" Cuntacılık ayağa düştü "

Cuntacıların darbelere ortam hazırlamak için böyle işlere kalkışması yeni değil. Ancak aradan geçen zaman "ortam hazırlayıcıları" formlarından epeyce düşürmüş.



Başını emekli generallerin ve Susurlukçuların çektiği 14 Nisan organizasyonu, Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olmasına karşı gibi görünse de, militarist bürokrasi yanlısı tüm kuruluşların iştirak ettiği girişimin asıl hedefinin, sivil ve demokratik bir Türkiye'den yana herkese gözdağı vermek olduğu biliniyor. Planlayıcıların başında daha önce darbe tertipleri yaptığı iddia edilen eski bir komutanın olması ise, Türkiye'de darbe tecrübesi olan kuşaklara "Biz bu filmi görmüştük" dedirtiyor. Cuntacıların darbelere ortam hazırlamak için böyle işlere kalkışması yeni değil. Ancak aradan geçen zaman "ortam hazırlayıcıları" formlarından epeyce düşürmüş. "555K"dan "144T"ye gelene kadar genç albaylar yerini emekli generallere, zinde güçler de yaşlı dernekçilere bıraktı. Militerleri okşayan anlı şanlı dergilerin yerini ise şaibeli bir televizyon kanalıyla marjinal internet siteleri aldı. Şimdi gelin filmi başa saralım, eski ve yeni ortam hazırlayıcılar arasındaki farkları bulalım. Olur mu böyle olur mu? 1959 yılında doruğa çıkan Demokrat Parti karşıtı muhalefet, diline sözlerini değiştirdiği Plevne marşını dolamıştı. 'Olur mu böyle olur mu /Kardeş kardeşi vurur mu /Kahrolası diktatörler /Bu dünya size kalır mı?' diye devam eden marş adeta sokakların fon müziği oldu. 'Özgürlükçülerin' sokak gösterilerinde askeri marşlar terennüm etmesi, daha sonra olacakların habercisiydi aslında. 28 ve 30 Nisan tarihlerinde polisle öğrenciler arasında çıkan çatışmalarda iki öğrencinin hayatını kaybetmesi üzerine, olaylar giderek çığırından çıkmaya başlamıştı. Nisan gösterilerinin hemen ardından Demokrat Parti bir toplantı yaptı ve 5 Mayıs günü Kızılay Meydanı'nda bir gösteri yapma kararı aldı. İktidar partisini destekleyen gençler, 5 Mayıs akşamı için hazırlık yapmaya başladılar. Fakat muhalefet yanlısı öğrenciler bu haberi duyduktan sonra, kendi aralarında 555k olarak adlandırdıkları bir parola belirleyerek DP gösterisinde protesto eylemi yapmak için birbirlerine haber verdiler. 555k'nın anlamı "beşinci ayın, beşinci günü saat beşte, Kızılay'da" idi. Demokrat Parti mitingi için Kızılay Meydanı'na gelen Adnan Menderes, bir anda kendini protestocuların arasında buldu. Rivayete göre Deniz Baykal, şair Cemal Süreyya'nın aktardığına göre ise Vedat Dalokay, Menderes'in “Ne istiyorsunuz” sorusu üzerine Başbakan'ın yakasına yapışıp “Hürriyet istiyoruz” demişti. Menderes'in verdiği cevap son derece manidardı: “Başbakan'ın yakasına yapışıyorsun, bundan büyük hürriyet olur mu?” İronik bir biçimde cumhuriyet tarihinin ilk “sivil itaatsizlik” eylemi olarak adlandırılan 555k'nın hemen ardından cumhuriyet tarihinin ilk askeri darbesi gerçekleşti. 