DW'den Jüli,de Danışman'ın s göre, Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfı'ndan (ZfTI) Yunus Ulusoy, ikinci, üçüncü, dördüncü kuşağın ilerleme kaydetmesine rağmen Alman toplumu ile Türkiye kökenliler arasında eğitim düzeyi açısından farklılığın büyük olduğunu belirtiyor. Ulusoy, Almanya'da anne- babanın yüksek tahsilli olduğu ailelerde çocukların iyi eğitim alma şansının daha büyük olduğunu, işçi kökenli aileden gelenlerin ise yükselmek için daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini anlatıyor. Ulusoy, bütün sorunlara rağmen "İşçi ağırlıklı bir toplum olan Almanya'daki Türklerin, artık toplumsal hayatın her alanında görünür bir noktaya geldiğine" dikkat çekiyor.
Almanya'daki üçüncü kuşak Türkiye kökenlilerden, Almanya Türk Toplumu derneğinin gençlik kuruluşu Young Voice TGD'nin Eş Başkanı Oğuz Han Hazneci de geçen 60 yılda Türklerin artık Alman toplumuna yön veren aktörler arasında yer aldığını ama başarılı olmak için Almanlardan iki kat fazla çalışmak zorunda olduklarını söylüyor.
Almanya'da ikinci, üçüncü kuşak olan, Almanlardan çoğu zaman daha çok çalışarak başarı kazanan, Türkiye kökenli oldukları için değil, mesleklerinde iyi oldukları için alanlarında zirveye ulaşan çok sayıda isim var...
İşte o isimlerden bazıları:
İlk Türkiye kökenli Meclis Başkanvekili Aydan Özoğuz
2013-2018 yılları arasında da Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Özoğuz, federal düzeyde bakan olarak atanan ilk Türkiye kökenli siyasetçi olarak da tarihe geçti.
20 yıl önce aktif siyasete atılan 54 yaşındaki Özoğuz, 2001 yılında Hamburg Eyalet Meclisi'ne, 2009 yılında da Federal Meclis'e milletvekili olarak seçildi. Partisinin yönetim kadrolarında da görev alan bir siyasetçi olan Özoğuz, bu yasama döneminde Meclis Başkanvekili olarak başkanlık divanında görev yapacak. Özoğuz, Alman meclisinin sayfasında "Türk kökenleri olan Hamburglu" olarak tanıtılıyor.
Korona aşısı ile umut olan Özlem Türeci ve Uğur Şahin
Almanya doğumlu olan 54 yaşındaki Özlem Türeci Homburg kentindeki Saarland Üniversitesi'nde tıp eğitimi aldı. 1965'te İskenderun'da doğan ve işçi bir ailenin oğlu olarak 4 yaşında Almanya'ya giden Uğur Şahin ise tıp öğrenimini Köln Üniversitesi'nde tamamladı. Türeci ve Şahin çifti, yıllardır kanser alanında yürüttükleri çalışmalar ve mRNA teknolojisi ile tedavi konusunda edindikleri deneyim sayesinde geliştirdikleri Covid-19 aşısı ile pandeminin atlatılmasında umut kaynağı oldu. 2020 sonunda acil kullanım onayı alan ilk koronavirüs aşısı dünyanın birçok ülkesine gönderilirken, bilim insanları Özlem Türeci ve Uğur Şahin'in ünü Almanya'nın sınırlarını aştı.
Alman ve Avrupa medyasına birçok mülakat veren, haklarında övgü dolu haberler yayımlanan Türeci ve Şahin, bu yıl için önemli ödüllerin de sahibi oldu. Şahin ve Türeci, Mart 2021'de Almanya'nın en üst düzey devlet madalyası olan Yıldızlı Liyakat Nişanı'na layık görüldü. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ödül törenindeki konuşmasında, aşının milliyeti olmadığını vurgularken, "Başarınız, geliştirdiğiniz aşı insanlığa hizmettir" şeklinde konuştu.
Kanser ve sıtma konusunda da çalışmalarını sürdüren Şahin ve Türeci'nin kurduğu BioNTech şirketi de borsadaki değerini artırdı. Alman Makroekonomi ve Konjunktür Araştırmaları Enstitüsü'nün (IMK) tahminlerine göre BioNTech bu yıl Covid-19 aşısından 15 milyar 900 milyon euro satış geliri elde edecek. Alman yurt içi hasılasının yüzde 0,5'ini oluşturacağı tahmin edilen bu rakam, Alman ekonomisine de önemli bir katkı sağlayacak.
Yapay kalp nakli yapan ilk kadın cerrah Dilek Gürsoy
1960'lı yıllarda Almanya'ya çalışmaya giden bir işçi ailesinin kızı olarak 1976'da Neuss'ta dünyaya gelen Gürsoy, internet sayfasında çocukluğundan beri "doktor olmak" istediğini belirtiyor. Tıp öğrenimini Düsseldorf'ta 2003 yılında tamamlayan, 2011 yılında kalp cerrahı olan Gürsoy, Düsseldorf'ta bir hastanenin kalp cerrahisi bölümünde başhekim olarak çalışıyor. Çoğunlukla erkeklerin çalıştığı bir alanda başarı kazanan Dilek Gürsoy, çeşitli etkinliklerde yaptığı konuşmalarda, verdiği röportajlarda bir kadın olarak kendine güvenin ne kadar önemli olduğuna vurgu yapıyor. Dilek Gürsoy'un Almanca olarak hayatını anlattığı kitabı da "Buradayım, çünkü iyiyim. Erkekler arasında tek başına: Bir kalp cerrahının mücadelesi" (Ich stehe hier, weil ich gut bin. Allein unter Männnern: Eine Herzchirurgin kämpft sich durch) adını taşıyor.
