Gül'den sonra Davutoğlu
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump'ın 7 Müslüman ülkenin vatandaşının ülkeye girişini sınırlamasıyla ilgili suskunluğu Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu'na alan açtı.
Erdoğan tarafından görevden alınan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu Al Jazeera Arapça’ya bir makale yazdı.
Davutoğlu, “Obama’dan Trump’a; çıkarılacak dersler ve karşılaşılacak zorluklar” başlıklı makalesinde Obama’nın politikalarını eleştirdi ve yeni ABD Başkanı Trump’a tavsiyelerde bulundu.
Trump’ın göçmen politikalarına karşı AKP’nin sessizliği devam ederken, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Trump’ın politikalarına dair bir çıkış yapmıştı. Davutoğlu da yazdığı makaleyle Trump’ın politikalarını yorumladı.
“TEHLİKELİ BİR TERCİH”
Trump’ın performansının ve kararlarının endişe verici olduğunu yazan Davutoğlu “İlk olarak, kapsayıcılık yerine dışlayıcılık seçimden beri bu yeni yönetimin kritik kararlarını tanımlayan özellik hâline geldi. Trump’ın göçmenler ve farklı kimliklerden insanlar (fakat spesifik olarak Meksikalı göçmenler, İslam ve Müslümanlar) hakkındaki seçim kampanyası söylemi en iyi ifadeyle bir zehirli veya sorunlu olarak tanımlanabilir. ABD’nin kendi vatandaşlarına, mukimlerine ve ABD topraklarında bulunanlara yönelik böyle dışlayıcı doğaya sahip bir iç politika, tehlikeli bir tercih ve başka yerlerde takipte olan aşırı sağ partiler için emsal teşkil ediyor” diye yazdı.
“IŞİD’E DAHA İYİ BİR HEDİYE VERİLEMEZDİ”
Davutoğlu yazısında şöyle yazdı: “Yeni yönetim, Müslüman çoğunluğa sahip yedi ülkenin vatandaşlarının ülkeye girişinin yasaklanmasından ABD-Meksika sınırına duvar örmeye kadar yaptığı hamlelerle zarar veren bir tek taraflılığı tercih etti. Bu hamlelerin, ABD’nin yeni yönetiminin Pentagon’a, IŞİD’e Irak ve Suriye’de ölümcül darbeyi vuracak bir plan hazırlaması talimatını verdiği bir zamanda gerçekleşmesi oldukça paradoksal, zira bu durum Müslümanların yasaklanmasını kurumsallaştırıyor. IŞİD’e bu kadar yanlış bir yasak kararından daha iyi bir hediye verilemezdi.
Başkan Trump’ın Müslümanlara konulan yasağı imzaladığı günün Holokost’u Anma Günü’ne denk gelmesi de tarihin bir ironisi. Bir daha asla hiçbir kimseyi, dini, topluluğu kollektif bir şekilde şeytanlaştırmamak, bu anmanın öncülük ettiği ilke olmalıydı.
Eğer tersi bir politikaya dönülmezse, Trump’ın, Avrupa’nın entegrasyonu projesini küçümsemesi ve NATO’nun önemini azımsaması, transatlantik topluluğu arasındaki bağları sarsacaktır ki bu da yine ABD’nin ulusal çıkarlarının aleyhinde olacaktır.”
ABDULLAH GÜL DE MESAJ VERMİŞTİ
Gül, twitter hesabından önce İngilizce, sonra Türkçe şunları yazmıştı:
“- Seçim kampanyaları sırasında retorik temelde bir popülizm normal karşılanabilir ve tolere edilebilir. #MuslimBan
- Ancak, Makamı üstlenmenin bedeli sorumlu bir şekilde ve ferasetle hareket etmektir. - Aksi takdirde, bir yandan ülkenin itibar kaybına yol açarken diğer yandan insanları acıya ve yıkıma sürüklersiniz.
- ABD, son Başkanlık kararlarıyla sadece kendi mirasını görmezden gelmekle kalmıyor; aynı zamanda demokrasi, insan hakları ve serbest ticaret gibi kendi öz değerlerini de yok sayıyor.
- Bilhassa bunlar arasında en tartışmalı olan ve “Müslüman yasağı” olarak adlandırılan karar, yüce İslam dinini kendi sapkın ideolojileri için kullanan teröristlere avantaj sağlayacak ucuz bir şovdan ibaret.”