Tek bir liste olmadığını ifade eden Elkatmış, "Birden fazla liste var. Bunun nedeni de bu süreçte durumdan vazife çıkaranların kendi başına yaptıkları yeni listelerdir. Çünkü listede adı olduğunu düşünenler
ölümden kurtulmak için bu ekibe büyük paralar ödediler.
Liste ölüm listesinden çıkıp,
rant listesine dönüştü" dedi. Elkatmış, ölümlerin "failleri belli ama
devlet sırrı" olduğunu söyledi.
Türkiye değişiyor, demokratikleşiyor. Bu değişim kaçınılmaz olarak yeni imkânlar sunuyor. Bu sayede düne kadar konuşamadığımız pek çok konuyu artık rahatça konuşabiliyoruz. 28
Şubat muhtırasının verildiği gün dönemin
Susurluk ve
İnsan Hakları Komisyonu Başkanı
Mehmet Elkatmış ve üyeler Metris Cezaevi'nde İbrahim
Şahin,
Korkut Eken ve
Ayhan Çarkın'ın ifadesini alıyordu. O gün Susurluk ve
faili meçhullerle ilgili herşeyi reddettiler ve konuşmadılar. Ayhan Çarkın iki ay önce konuşmaya karar verdi. İtiraflarda bulundu ve faili meçhullerle ilgili
dosya yeniden açıldı.
Gerek Çarkın gerekse
soruşturmada ifade veren isimler faili meçhuller ve Susurluk konusunda sözbirliği etmişçesine o dönem önce Emniyet Genel Müdürü sonra da İçişleri Bakanı olan Memet Ağar'ı işaret etti.
O dönemin tek sorumlusu
Mehmet Ağar mı, faili meçhul listesini kim yaptı, ölümlere kim karar verdi? Bu soruları Söyleşi-Yorum'da dönemin RP Millet
vekili ve Susurluk
Araştırma Komisyonu Başkanı olan Mehmet Elkatmış ile konuştuk.
Ayhan Çarkın konuşmaya başladı sonra faili meçhuller dosyası açıldı. Siz o dönemin tanığısınız. Pek çok insanı dinlediniz. O zaman alınamayan sonuç bu kez alınabilir mi?
Bana zor geliyor. Çünkü ortada cevaplanması gereken sorular var. Çarkın neden şimdi konuşmaya karar verdi? Eymür soruşturma kapsamında somut ne söyledi? Soruşturmada ifade verecekler tüm bildiklerini anlatacaklar mı? Gözaltına alınanlar neden serbest bırakıldı? Ben bütün bunlara baktığımda bu soruşturmadan da sonuç alınabilme ihtimalini düşük görüyorum.
Nasıl sonuç alınabilir?
Bu soruşturmaların sonuç vermesinin en büyük şartı siyasi iradenin kararlılık göstermesi ve geçmişte bu tür soruşturmaların önüne çıkan hukuki engelleri kaldırması gerekiyor.
DEVLET ÖLÜM LİSTESİNİ KABUL ETTİ
Mesela...
Devlet sırrı kavramı. Nedir, bunun içeriğine kim karar verir ve ne zaman açıklanacaktır bu sır? Bunun tanımı yapılmadan, bu soruşturmanın ilerlemesi zor. Çünkü 1990'larda faili meçhullerle ilgili bütün araştırmalarımızda 'devlet sırrı' önümüze bir
duvar gibi çıktı ve onu aşamadık. Bu soruşturma başlayınca yeniden konuşulmaya başlanan faili meçhuller ve ölüm listesi ile ilgili olarak, listede adı bulunan o dönem
bakanlık yapmış
Ziya Halis
mahkemeye başvurmuş. Mahkeme İçişleri Bakanlığı'na sormuş bu listeyi.
Bakanlığın cevabı...
Bakanlığın mahkemeye, list
e devlet sırrı veremeyiz diyor ama listenin varlığını kabul ediliyor. Mahkeme Halis'e 100 mil-yon TL tazminat ödenmesine hükmediyor. Düşünün ölüm listesi var, devlet listeyi biliyor ama listede kimlerin olduğunu devlet sırrı diye açıklamıyor. Yasadışı, hukuka,
insan haklarına aykırı bir liste devlet sırrı. Bu demokratik bir
sistemde kabul edilebilir mi? Tabii ki edilmez ama 1990'lar tam da hukuksuzluğun
egemen olduğu bir Türkiye idi.
