Tahliye kararına rağmen tutukluluğu devam eden Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın avukatı Gültekin Avcı, savcının kendilerini haklı bulduğunu ancak meslekten atılma korkusuyla kararı imzalamadığını söyledi. Savcının 'Keşke bu durumda kalmasaydım' diyerek ağladığını belirten Avcı, "Ama savcı bütün bunları kabul etmesine hatta bu kadar zorunda kaldığından dolayı gözyaşı dökmesine rağmen 'keşke bu durumda kalmasaydım' diyor. Bu yapılanların kanunsuz, hukuksuz olduğuna hak veriyor ama beni kesin meslekten atarlar diyor." dedi.
Asliye Ceza Mahkemesinin, tutuklu bulunan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve tutuklu polisler hakkındaki tahliye kararına rağmen tahliye müzekkeresi savcılık tarafından Silivri Cezaevine gönderilmedi. Konuyla ilgili açıklama yapan Hidayet Karaca'nın avukatı Gültekin Avcı, kararın hukuksuz olduğunu söyledi. Nöbetçi savcının meslekten atılma korkusuyla baskı altında kararı imzalamadığını belirten Avcı, şunları ifade etti: "Şu an hukukun cesedinin yanından geliyoruz. Bir savcının vicdan azabıyla boğuşan hatta zaman zaman gözyaşı döken, 'Keşke bu durumda kalamasaydım' diyen bir savcının yanından geliyoruz. Saatlerce konuştuk kendisiyle. Yanından ayrılırken 'size bundan sonraki hayatınızda bu vicdan azabıyla doğrusu kolaylıklar dilerim' dedim. O da dedi ki 'Zor günler geçireceğimi ben de biliyorum.' Savcılık, Asliye Ceza Mahkemesinin zimmet defteriyle gönderdiği tahliye evrakını almak istemiyor. Katipler kaçıyor, birbirleriyle telefonla görüşüyor. Bir katip diyor ki, 'Bu zamana kadar yapıyordunuz, niye almıyorsunuz bunu. Bu defa ne farkı var?' Savcılık katibinin verdiği cevaptan anlaşıldığına göre kendisine verilen bir talimat var. Asla böyle bir şeyi almayın diye. Gece bunları yaşadık bugün de nöbetçi savcıyla defalarca. Savcının ilk etaptaki görüşü, 'elimde benim iki tane mahkeme kararı var.' Ve diyordu ki, ceza muhakemeleri kanununda hakimin reddi usulü düzenlenirken Sulh Ceza Mahkemelerinin reddi düzenlenmiş. Halbuki şimdi sulh ceza hakimlikleri var. Sulh ceza mahkemeleri yok. İlk etapta savcının tereddütü doğru. O zaman ne yapacağız diyor savcı. Sulh ceza hakimliklerinin reddi düzenlenmemiş diyor. Dolayısıyla asliye ceza mahkemesinin kararını dikkate almamam gerekir diyor. 10. Sulh Ceza Mahkemesinin görevsiz, yetkisiz bir kararı var biliyorsunuz. Biz dedik ki evet bir boşluk olabilir lakin bu boşlukla ilgili ağır ceza mahkemesinin kararı var. Ne demiş ağır ceza mahkemesi; her ne kadar sizler kanunda sulh ceza mahkemesiyle ilgili red usulü düzenlenmiş olduğu ve şu anda sulh ceza mahkemeleri olmayıp sulh ceza hakimliklerinin faaliyette olduğu ve kanunun sulh ceza hakimliklerinden bahsetmediğinden bahisle tartışmaya girmiş olsanız da sulh ceza mahkemeleri hakkında öngörülen red usulü sulh ceza hakimlikleri hakkında da geçerlidir. Yani burada en tepedeki ağır ceza mahkemesi bu konuda sizin tereddüt ettiğiniz boşluğu doldurmuş durumda. Dolayısıyla siz en yüksek derecede ki ağır ceza mahkemesinin kararı varken bu konuda tereddüte düşemezsiniz. İkna oldu savcı bey. Evet dedi haklısınız. Derken bir yandan da derin derin düşünüyor. Siz bu siyasal iktidarlarla hareket eden savcılardan hakimlerden olmayın. Siz vicdan sahibi birine benziyorsunuz. Bunlar başsavcı, başsavcı vekili hepsi soruşturulacaklardır. Bunları biliyor musunuz, 'soruşturulacaklarını biliyorum' dedi. 'Ne yapabilirim keşke bu durumda kalmasaydım' dedi, yine gözyaşı döktü. 'Beni meslekten ihraç ederler' diyor. 'Savcı bey peki bizim anlattıklarımızda bir yanlışlık var mı?', 'Hayır yok' diyor. Haklısınız diyor. Evet ağır ceza mahkemesi böyle demiş diyor. 10. Sulh ceza mahkemesi böyle bir karar tertip edemez. Çünkü soruşturma Asliye Ceza Mahkemesi seviyesine yükselmiş. Asliye ceza mahkemesinden bir alt seviyeye inmez. Ama savcı bütün bunları kabul etmesine hatta bu kadar zorunda kaldığından dolayı gözyaşı dökmesine rağmen 'keşke bu durumda kalmasaydım' diyor. Bu yapılanların kanunsuz, hukuksuz olduğuna hak veriyor ama beni kesin meslekten atarlar diyor."
