Partisi hakkında açılan
kapatma davasında ön
savunma süresinin 2
Mayısta sona ereceğinin hatırlatılması ve
ek süre talebinde bulunup bulunmayacaklarının sorulması üzerine, Erdoğan,
''Konuyla ilgili olarak ek süre istemeyeceğiz. Şu anda çalışmalarımız bitti. Öyle zannediyorum ki, bugün büyük bir ihtimalle ön cevabımızı verebiliriz'' dedi.
AK Parti hakkında açılan
kapatma davasında,
Anayasa Mahkemesi, tensip tutanağı ile birlikte iddianameyi 2 Nisanda AK Parti'ye göndermişti. AK Parti'nin, tebliğden itibaren 1 ay içinde ön savunmasını vermesi gerekiyor. Buna göre ön savunma süresi 2 Mayıs
Cuma günü sona erecek.
1 MAYIS AÇIKLAMASI
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
1 Mayıs kutlamalarının ısrarla
Taksim'de yapılmasının arkasında iyi niyet görmediklerini belirterek, "Provokatif bir girişim olduğu zaman bütün alan karışır. Bizim de mesuliyetimiz var" dedi.
Erdoğan, 1 Mayıs'la ilgili bütün istihbari bilgilerin,
legal örgütlere ve
sendikalara bildirildiğini ifade etti.
Litvanya Başbakanı Gediminas Kirkilas ile birlikte düzenlenen
basın toplantısında, bir basın mensubunun, "AK Parti Kapatma Davası savunmasında
Anayasa Mahkemesi'nden ek süre isteyecek misiniz ?" yönündeki soruya Erdoğan, "Değerli arkadaşlar, bu konuyla ilgili olarak ek süre istemeyeceğiz. Birinci tur için bunu söylüyorum. Şu anda çalışmalarımız bitti, öyle zannediyorum ki bugün büyük ihtimalle ön cevabımızı verebiliriz" dedi.
"HEDEF SAPTIRIYORLAR"
1 Mayıs törenlerinin Taksim'de kutlanmasıyla ilgili soruya ise Erdoğan, bununla ilgili olarak Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in basın toplantısıyla yaklaşımlarını ortaya koyduklarını ifade etti. Başbakan, 1 Mayıs'la ilgili
hedef saptırma gördüğünü belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Onun için burada tekrar milletime duyurmak istiyorum. Tüm
işçi, memur kardeşlerime duyurmak istiyorum. Biz bugünün kutlanmasını, bugünün bir işçi bayramına adeta dönüştürülmesini hiçbir zaman yanlış bulmadık. Yeri konusunda, bizim, biliyorsunuz bu işe yaklaşımımız farklı olmuştur. O nedir, geçen yıla kadar böyle bir şey hiç gündemde yokken, bunun gündeme getirilerek ısrararla Taksim meydanında yapılması bizim buna olumsuz yaklaşımımızı gündeme getirmiştir. Kaldı ki bu yıl sendikalarımıza şunu söyledik. Bir temsili
heyet yine Taksim'e gitsin, anıta çelengini koysun. Ondan sonra da İstanbul'da bizim miting alanları olarak ilan ettiğimiz alanlara ki
iktidar partisi, muhalefet partileri de oralarda yapıyorlar. Birçok kuruluşlar hatta kendileri de yaptılar. Buyursunlar mitingi de eğlenceyi de oralarda yapsınlar. İstanbul'da bu şekilde belirlenmiş 4 alan var. Kazlıçeşme,
Çağlayan,
Kadıköy,
Kartal. Sadece bir
çelenk koymaya biz bu işi mahkum etmedik. Çelenk koymayı biz temsili bir olay olarak görüyoruz. Biz de çeşitli milli bayramlarımızda çelengi gidip farklı yerlere koyuyoruz. Hele hel
e devlet olarak yaptığımız şey, gideriz Anıtkabir'e çelengimizi koyarız, eğlenceydi vesaire gidip başka yerde yaparız. Yine Taksim'de çelenk konulur, gidilir stadyumda eğlence yapılır."