Nedir bu ölüm listesi?
Bizzat
Başbakan Tansu Çiller'in varlığını duyurduğu bir ölüm listesi.
Tansu Çiller, "PKK'ya
yardım ve yataklık yapan kişilerin isimlerini biliyoruz. Listesini hazırladık" diye bir açıklama yaptı ve 50-70 kişilik bir listeden bahsetti. Ve o listede olanların bir kısmı öldürüldü.
LİSTEYİ MGK ONAYLANDI
Kim hazırlayabilir böyle bir listeyi?
Bu devlet kademelerinde hazırlanan bir listedir. Bu listeyi ne tek başına Ağar ne de tek başına Çiller hazırlayabilir. Bu listeyi Jandarma,
JİTEM, Emniyet hazırlamış ve MGK'da onaylamıştır. Ölüm emirleri MGK kararıyla olmuştur. Böyle bir listeyi yapan devlet, hukuk değil çete devleti olabilir ancak.
Neye göre hazırlanmış bu liste?
PKK'ya yardım ve yataklık yapan
Kürt işadamlarının olduğu söyleniyor. Öldürülenlere ve listede ismi olduğu söylenen isimlere baktığımızda PKK'ya yardım yapmaları söz konusu olmayan kişiler olduğunu görüyoruz. Bence bu liste PKK'ya yardımdan çok öldürülmesi ses getirecek kişilerden seçilmiş.
LİSTE ARŞİVLERDE VAR
Bu liste arşivlerde var mıdır?
Tabii.
Ziya Halis'in açtığı davada mahkemeye verilen yanıtta bu liste kabul ediliyor ve devlet sırrı olduğu için açıklanmıyor. Ama bu listenin ya da listelerin açıklanması gerekiyor.
Birden fazla mı liste var?
Ben bir liste olduğunu düşünmüyorum. Birden fazla liste var. Bunun nedeni de bu süreçte durumdan vazife çıkaranların kendi başına yaptıkları yeni listelerdir. Çünkü listede adı olduğunu düşünenler listeden çıkmak için bu ekibe büyük paralar ödediler. Liste ölüm listesinden çıkıp, rant listesine dönüştü. Yeniden başlayan bu soruşturmayı sonuçlandırmanın bir diğer koşulu da dönemi siyasi ve askeri tüm üst kadronun soruşmaya dahil edilmesidir.
Kimler mesela?
1990'ların başından itibaren
jandarma, Emniyet, MGK'nın asker üyeleri, bu sürecin siyasi sorumluları hepsi hukuk önüne çıkmalı. 28 Şubat'tan sonra büyük şirketlerin, holdinglerin
yönetim kuruluna girenler, danışmanlık yapanlar hepsi. İsim isim de verebiliriz.
Teoman Koman,
Osman Özbek,
Çevik Bir,
Erol Özkasnak,
Çetin Doğan, Doğu Aktulga, Doğan
Güreş, İsmail Hakkı
Karadayı, Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Süleyman
Demirel,
Mesut Yılmaz vs. Bunların hepsi bu soruşturmaya dahil edilmeli ve dinlenmelidir. Çünkü o dönem siyaseti
TBMM değil, bunlar yaptı. Memleketi böyle bir illegal yapı yönetiyordu. Hükümetler de sanaldı. Refahyol'u da çalıştırmadılar.
REFAHYOLU ENGEL GÖRDÜLER
Neden?
Engel gördüler. 28 Şubat öncesinde açık askeri
darbe yapmak istediler ama plan deşifre olunca 28 Şubat hayata geçirildi.
Meclis'in işini boşalttılar DYP'nin aralarında
Yıldırım Aktuna, Yalım Erez'in de olduğu 40'a yakın vekil
istifa ettirildi. "Pazara kadar değil mezara kadar Refah Partiliyim" diyen
Menderes de istifa ettirildi.
Meclis içindeki operasyonu da bu güç yaptı?