"SAVCI YAPILAN HUKUKSUZLUKLARLA İLGİLİ BAŞSAVCI, BAŞSAVCI VEKİLİ VE MÜDAHİL OLANLAR HAKKINDA SERİ SORUŞTURMALAR AÇILACAK BİLİYORUM DEDİ"
Savcının ileride yapılan hukuksuzluklarla ilgili başsavcı, başsavcı vekili ve müdahil olan herkes hakkında soruşturma açılacağına inandığını belirten Gültekin Avcı, "Sonuç olarak bu tahliye kararını uygulamayan, hukuksuzluk ve kanunsuzlukta direnen bir savcılık teşkilatı var. Bugün bu arkadaşımızın yaptığı gibi. Her ne kadar kendi istikbalinden kaygılanarak ve vicdan azabı duyarak yapsa da 'size hak veriyorum ama bunu yapmak zorundayım' dese de bu arkadaşımız bu suç örgüt güruhunun içine girmiş oldu. Belki istemeyerek de olsa, belki vicdan azabı çekerek de olsa girmiş oldu. Burada her halukârda uygulanması gereken, burada uygulanması için pek çok müracatımızın olacağı, usül ve kanuna uygun bir mahkeme kararı var. Bu mahkeme kararını uygulatmak için savcılığın muhtelif birimlerine başvurmaya devam edeceğiz. Asliye ceza mahkemesinin vermiş olduğu kararı uygulamayan başsavcısından tutun da başsavcı vekili ve bu noktada devreye girenler bugünki cumhuriyet savcısına varana kadar hem tazminat davaları açacağız, hem suç duyurularında bulunacağız. Bugün savcının dediği gibi bunların soruşturulacağını biliyorum, çok seri soruşturmalar açılacak diyor. Örgütten soruşturma açılacak biliyorum diyor." diye konuştu.
'ADLİYEDE SARAY'IN HOŞUNA GİTMEYEN KARARLAR UYGULANMIYOR, BERAAT KARARI ÇIKSA BU KARARI DA UYGULAMAYACAKLAR'
Askeri mahkeme dönemindeki mahkemelerin hukuka daha saygılı olduğunu vurgulayan Avcı, "Bizim müvekkillerimiz ve diğer arkadaşlarımızın müvekkilleri olan polisler hakkında iddianame yazılsa, mahkemeye çıksalar beraat kararı verilse bu beraat kararını da uygulamayacaklar. Hangi karar uygulanacak, hangi karar uygulanmayacak, tamamen burası bir Saray despotizmi ülkesi. Bir muz krallığı yani. Eğer Saray'ın hoşuna giderse kararlar uygulanıyor, gitmezse uygulanmıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Askeri darbe dönemlerinde çalışan mahkemeler çok daha asildi, erdemliydi, çok daha ahlaklıydı. En azından kanun çiğnemiyorlardı. Kanuna aykırı işleri yoktu. Keşke müvekkillerimiz sıkıyönetim mahkemelerinde yargılansaydı. Yemin ediyorum size bu tavrı görmeyecekti." ifadelerini kullandı.
'KAÇ İSMAİL KAÇ DİYENLER BUGÜN KAÇ SAVCI KAÇ DEMEKTEDİRLER'
Tutuklu polislerin avukatı Ömer Turanlı ise "22 Temmuz'da 'Kaç İsmail Kaç' diyenler bugün de 'Kaç savcı kaç' demektedirler. Kanun adamının kanundan kaçtığı, hukuk ve adaletin itibarının sıfırlandığı bugün Türk yargı tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Dün geceden bu yana yaşadıklarımız proje hakimliklerin verdiği karaların bağımsız ve kanuni değil, tamamen siyasi olduğunun bir delili niteliğindedir. Bu tahliye kararı geçerlidir, usul ve esasa uygundur. Kararın uygulanması için biz, tekrar müracaatlarımızı yapacağız. Şu an savcının verdiği kararın hiçbir hükmü yok. Sadece dediğim gibi bizim ayağımıza takılan bir çelmedir. Ama biz bu çelmeyi de inşallah hukuk çerçevesinde aşacağız." şeklinde konuştu. CİHAN