Ocakmedya‘dan Veysi Dündar‘a verdiği söyleşide Güleçyüz, “Her dönem mazlum ve mazlumun yanında oldunuz. Korkmuyor musunuz?” sorusunu ise, “Zulme karşı mazlumun yanında olmak, inancımızın, vicdanımızın ve insan olarak yaratılmış olmamızın bir gereği. Niye korkalım ki? Zulmedenler ve zulme alet olup seyirci kalanlar korksun.” şeklinde cevapladı. “28 Şubat sürecinde maruz kaldığımız haksız uygulamaların sorumluları, çok geçmeden, yaptıklarının bir şekilde karşılığını buldular” diyen Güleçyüz, “İçinden geçtiğimiz süreçteki zulümlerden sorumlu olanların âkıbeti de farklı olmayacak, bundan hiçbir şüphemiz yok. İşin bir de kimsenin kaçamayacağı “hesap günü”ne bakan boyutu var ki, o çok daha farklı” ifadelerini kullandı.
‘OHAL KOMİSYONU HUKUKU ENGELLEMEK İÇİN KURULDU’
OHAL Komisyonu, tamamen hukuku engellemek, hak arayışlarının önünü kesmek ve bu yöndeki çabaları olabildiğince geciktirmek için kurulan bir aldatma ve oyalama mekanizması olarak nitelendiren Yeni Asya’nın genel yayın yönetmeni Kazım Güleçyüz, şunları söyledi:
“Verdiği kararların hukuktan fersah fersah uzak olması da bunu açık şekilde gösteriyor.
OHAL KHK’ları ile birlikte bu komisyonun da daha fazla gecikilmeden kaldırılması gerekir.”
Söyleşiyi yapan Veysi Dündar’ın, “Gülen grubunun 80’li yıllarda Yeni Asya’dan ayrılmasını rahmet olarak görüyor musunuz?” sorusunu ise Güleçyüz şöyle cevapladı:
“Keşke Risale-i Nur’daki prensiplere bağlı kalınıp camia içinde kalınsa ve o çizgide yola devam edilseydi de, bu acılar yaşanmasaydı…”
Dündar’ın ısrarlı “F...” mücadelesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” sözleri karşısında ise Güleçyüz, “O “mücadele” maalesef hukukun en temel prensiplerinin çiğnendiği bir zeminde, çok ağır ve vahim hak ihlalleriyle yapılıyor” karşılığını vererek sözlerine şöyle devam etti:
“Bu vahameti daha da ürkütücü kılan, söz konusu ihlallerin, adaleti koruyup gözetmekle yükümlü olan yargı organları eliyle gerçekleştirilmesi.
AYM’nin bile, bir yargı organı olmayan ve demokratik hukuk devleti kriterleri açısından son derece tartışmalı bir konumda bulunan MGK’yı referans göstererek bu hukuksuzluklara göz yumması, daha ötesinde destek vermesi.
Gerçek bir hukuk devletinde böyle bir şey söz konusu olabilir mi?
Darbecilerle ve teröristlerle yine hukuk içinde elbette ki en kararlı şekilde mücadele edilmeli; ama bunun yolu darbeyle de, terörle de hiçbir ilgisi olmayan insanları telafisi imkânsız mağduriyetlere maruz bırakmak ve cemaat mensubiyetini terör örgütü üyeliği ile özdeşleştirmek değil, olamaz, olmamalı.”
‘ÇARE DP-AP MODELİ BİR OLUŞUM’
Türkiye’nin siyasette DP-AP modeli bir oluşuma ihtiyacı olduğunu vurgulayan Güleçyüz, bunu da şu ifadelerle tanımladı:
“Toplumun tüm kesimlerini kucaklayan,
din başta olmak üzere ortak değerleri tekelci yaklaşımlarla istismar etmeyen,
germeyen,
dışlamayan,
ötekileştirmeyen,
kutuplaştırmayan,
hukukun üstünlüğü ilkesine içtenlikle bağlı olup gereklerine uyan,
“herkes için adalet ve demokrasi” diyen,
millî iradeyi sadece kendisine verilen oylarla tanımlamayan,
halka hizmeti esas alan,
ayrımcılık yapmayan bir oluşuma ihtiyaç var.”
“Risale-i Nur’u devlet tekeline alma girişimini, kararlı bir hukuk mücadelesiyle bertaraf ettik” diyen Güleçyüz, süreci şöyle özetledi:
“Son süreçte yaşananların, Risale-i Nur’la ilgili olarak toplumun bir kesiminde meydana getirdiği “yasak kitap” algısı ile bundan kaynaklanan korkuları dağıtmak için de yayınlarımızla, kitap fuarlarına katılıp Risale-i Nur’un tanıtımını yaparak, sosyal etkinliklerimizle yoğun gayretlerimizi sürdürüyor ve olumlu neticelerini alıyoruz.”
‘GİDEREK AĞIRLAŞAN SOSYAL DRAM…’
Kazım Güleçyüz bugün sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda ise, “Zorunlu açıklama” diyerek şunları yazdı:
Nur’un (Ener) yurt dışına “kaçma”sını elbette ki onaylamıyorum, ama onu ve benzer durumdaki nice insanı, canını dahi tehlikeye atıp her şeyini geride bırakarak ülkesinden ayrılmayı göze alacak kadar çaresiz bırakan hukuksuzluk ortamının da artık aşılmasını diliyorum.
Kaçış, çıkış, zorunlu hicret… Adına ne derseniz deyin, giderek ağırlaşan bir sosyal dram. Bazıları çok vakitsiz ve yürek yakıcı ecellerle noktalanan hazin yolculukların her biri ayrı bir acı ve hicran. Bu gidişe nokta koymanın tek yolu gerçek bir hukuk devleti haline gelmemiz.”
KAZIM GÜLEÇYÜZ KİMDİR?
Kütahya doğumludur. İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
Yeni Asya Neşriyat tarafından yayınlanmış eserleri şunlardır: İslâm Demokrasi Laiklik (Süleyman Demirel’le mülâkatlar), Şeriat ve Demokrasi, Din ve Siyaset, Ordu ve Demokrasi, Balans Ayarı, Kumandalı Siyaset, Zulüm Devam Etmez, Postmodern Darbe, AB Sürecinde Değişen Türkiye, Bu Bayrak İnmez, Said Nursî ve Demokratik Açılım, Cemaatler ve Toplum-Siyaset-Devlet, Bediüzzaman Modeli, Müflis Proje: Kemalizm, Said Nursî ve M. Kemal, İttihad-ı İslam, Teröre Said Nursî Çözümü, İman Hizmeti, Cemaat ve İktidar, Risale-i Nur Kur’an’ın Malıdır, Tekelleştirilemez, Demirel’le Dünya Turu, Çağın Afeti Teröre Said Nursî’den Çözümler (Ömer Ergün’le birlikte). Ayrıca çok sayıda kollektif çalışmada imzası bulunuyor.
Nobel ödüllü Pakistanlı fizikçi Prof. Dr. Abdüsselâm’ın “İdealler ve Gerçekler” adlı kitabının Türkçe tercümesi onun girişimleri ve editörlüğüyle yayınlandı.
Kronos