek mi? Yoksa yine kıytırık, yapay gündemlerin çengelinde sürüklenip gidecek mi Türkiye?..
HASAN CEMAL/MİLLİYET