"İYİ NİYET GÖRMÜYORUZ"
Israrla bu işin arzu edilmesinin arkasında biz iyi niyet görmüyoruz. Bütün istihbari bilgiler legal örgütlere, sendikalarımıza verilmiştir. İçişleri Bakanımız, valilerimiz açıklamaları yapmıştır. Ankara'da yine bir sendika gelip Tandoğan Meydanı'nda mitingini yapacak, aynı anda Sıhhiye'de yine bir başka sendika grubunun mitingi var. Karşı çıkmıyoruz. Niye istanbul'da karşı çıkalım ki. Ama maalesef farklı bir yaklaşımla biz nerede istiyorsak orada yaparız yaklaşımı, kamu düzenini bozmaya, güncel yaşamı olumsuz etkilemeye yönelik bir yaklaşımdır. Biz buna karşı çıkıyoruz. Ülke; hukukun, kanunun üstünlüğüne inanan bir
ülkedir. Biz buna uyacağız. Akl-ı selim'in
egemen olduğu bir hava. Yine bir sendika, biz sadece gidip çelengimizi bırakacağız, katılmayacağız dediler.
"PROVOKATİF GİRİŞİM OLDUĞU ZAMAN ALAN KARIŞIR"
Ben sendika başkanlarına da söyledim, gelin bu işi farklı bir yere taşımayın. Temsili bir heyetle çelenginizi
koyun.
Mitinginize de kaç kişiyi toplayacaksanız toplayın, Kazlıçeşme, Kartal'ı mı
tercih edersiniz, gidin yapın. Kaç bin kişi toplarsınız, dedim. 30-35 bin kişi.
Allah aşkına 30-35 bin kişiyle basın toplantısı olur mu. Bu tam bir muvazadır. Böyle şey olmaz. Bunu yarın başka şeyler takip eder. Sembolik diyelim ona da katlanalım. O da sembolik bir grupla yapılır. Kalkıp da 10-20-30 bin derseniz, bunun adı basın toplantısı olmaz. Biz de bu işleri biliyoruz. Efendim diyorlar,
kontrol altına alırız. Alamazsınız. Hiçbir zaman kitle psikolojisi, kitle
eylemleri buna müsaade etmez. Provokatif bir girişim olduğu zaman bütün alan karışır. Bizim de mesuliyetimiz var. Vatandaşlarımızın can güvenliğini korumak zorundayız. İlk defa
Bakanlar Kurulu olarak karar aldık. 1 Mayıs'ı Emek ve Dayanışma Günü ilan ettik. Asla kimse bizi olumsuz bir yaklaşım içerisinde gösteremez. Biz olumlu yaklaşım içerisindeyiz. Taksim'le ilgili de şu ana kadar tutumumuz neyse aynı tutum içerisindeyiz. Valilik ve güvenlik güçlerimiz de gerekli tedbirleri bu istikamette almıştır."
"KAYNAĞINI ÖĞRENİLİM ONDAN SONRA DEĞERLENDİRME YAPARIZ"
"Partinizin üst düzey yöneticisinin demeci yansıdı. Türbanla ilgili güven artırıcı tedbirlerin artırılabileceği yönünde açıklamaları yansıdı. Kabinede
revizyon olabileceği yansıdı. Bu görüşlere katılıyor musunuz ?" sorusuna yönelik olarak da Erdoğan, şu şekilde cevapladı:
"Değerli arkadaşlar, ben bilinmeyenler üzerinde konuşmam. Başbakan olarak bilinenler üzerinde konuşurum. Böyle adı verilmeden, bilinmeden, işte adının verilmesini, verilmeyen bir kişi, bir Başbakan bunun üzerinde değerlendirme yapmaz. Gazete haberleriyse hiç yapmaz. Konuyu bilelim, kaynağını öğrenelim ondan sonra bir değerlendirme yaparız. Konu, güven artırıcı eylem vesaire bu tür şeyler olarak değerlendirilmesi çok çok yanlış bir konudur. Bu konular güvenlikle alakalı değil, tamamen özgürlüklerle alakalı bir konudur."