DEĞİŞECEKLER VE TÜRKİYE YOLUNA DEVAM EDECEK
Ne kadar tuhaf bir
ülkeyiz ve ne kadar tuhaf düşünmeye sevk edilmeye çalışılıyoruz.
Bizi tuhaf düşünmeye sevk etmeye çalışanlar dur
durak bilmeden taarruza devam ediyor.
Şemdinli'deki 11 şehidimizin hemen ardından hükümeti
istifaya davet edenler, hükümetin bunun hesabını vermesi gerektiğini söyleyenler, kamuoyuna açıklamalar yapıp “hükümet
terörün altında ezildi, çekilmeli” diyenler bizi tuhaf düşünmeye sevk etmeye çalışıyor.
Faturayı hükümete keserek aylardır dillendirdikleri “
erken seçim, hükümet istifa” söylemlerini yeniden piyasaya sürenler, olayın başka bir boyutunu, belki de en önemli boyutunu sorguladığınızda size “işbirlikçi” muamelesi yapıyor.
Anlaşılıyor ki;
gürültüsü çok çıkanlar “
baskın basanındır” mantığını işletiyor.
Meclis Başkanı
Şahin “
Genelkurmay'dan tatmin edici açıklama bekliyorum” dedi diye neredeyse
hain ilan edildi.
Oysa söylediği; herkesin aklından geçen ama olayın sıcaklığıyla söylemeye cesaret edemediği cümlenin ta kendisiydi.
Şahin'e tepki göstererek sorumluluğun ibresini hükümete yöneltenler bizi tuhaf düşünmeye sevk etmeye çalışıyor.
Çünkü
Türkiye'de son yıllarda yaşanan birçok olayın, ya direkt altında ya da dolaylı olarak sonucunda Ak Parti iktidarını devirme, ülke yönetiminden uzaklaştırma çabası var.
Kimileri;
terör olayları da dahil
eylemlerle Ak Parti'yi yıkmaya çalışıyor, kimileri de bu tür olayların ardından Ak Parti'yi sorgulayarak aynı amaca ulaşmayı
hedefliyor.
Ak Parti'yi eleştirerek faturayı iktidara kesmeye kalkanlar aslında sistemin değişmesini istemiyor.
Ama bu sistemin artık Türkiye'yi taşıyabilecek hali kalmadı.
Hakkari Tekeli'de yaşadığımız acıyı daha önce defalarca yaşamadık mı biz ?
Üstelik bu acıların neredeyse hepsinin de altından bütün Türkiye'yi kahreden ihmaller çıkmadı mı ?
7
Ekim 2007'de
Şırnak Gabar'da operasyondan dönen birliğe
teröristlerin saldırısında
13 şehit verdik.
Bundan iki hafta sonra 21 Ekim 2007'de
Dağlıca baskınında yine 13 askerimiz şehit oldu.
Üstelik Dağlıca'da teröristlerin gelişi ve
karakola saldıracakları olaydan 9 gün önce Jandarma
İstihbarat raporuyla Genelkurmay dahil tüm birimlere bildirildiği halde, saldırının olacağını neredeyse bilmeyen, duymayan kalmadığı halde bu acıyı yaşamadık mı ?
11
Ağustos 2008'de
Erzincan Kemah'ta
mayın patlaması sonucu biri
yarbay 9 asker şehit oldu.
Üç
köylünün, olaydan bir gün önce Erzincan İl Jandarma İstihbarat Müdürü
Binbaşı Nedim Ersan'ı telefonla arayıp köyde
PKK'lıların olduğunu ihbar ettikleri ortaya çıkmadı mı ?
4
Kasım 2008'de
Aktütün'de 200 kişilik terörist grubun gelişi görüntülenmesine rağmen göstere göstere 17 şehit vermedik mi ?
Aktütün baskınından sadece 5 gün önce Van Asayiş
Güvenlik Komutanlığı Hareket
Merkezinden “gizli ve çok ivedi” rumuzuyla başta Genelkurmay'a ve ilgili tüm birimlere gönderilen İç Güvenlik Hareket Günlük Durum raporunda, PKK'nın bölgede eylem hazırlığı içerisinde olduğu bildirilmedi mi ?
Daha da ötesi Aktütün baskınından bir gün önce yine Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı
Harekat Merkezi tarafından, Genelkurmay da dahil tüm birimlere geçilen raporda ertesi gün yaşanacak saldırının koordinatları verilmedi mi ?
27
Mayıs 2009'da tüm bu ihmallere ilaveten Çukurca'da 7 askerimiz mayına basarak şehit olmadı mı ?
Hepsinden de acısı bu mayınlar TSK'ya ait çıkmadı mı ?
Ve ortaya çıkan ses kayıtlarında bölgenin komutanı; şehit 7 asker için “önemli değil, olur böyle kazalar” demiyor muydu ?
7
Aralık 2009'da
Tokat Reşadiye'de askeri araca pusu kurulması sonucu 7 askerimiz şehit edildi.