Evet. Yukarıdaki
ekip. Tabii bu süreçte en önemli rolü oynayan Demirel'i unutmamak gerekiyor. Bu süreçte bu hukuk-suzluğun oluşması ve sürmesine en büyük katkıyı yapmıştır. 8
Mart 2002'de bir beyanı vardır; "Türkiye'nin resmi bir de gayri resmi hukuku var" diyor. Yine, "Devlet rutin dışına çıkabilir" diyor.
AĞAR: BİRDEN FAZLA KARAR VAR
Peki ya Ağar, sizin komisyonunuzda ifade verdi mi, listeyi sordunuz mu?
Geldi. Ağar'a listeyle ilgili olarak "MGK'da birtakım kararlar alınmış, doğru mu" diye sordum. Kendisi bize, "Bir karar değil, birçok karar alındı" dedi. Bu konularla ilgili olarak MGK'da kararların verildiğini ve kendisinin de bu kararları uyguladığını açıkça ima etti. Anladım ki bu işler MGK'da kararlaştırılmış. Zaten faili meçhul
cinayete
kurban giden kişilere baktığınızda, adı o listede geçen kişiler oldukları görülüyor. Yani o ölüm listesinin uygulandığı ortaya çıkıyor. Şimdi Ayhan Çarkın'ın açıklamalarıyla da bu iş netleşiyor.
Ağar arkasında kim var?
Ağar hala o karanlık döneme güveniyor. Ama o dönemin artık gün yüzüne çıktığının farkında degil ya da görmek istemiyor. Daha önce örtbas edilen soruşturmalar bu kez daha dikkatli hazırlanıyor. Ben bir gün Ağar'ın da diğerlerinin de bir gün gerçekten yargılanacaklarını düşünüyorum.
Listenin sırrı Mesut Yılmaz'da
Kutlu
Savaş Raporu da mı gerçekleri çıkaramadı mı ortaya?
Kutlu Savaş çok önemli bir
rapor hazırladı. Ancak o raporun da 7-8 sayfası devlet sırrı diye açıklanmadı. Ama asıl önemli nokta bu rapor ve ekleri şu anda devlet arşivinde değil Mesut Yılmaz'da.
Neden Yılmaz'da?
Onu Yılmaz'a sormak gerekiyor. Sadece Savaş'ın kamuoyna açıklanan ropor değil raporun 8-10 klasörü bulduğu söylenen ekleri de yok. Bence o eklerde çok önemli bilgi ve
belgeler var. Yılmaz onları açıklarsa ülkeye büyük iyilik etmiş olur.
Ahahtar Yılmaz'da mı yani?
Evet. Yılmaz'ın elindeki anahtar bir çok gerçeğin kapısını açacaktır.
Parayı paylaşamayınca çete birbirine girdi
Ölüm listesi hazırlandı ve MGK'da ölüm listesi onaylandı ve bir ekip mi oluşturuldu...
Evet başında da
Abdullah Çatlı var. Ondan fazla pasaportu var. Hepsinde Ağar'ın imzası var.
Maliye Bakanlığı ve Emniyet adına hazırlanmış uzman kimlikleri var. Onun üstü de
İbrahim Şahin. Mesut Yılmaz, Cumhurbaşkanı Demirel'e "İbrahim Şahin bu işin başında" diyor. Şahin de şimdi "Benim de üstüm var" deyip Ağar'ı işaret ediyor. "Her şeyden Ağar'ın da haberi vardı" diyor. Bu çetenin amacı ölüm listesini gerçekleştirmekti. Bu ekip iş bitirici ekipti.
Bu ekip, nasıl oluyor da çıkar amaçlı ilişkilere giriyor?
Bu işlere bulaşan bir kişi "bizim çocuklar biraz şımardılar, vur diyince öldürdüler" mealinden bir açıklama yapıyor. Bu her şeyi özetliyor. Ölüm listelerinde adı olan ya da o listelere sonradan adı eklenen isimler, ölümden kurtulmak için bu çeteye para ödeniyor.
Çete listeye yeni isimler ekleyerek, yeni liste yaparak çıkar elde etme yolunu seçiyor galiba. Mesela somut örnek Mehmet Ali Yaprak'tır. Yaprak'ın kaçırılması olayında onca delile rağmen yargı dosyayı örtbas etmiştir.