555k, cuntacıların ilk ortam hazırlama çalışmasıydı. Veysi Sarısözen: Darbecilik emekliye ayrıldı 27 Mayıs için “Bu çocuk sakat doğdu” diyerek 22 Şubat 1962'de darbe girişiminde bulunan Albay Talat Aydemir, başarısız girişim neticesinde affedilerek emekliye sevk edildi. Ancak darbe yapmadan duramayan Albay, 21 Mayıs 1963'te Harbiye öğrencilerini arkasına takarak ikinci kez darbe yapmaya kalkışınca, darağacından kurtulamadı. 68 kuşağının ünlü isimlerinden olan Veysi Sarısözen, Talat Aydemir'in darbe girişimleri sırasında Türkiye İşçi Partisi üyesiydi ve darbe için yapılan ortam hazırlıklarının yakın tanığıydı. 60'lı yılların cuntacılarıyla bugünkü 14 Nisancıları karşılaştıran Sarısözen “O yıllar trajediydi ama şimdikilerin yaptıkları komedi” diyor. Sarısözen bu kanıya Nokta dergisinde yayınlanan günlükleri okuyunca varmış. Diyor ki, “Günlükleri okuyunca onlar adına hayal kırıklığına uğradım. Böyle düşünmekte haklıyım. Çünkü bu halleriyle değil muazzam güçte bir orduyu yönetmek, şu an içinde yer aldıkları dernekleri bile yönetemezler. Bu açıdan 14 Nisancılar cuntacılığın ayağa düştüğünü gösteriyor.” Sarısözen'e göre 27 Mayıs sonrasında birbirine giren cuntacıların yeni darbelere ortam hazırlarken kullandığı yöntemler, bugünküler tarafından da uygulanıyor. Nasıl mı? Bundan sonrasını Sarısözen'den aktaralım. Yöntemler aynı Eskiden bu tür gösteriler, benim de tanık olduğum 1963 yılındaki Talat Aydemir darbesine hazırlık amaçlı gösteri, "zinde güçler" tarafından, bir hayli genç ve zinde liderler tarafından düzenleniyordu. 14 Nisan, darbeciliğin tekaüde ayrıldığını da gösteriyor. Organizasyonu emekli paşaların yapmasını halkımız ibretle, dehşetle izliyor. 1962 yılında Talat Aydemir cuntası bilindiği gibi başarısız bir darbe teşebbüsü yapmış, İnönü'yle yapılan pazarlık sonucunda darbeciler yargılanmamış ve yalnızca emekli edilmişlerdi. İkinci Aydemir darbe teşebbüsü de bir "emekli subaylar" darbe teşebbüsüydü. Albaylıktan Emekli Talat Aydemir, cuntanın lideriydi. Bunlar emekliydi ama, henüz emekli bir paşa gibi elden ayaktan düşmemişlerdi. Aydemir darbesine ortam hazırlamak için bir dernek faaliyet halindeydi. Bu derneğin adı Sosyalist Kültür Derneği'ydi. SKD, 14 Nisancıların ADD'si ile kıyas kabul etmez bir otoriteye sahipti. Bu derneğin içinde Şevket Süreyya Aydemirler, Yakup Kadriler, İdris Küçükömerler, Osman Nuri Torunlar (Devlet Planlama Teşkilatı Başkanı) ve daha pek çok ünlü isim yer alıyordu. Şimdikiler karikatür Derneğin düşünsel öncüsü YÖN dergisiydi. Şimdiki emekli darbecilerin ADD'si de, Türk Solu dergisi de tarihin ikinci tekrarı anlamında değerlendirilmeli. Ancak ADD ve Türk Solu, geçmiştekilerin bir karikatürü olabilir yalnızca. Bir başka farklılığı da belirtmek gerek; zamanın darbeci yazarları bir tür sosyalizm yanlısıydılar, entelektüel seviyeleri yüksekti. Askerden kat be kat daha üstün bir politik düzeye sahiptiler. Demek ki, mübalağa ederek söylersek, eski darbelerde "sivil"liğin bir rütbesi vardı. Bugünkü darbeciliğin sivil yandaşlarının ordu üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Emekli olan askerlerin de yoktur. O nedenle darbeciliğin sivil