Saldırıdan sonra olayla ilgisi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan köy muhtarının, Jandarma İstihbaratının muhbiri olduğu ortaya çıkmadı mı ? Üstelik bu saldırının hemen öncesinde PKK merkez karargahından
Dersim birimine “ilerdekilerden” bahseden bir
mesaj geldiği, “ordu bu mesajı dinliyor, ilerdekilerin Tokat ve Sivas'taki PKK'lılar olduğunu da biliyor” denildiği ortaya çıkmadı mı ?
PKK'nın Tokat birimine baskın emrinin, saldırıdan 4 gün önce PKK'nın Zap karargahı üzerinden “şifreli” bir mesajla iletildiği kayıtlara geçmedi mi ?
Pkk'nın şifreli mesajı 4 günde niçin çözülemedi ?
Daha geçen ay
Nisan 2010'da,
Anayasa değişiklikleri Meclis'te görüşülürken Tunceli'deki karakol saldırısında 4 askerimiz şehit oldu.
Bu olayda da saldırı olacağına dair istihbarat raporlarına rağmen gerekli güvenlik önleminin alınmadığı ve takviye birliklerinin gecikmesi tartışılmadı mı ?
İskenderun'da daha 20 gün önce şehir merkezindeki Deniz İkmal Destek Komutanlığına yapılan ve 6 askerimizin şehit olduğu saldırının 6 ay önce ele geçirilen bir terörist grubun üzerinden çıkan bilgiler doğrultusunda
tutanak altına alındığı ve gerekli birimlere haber verildiği ortaya çıkmadı mı ?
Ve son olarak iki gün önce Hakkari Tekeli'de 11 şehit verdik.
Evet bütün bu yukarıda saydığımız saldırılar sonrası tatmin edici açıklama yapılamamış bu milletin fertleri olarak, tatmin edici açıklama beklerken hepimizin kanını donduran ifadeler geldi.
Başbakan'a brifing veren bölgenin komutanı; aslında teröristleri saldırıdan 2 buçuk saat önce tespit ettiklerini, onlara
top atışı yaptıklarını fakat karşıdan ses seda gelmeyince
çoban, köylü ya da
kaçakçı sanıp üzerine gitmediklerini söylüyor.
Üstelik bütün bunlar daha 24 saatten bile kısa zaman önce Genelkurmay'dan yapılan “saldırılar artabilir” resmi açıklamasından hemen sonra yaşanıyor.
Acaba mevziiye kadar giden Başbakan; bu çoban, köylü, kaçakçı savunmasından tatmin oldu mu ?
Olması imkansız.
Bu kadar şehit verdiğimiz saldırılar hakkında önümüzde ihmaller zinciri varken Türkiye 11 şehit vermemizle ilgili tatmin edici bir açıklama beklemekte haksız mı ?
Şimdi bütün bunlara rağmen hala sesi yüksek çıkanlar, fazla gürültü yapanlar, bu toz
duman ortamında bel altı vurarak faturayı Ak Parti iktidarına kesmeye çalışıyor.
Hiçbiri terörle mücadele yöntemimizi tartışmaya açmaya yanaşmıyor.
Akıllarına mı, yoksa işlerine mi gelmiyor ?
Oysa terörle mücadele yöntemimizin yanlışlığı artık apaçık ortada.
20 yaşındaki şehir çocuklarını dağlara çıkarıp teröristlere hedef yapan bir terörle mücadele anlayışıyla nereye varabiliriz ?
Kaçakçı sanınca “bırakalım geçsin” mantığıyla mı o dağların tepelerine o karakollar kurulup çocuklar oralarda ölümü bekliyor ?
Teröristler sınırlardan kaçakçı sanılarak mı ellerini kollarını sallayarak içeri girip şehir merkezlerine kadar gelebiliyor ?
Kaçakçı diye dokunmadığınız bu insanlar ülkeye ne sokuyor ?
O karakollar orada ne iş yapıyor ?
Bunları konuşmayıp faturayı iktidara kesenlerin tek derdi Türkiye'yi Ak Parti'den önceki döneme döndürebilmek.
Onlara göre her şey
yerli yerinde kalmalı, sadece Ak Parti gitmeli.
Onlara göre artık
alarm veren birçok şeyi değiştirmek yerine, Ak Parti'yi değiştirmek sorunu çözecek.
Çünkü Ak Parti statükoyu ve yargıçlar devletini değiştirmeye kalktı.
Çünkü Ak Parti
Kürt vatandaşla teröristin arasına
duvar örmeye kalktı.
Çünkü Ak Parti yıllardır döndürülen çarka çomak sokmaya kalktı.
Fakat yanılıyorlar.
Tatmin edici açıklama beklemek yerine, her şeyi yerli yerinde tutup sadece Ak Parti'den kurtulmaya çalışmak asıl terörün ekmeğine yağ sürecek.
Asıl; hataları yok saydıkça, hiçbir şey olmamış gibi yaptıkça canımız daha fazla yanacak.
Şimdi en zor yerdeyiz.
Şimdi terörü de, statükoyu da, başka sultaları da yok etmek için tünelin karanlıktan aydınlığa geçtiği noktadayız.
Şimdi devlette, askerde, yargıda hatta iktidarda tatmin edici açıklama yapamayanlar değişmeli ve Türkiye yoluna devam etmeli.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER
[email protected]