Görmez 15 Temmuz'da darbecilerle iki kez görüşmüş!

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Çarşamba, Ağustos 2 2017
Gazete Duvar yazarı Hakkı Özdal: Mehmet Görmez, sarık ve cüppesini Saray’da bıraktı. Pelikancıların adayı Nihat Hatipoğlu, Türkiye’nin mevcut yapısı için ‘mükemmel uyum’a sahip bir Diyanet İşleri Başkanı olacaktır.
Görmez 15 Temmuz'da darbecilerle iki kez görüşmüş!
Görmez cübbe ve sarığını Saray’a bıraktı: Yeni başkan Hatipoğlu mu?

Görkemli Roma çökerken ‘saf değiştirerek’ imanlı bir Hıristiyan’a dönüşen ve Hıristiyan teolojisinin, yani aslında modern Batı düşüncesine kadar gelen bir geleneğin en önemli kurucularından biri olan Augustinus, ‘zaman’ kavramıyla ilgili olarak şöyle diyordu: “Peki nedir zaman? Bunu kimse bana sormazsa biliyorum; ama birine açıklamaya kalkınca bilmiyorum…”

Bir tür, “biliyorum ama anlatamıyorum” ya da “anlıyorum ama konuşamıyorum” durumu…

15 Temmuz vakasına ilişkin davalar ilerledikçe ve bu duruşmalarda yaşananlarla eş zamanlı bazı başka gelişmelere baktıkça, ‘Aziz’ Augustinus’un zaman kavramı karşısında yaşadığı açmazı hissediyor bazen insan.

Başta 15 Temmuz davaları ile devlet koltuklarındaki değişimler olmak üzere, çok ‘hızlı’ gelişen ve çok sayıda ‘yeni durum’ ve ‘yeni belirsizlik’ yaratan bu son günlerin öne çıkan üç ismi oldu; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan. Bugünkü Türkiye iktidarı için hayati önemdeki üç kurumun başında bulunan isimler… Bu üç isim etrafında fırtınalı tartışmaların döndüğü yaklaşık 10 günlük zaman dilimine, ayrıca bir kabine revizyonu ve Erdoğan’ın AKP’deki kongre sürecine ilişkin olarak tüm teşkilatlara gönderdiği, oldukça ilginç ifadeler içeren bir ‘kitapçık’ sığdı. Hemen peşine de Yüksek Askeri Şura eklenecek. Ve nihayet eylül ayından itibaren AKP kongreleri başlayacak.

Bu üç isim etrafındaki gelişmeler ve tartışmalar, hiçbir zaman tam sahip olmadığımız ve bir süredir iyiden iyiye uzaklaştığımız ‘normal şartlar altında’, bir partinin ‘iç tartışması’nın tezahürü olamazdı. Bugünkü güç sahiplerinin “askeri vesayet dönemi” adıyla andıkları dönemde bile, TSK, MİT ve Diyanet gibi kurumlar, bu kadar açıktan bir ‘parti içi hesaplaşma’ süreciyle ‘yaprak dökmez’ idi. Ama parti ile devletin bu kadar iç içe geçtiği koşullarda t

Bu haberler de ilginizi çekebilir