Almanya'da etkili 100 kadın arasındaki Tijen Onaran
Kadın girişimcilere danışmanlık yapan Global Digital Women şirketini 2017 yılında kuran Tijen Onaran da Almanya'daki genç girişimcilerden. 20'li yaşlarında liberal çizgideki Hür Demokrat Parti'de (FDP) aktif olan Onaran, siyaset yerine iş dünyasını tercih ediyor. Çalışma hayatında çeşitlilik, kapsayıcılık ve dijitalleşmeye odaklanan Onaran, kadın girişimcilere liderlik, markalaşma, sosyal ağ oluşturma gibi konularda danışmanlık yapıyor. Girişimciliğinin yanı sıra kitaplar yazan, panel ve toplantılara konuşmacı olarak katılan, sunuculuk yapan 36 yaşındaki Tijen Onaran, çeşitli ödüllere layık görüldü, son olarak 2021'de ekonomi gazetesi Handelsblatt tarafından Almanya'da en etkili 100 kadın arasında seçildi. Alman medyasında sıklıkla haberleri, söyleşileri yer alan Tijen Onaran, sadece Türkiye kökenlilere değil bütün kadınlara "yapabilirsiniz" mesajı veriyor.
Alman sinemasının gururu yönetmen Fatih Akın
Fatih Akın, Almanya'da en çok tanınan yönetmenlerden biri. Fatih Akın, dördüncü uzun metrajlı filmi "Duvara Karşı" (Gegen die Wand) ile 2004 Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı kazanmasıyla adını duyurdu. Spiegel, "Almanya'da doğan, Hamburg'un Altona semtinde yaşayan Türk, Altın Ayı'yı kazandı" diye yazmıştı. Frankfurter Allgemeine Zeitung ise "Hamburglu yönetmen" olarak nitelendirdiği Akın'ın "Kendimi kesinlikle Alman bir sinemacı olarak görüyorum. Filmlerimi Alman parası ile çekiyor, Almanya'yı temsil ediyorum" ifadesine vurgu yapmıştı. O yıl En İyi Yönetmen ve En İyi Film dahil beş dalda Alman Film Ödülü'nü kazanan "Duvara Karşı," bir Alman filmi olarak Avrupa Film Ödülü'nün de sahibi oldu.
Bunu izleyen yıllarda röportajlarında sıklıkla "Kendinizi Türk olarak mı, Alman olarak mı hissediyorsunuz?" benzeri sorulara yanıt vermek zorunda kalan Fatih Akın ses getiren filmler çekmeyi, "Yaşamın Kıyısında" (Auf der anderen Seite), "Aşka Ruhunu Kat" (Soul Kitchen) ve "Paramparça" (Aus dem Nichts) ile ödüller kazanmayı sürdürdü, "Paramparça" 2018 yılında En İyi Yabancı Film dalında Altın Küre kazandı. Adını geniş çevrelere duyurduğu "Duvara Karşı"dan bu yana Alman sinemasında önemli bir yer edinen 48 yaşındaki Fatih Akın, artık filmleri merakla beklenen yönetmenler arasında bulunuyor. Akın, son dönemde rap müzisyeni Xatar'ın hayatını anlatacağı yeni filmi üzerinde çalışıyor.
"Tagesthemen"ın ilk Türkiye kökenli sunucusu Pınar Atalay
Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin Lemgo kasabasında dünyaya gelen Atalay, 19 yaşından beri canlı yayınlarda yer alan bir gazeteci ve sunucu. Türkiye kökenli bir işçi ailesinden gelen Atalay, 1998'de yerel bir radyoda mikrofonla, 2006'da Kuzey Alman kamu yayın kuruluşu NDR'de kamera ile tanıştı, muhabirlik, sunuculuk yaptı. 2014 yılında ise kamu yayıncılık kuruluşu ARD'nin milyonlarca kişi tarafından izlenen günlük haber programı Tagesthemen'da sunuculuk yapmaya başlayan ilk Türkiye kökenli oldu. 43 yaşındaki Atalay, "işçi çocuğu olarak Alman televizyonunda" nasıl yükseldiğini birkaç hafta önce piyasaya çıkan "Herkes kendisi yüzmeli" (Schwimmen muss man selbst) kitabında anlatıyor. "Göç geçmişime indirgenmek istemiyorum" diyen Atalay, eğer bir zorlukla karşılaştıysa bunun göçmen kökenli olmakla değil anne ve babasının iyi eğitim alamamasından kaynaklandığını söylüyor.
Michelin yıldızlı tek Türkiye kökenli aşçı Ali Güngörmüş
1976'da Tunceli'de doğan Güngörmüş, 1986'da annesi ve kardeşleri ile birlikte Almanya'da işçi olarak çalışan babasının yanına geldi. 20 yaşına gelmeden yıldızlı aşçıların yanında çalışmaya başlayan Ali Güngörmüş, Le Canard Nouveau'nun yanı sıra kendi köyünün ismini verdiği Münih'teki Pageou ile Almanya'nın en iyi aşçıları arasına girdi. Dünyanın en iyi aşçı ve restoranlarını belirleyen Gault Milleu rehberinde 20 üzerinden 16 puan alan Ali Güngörmüş, yazdığı yemek kitapları ile de ilgi gördü. Alman ve Avrupa mutfağından edindiği birikimini, Anadolu'da çocukluğunun tatları ile harmanlayan, Türk mutfağının klasik yemeklerini yeniden yorumlayan Ali Güngörmüş, yemekleriyle Türk mutfağını sadece dönerden ve kebaptan ibaret sanan çoğu Alman'ın ufkunu genişletiyor.