YAPRAK PARAYI YANLIŞ KİŞİYE VERDİ
Nasıl olmuştu Yaprak'ın kaçırılması?
Komisyonumuza ifade vermişti. Kendisini, Abdullah Çatlı'ya yakın
Haluk Kırcı, Müfit Samet gibi isimler kaçırmıştı. Hatta somut
parmak izi bile vardı. Yaprak'ı kaçıran ekip ondan para istiyor. O da "Hepsini hemen ödeyemem, beni bırakın, size parayı ödeyeyim" diyor. Serbest bırakılıyor. Yaprak parayı, kendisini kaçıranlara değil, bu işleri orga-nize eden daha üstteki kişiye ödüyor. Parayı alan da bu parayı kimseyle paylaşmıyor.
Eymür bu kişinin Mehmet Ağar olduğunu söyledi...
Dosya açıldı, incelenebilir. Ki Yaprak'ı ilk kaçıranlar tekrar kaçırıp bu ismi de öğreniyorlar. O dönem
savcılık bütün bu net bilgilere rağmen hem kaçıranları hem de Yaprak'ın parayı ödediği kişiyi korudu.
Çetede bölünme bu olayla mı başladı?
Muhtemelen. Ama Ömer Lütfü
Topal ve
Tarık Ümit cinayetleri de bu ayrışmada etkili oldu. Yasa dışı para işlerinin paylaşılmasında sorun çıkınca ayrışma oldu.
TOPAL'I ÇARKIN VE EKİBİ ÖLDÜRDÜ
Ömer Lütfü Topal cinayetinde ne oluyor?
Topal'ın devletin her kademesiyle ilişkisi var.
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş raporunda, "Eğer bu adam öldürülmeseydi, devlet içinde devlet olacaktı" diyor.
Neden öldürüldü?
Birkaç seçenek var. Ya parayı yalnış kişiye ödedi ya ismi ölüm listesinde olduğu için ya da çete gücünü göstermek ve reklamı için öldürdü. Her cinayet bu çetenin gücü kadar listede olanların kurtulmak için daha fazla para ödemesi anlamına geliyor. Telefon trafiğinden ve itiraflardan Çarkın ve arkadaşlarının öldürdüğü anlaşılıyor. Çatlı ve
Özel Harekât'ın adamları
Veli Küçük'le o sırada defalarca görüşüyorlar. O dönemde Topal cinayetiyle ilgili
Veli Küçük hakkında da soruşturma izni istendi ama
Genelkurmay izin vermiyor. Aslında Topal cinayeti tama çözülecekken gizli bir el çözülmesin diyor.
Kim o?
O dönem
İstanbul Emniyet Müdürü Kemal
Yazıcıoğlu şüpheliler Ayhan Çarkın,
Sami Hoştan gibi birçok insanı gözaltına alıyor. Kendisi bize komisyonda "Ben Topal cinayetini tam çözeceğim sırada
telefon geldi, bana, 'Topal cinayetinden gözaltına aldığın bu kişileri Özel Harekât Daire
Başkanvekili İbrahim Şahin'e teslim et' dendi" dedi. İçişleri Bakanı Ağar talimat vermiş, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı da Bakan'ın talimatını Yazıcıoğlu'na iletmiş. O da İstanbul çıkışındaki turnikelerde bu kişileri teslim etmiş. Bu kişileri savcılığa gitmeden,
kanunsuz olarak Ankara'ya götürüyorlar ve serbest bırakıyorlar. Sonra da Yazıcıoğlu görevden alınıyor. MİT'çi Tarık Ümit'in de katillerinin ortaya çıkmasına engel olundu.
Ergenekon'u 1997'de öğrendik
Ergenekon Davası ile Susurluk arasında nasıl bir bağ var?
Aynı mekanizmanın içinde ayrı bölümler bunlar. Bazısı faili meçhullerde, bazısı
soygun, vurgun,
ihale-lerde, bazısı da hükümete karşı kullanılıyor. Sistem aynı. Derin devletin kolları bunlar ve iç içe geçmişler. Biz Ergenekon'u 1997'de öğrendik.