kanadı, yalnızca güdülen bir güçtür. Şu anda 14 Nisancıları kimlerin güttüğünü bilemesek de, güdüldüklerinden ve en azından hiç kimseyi güdemeyeceklerinden emin olabiliriz. Türkiye'yle kumar oynuyorlar Ancak, eski darbe modellerinin tümüyle taklit edildiğini unutmamak gerekir. Bu da bize, bugün hala darbe meraklılarının olduğunu gösterir. Sözünü ettiğim Aydemir'in ikinci darbe teşebbüsünden önce, SKD, eski MTTB salonunda büyük bir toplantı yapmış, toplantının ön sıralarında üniformalarıyla subaylar dinleyici olarak oturmuştu. Bu toplantının arkasından büyük bir gösteri düzenlenmişti. Gösteriyi düzenleyenlerin arasında, 27-28 Nisan olaylarına katılmış gençler vardı. Mustafa Ünaltay, Öcal Okay, Bozkurt Nuhoğlu şimdi aklıma gelenler. Gösteriye katılmamızı TİP yasaklamıştı ama ben yine de katılmıştım. Bu gösteriye karşı, AP'liler de aynı anda karşı gösteri düzenlemişler ve her iki grup İstiklal Caddesi'nin ortasında karşı karşıya gelmişlerdi. İşin ilginç yanı, bu göstericilerin arasına asker girmişti ve cunta yanlısı gençler, göğüslerine dayanan süngüleri görünce, bu işten hiçbir şey anlayamamışlardı. Bu gösterinin arkasından, çok ilginç olaylar meydana geldi. Kemalizm düşmanı sayılan pek çok insan, zorla üniversiteye getirilip sorgulandı. İşte bütün bu hazırlıkların sonucunda Talat Aydemir'in ikinci darbe girişimi geldi. O halde bu tarihsel paralellik, şimdiki 14 Nisancıların kötü kopyacılar olduğunu gösterse de, bunların Türkiye ile kumar oynadıklarını da kanıtlar. Çünkü Talat Aydemir kumar oynamış ve kaybetmişti. Ama bu defa Türkiye kaybedebilir. Genç Siviller minik Anıtkabir'de ADD'nin Ankara'daki organizasyonuna tepki gösteren Genç Siviller haraketi üyeleri, İstanbul'daki Miniatürk'te bulunan Anıtkabir maketinin önünde bir araya geldi. Adı darbe planları arasında geçen emekli bir subayın organize ettiği gösterinin sivil olmasının mümkün olmadığını söyleyen Genç Siviller, “Doğru olduğuna yüzde yüz inandığımız günlüklerde halkı 'koro' diye tanımladığını okuduğumuz söz konusu emekli subay, halkı tek başına hiçbir şey ifade etmeyen bir yığın olarak görüyor. Atatürk ve Anıtkabir Türkiye'nin ortak değeri. Bu değerleri kendi siyasal amaçları için kullanmaya kalkışmaları son dece üzücü” diyor. Buna tepki olarak Miniatürk'teki Anıtkabir'e geldiklerini belirten Genç Siviler hareketinden Turgay Oğur, şunları söylüyor: “Bu grupların cumhurbaşkanlığı üzerinden toplumu germesi hepimizi rencide ediyor” Turgay Oğur'a göre, Türkiye'nin kuruluşunda bir “makbul vatandaş” tanımı yapıldı. Bu vatandaşların laik, Sünni, Türk ve erkek olduğunu söyleyen Oğur, “Rejimin resmi gazetesi olan Cumhuriyet'in 1933'te kullandığı bir manşet her şeyi anlatıyor aslında. Bu manşette 'Halk plajları doldurdu, vatandaş denize giremedi' denilmişti.” Oğur şimdi de aynı şeyin olduğunu söylüyor. “Yani onların mantığına göre makbul vatandaşlar Anıtkabir'i doldururken, biz de buraya geldik.” YENİ ŞAFAK
<< Önceki Haber " Cuntacılık ayağa düştü " Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER