Günay, ülkede art arda acı olaylar yaşanmasına rağmen hükümetin hiçbir sorumluluk almamasını ‘pişkinlik’ olarak değerlendirerek, “Acıyla şunu öğrendik hırsızlık, yolsuzluk kötü bir şey ama arsızlık hepsinden daha kötüymüş.” ifadesini kullandı.
Ertuğrul Günay, Antalya’da katıldığı turizm çalıştayında gazetecilerin gündeme ilgili sorularını cevapladı. 1 Kasım seçimleri öncesinde hükümetin söyleminin sertleşmesini değerlendiren Günay, bu durumun yeni olmadığını, 17-25 Aralık 2013’ten bu yana iktidarın ‘çok sert ve saldırgan’ bir dil kullandığını ifade etti. İktidarın bununla ‘toplumu korkutmaya, özgür ses kanallarını kesmeye ve kendi görüşlerini zorla topluma empoze etmeye’ çalıştığını ifade eden Eski Kültür ve Turizm Bakanı, “Bu bir panik halidir. Bir telaş halidir. Bir süre için etkili olabilir, oluyor da ama sürekli olamaz. Bir toplum sürekli korkuyla yaşamaz. Hele Türkiye gibi genç bir toplum umutla yaşar. iktidardaki arkadaşlarımızın bunu görmeleri gerekiyor. Maalesef bir korkuya kaptırdılar kendilerini ve hem kendilerini korkutuyorlar, hem toplumu korkutmaya çalışıyorlar. Medyaya baskılar getirmeye çalışıyorlar, bir tweet atanın üstüne gitmeye çalışıyorlar, gazeteleri bir ölçüde bir resmi bülten haline getirmeye çalışıyorlar. Bu sürdürülebilir bir çalışma değil. Dünyada da örnekleri yok.” diye konuştu.
Türkiye’nin bu badireden çıkacağına olan inancını ifade eden Günay, “Ama biz bir süre daha bu korku tünelini bir süre daha yaşayacağız.” dedi.
ARSIZLIK HEPSİNDEN KÖTÜ
Dil sürçmeleriyle gündemde olan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ve iktidar mensuplarının hiçbir olayda sorumluluk almamalarıyla ilgili “Hükümetteki arkadaşlarımızın, iktidar kanadındaki arkadaşlarımızın bu zihin savrulmasını çok büyük bir ibret sevilesi olarak ileride demokrasi tarihimiz yazacaktır.” diyen Ertuğrul Günay, Ankara ve Suruç’taki patlamaların onda biri dünyanın bir başka ülkesinde yaşansa emniyetin, adliyenin başındaki sorumluların toplumlarından özür dileyerek görevlerinden istifa edeceğini vurguladı.
Günay, Türkiye’de olanlarla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Burada inanılmaz bir pişkinlik görüyoruz. Acıyla şunu öğrendik hırsızlık, yolsuzluk kötü bir şey ama arsızlık hepsinden daha kötüymüş. Bunu gelecek kuşaklar bir ders olarak, bir atasözü olarak belleklerine yazacaklar ve ileride buradan aldığımız ibret dersiyle Türkiye kendine yeni bir yol çizecek.”
Eski bakan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Mustafa Varank’ın bir canlı yayın öncesi bazı televizyon kanallarının Türksat'tan kaldırılmasıyla ilgili sözleri için de şunları ifade etti: “Türkiye’de hukuk çok ciddi biçimde tahrip edildi. Hukukun tahrip edilmesi, turizmin, ticaretin tahrip edilmesine benzemez. 'Adalet mülkün temelidir' diye bir söz var. O mülk memleket demektir. Ülke, toplum demektir. Bir ülkede adalet tahrip olduğu zaman her şey arkasından çökmeye başlar. Biz böyle bir şey yaşıyoruz. Yani adaletin bozulmasının örneklerini yaşıyoruz. Bu okullar konusunda oldu. Basın konusunda oldu. Şimdi televizyon yayınlarında oluyor. Özel sektörden birisi, bir uyduruk savcılık yazısı ortaya çıkarıyor ve şu kadar kanalı, ticari bütün haklarını da bir anlamda ayaklar altına alarak, siyasi iktidara yaranmak için bir çırpıda çizip geçiyor. Üstelik o aklı verenler de Cumhurbaşkanın çevresini çevresine çöreklenmiş olan bir güruh. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı eğer bu arkadaşlardan danışma alıyorsa, vah. Ona da çok üzülürüm. Çünkü sonuçta bir hesaplaşma olacak. O hesaplaşmada bugün onun etrafından yararlanmaya çalışan insanların hiçbiri onu koruyacak tavrı da, etkinliği de olamayacak. Bir ülkenin yöneticilerinin o ülkenin en akil, en vasıflı insanlarıyla çalışmaları, o ülkenin en değerli insanlarıyla, fikir, yazın, bilim insanlarıyla çalışması hem kendisi hem ülke için bir yükselme vesilesidir ama kraldan fazla kralcı diye bir tabir var. Yönetimin çevresine üşüşmüş olan insanlar kraldan çok kralcılık yaparlarsa, o günlerde kendileri birkaç yarar sağlıyor olabilirler ama hem yaranmaya çalıştıkları kişiye hem ülkeye büyük zararlar verirler. İleride bunun bedelini çok ağır biçimde öderler.”
Ertuğrul Günay, Varank’ın sözleri üzerine ‘çok merhametli’ davranıldığı yönünde bir ifade kullanan Hilal Kaplan için “Bu arkadaşların sözleri üzerine konuşmayı kendim için fazla sayarım. Bu insanlar sözleri üzerine konuşmaya değmeyecek, şeklen insanlar.” dedi.