Nasıl öğrendiniz?
Komisyonda dinlediğimiz Ümit
Oğuzhan adlı bir kişi 10 Mart 1997 yılında bir dilekçesinde Ergenekon'un varlığını geniş bir şekilde ihbar ediyor. Susurluk Raporu'nun 26 ve 27 sayfasında bunu özetledik. Mesut Yılmaz'a,
Hasan Celal Güzel'e bunu sorduk. Biz Ergenekon'u da sorduk aslında. Ama bizim araştırmamız sadece Ergenekon olarak değil, devlet içindeki bütün çeteleşme,
mafya ve
derin devleti araştırıyorduk. Ergenekon bu yapının içerisinde zaten. Ergenekon bu derin devletin, bu Gladyo'nun tetikçisidir, infazçısıdır. Yani bir bölümüdür. Bizim araştırmamızda o da vardı. Adına Ergenekon değil daha geniş derin devlet, kontrgerillayı araştırıyorduk. Mektup Mart ayında geldi. Biz o dönem çalışmamızı durdurduk, rapor yazımına geçtik. Bir ay içinde ancak yazabilirdik,
ek süre almıştık, bu süre bitiyordu. Bizim birçok konuyu araştırmamız mümkün değildi. O nedenle üzerine gidemedik.
Susurluk'ta hangi ayak eksik kaldı?
Polise ve bazı bürokratlara dokunuldu ama askerlere dokunulamadı. İbrahim Şahin, Çatlı ile çektirdiği fotoğraflar nedeniyle çete kurmakla suçlandı. Elimizde, Küçük'ün Çatlı ile defalarca
telefon görüşmesi yaptığına dair doküman var. Onlar belge kabul edilip, Küçük hakkında soruşturma açılmadı.
MİT, asker ve jandarma bizi engelledi demiştiniz geçmişte...
Evet mesela bilgi istediğimiz
MİT Müsteşarı Köksal Sönmez, "Kanun gereği size kapsamlı
bilge veremem" dedi. Düşünün bürokratın bildiği şeyi
halk adına denetim yapan TBMM bilemiyor. JİTEM'i sorduk "Böyle bir
örgüt yok" dedi asker. Cinayetlerin arkasında hep JİTEM çıkıyor, Güney
doğu'yu kasıp kavuruyor yetkililer "yok" diyor.
Susurluk Çatlı'nın
tasfiye edilmesidir
Susurluk nerede bu tabloda?
O dönemde çıkar ilişkileri o kadar aleni hale geliyor ki MİT, Emniyet, Jandarma hepsi birbirinden birşeyler saklıyor. Abdullah Çatlı ve Korkut Eken MİT'e çalışırlarken, Mehmet Ağar bunları Emniyet'e alıyor. Tarık Ümit, Emniyet'e çalışırken,
Mehmet Eymür bunu MİT'e
transfer ediyor. Tarık Ümit'in Çatlı'nın ekibi tarafından kaçırılıp öldürüldüğü iddia ediliyor. Yani Tarık Ümit, bazı bilgilerin ortaya dökülmemesi için MİT'le Emniyet'in çekişmesinde öldürülüyor. İşte Çatlı'nın ölmesi yani Susurluk bu tabloda yer alıyor. Çatlı'nın ölümü de, Susurluk kazası da bir suikast.
Nereden vardınız bu kanıya?
Bir kaç işaretten. O kazadan kurtulan DYP
Milletvekili Sedat Bucak'ın korumalığını yapan Ayhan Akça ve arkadaşlarını Komisyon'da biz dinledik. "O gün takip ediliyorduk. Bundan şüphelendik ve endişelendik" dediler. Sonra Çatlı'nın eşi Meral Çatlı da Komisyon'da bize "Eşinin korku içinde olduğunu" söyledi. Çatlı önce evinin önünde öldürülmek istenmiş. Susurluk'tan bir kaç ay once, evinin önünde park ettiği arabanın altında
bomba konmuş. Çatlı bunu fark edip,
emniyetin bombayı etkisiz hale getirmesi ile kurtulmuş. Eşi anlattı bunları. Çatlı'yı öldüren de onu kullanan güç.