Ankara 5. İdare Mahkemesi'nde açtığı dava dilekçesinde, muhtıranın ''uyarma amacıyla yazılan yazı'' anlamı taşıdığını ifade eden Vuraldoğan, Genelkurmay Başkanlığı'nın basın açıklamasının içeriğinin de ''muhtıra'' şeklinde olduğunu iddia etti. Görev ve yetkileri nedeniyle Başbakana karşı sorumlu olan Genelkurmay Başkanlığı'nın, Başbakan'ın başkanlığındaki Bakanlar Kurulu'na muhtıra vermesinin, 1324 sayılı Genelkurmay Başkanı'nın Görev ve Yetkilerine Ait Kanun'a aykırı olduğu savunulan dilekçede, söz konusu açıklamanın, Anayasa'nın bazı maddelerine de aykırı olduğu ileri sürüldü. Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasının, ''sıradan vatandaşı üzecek, endişeye sevk edecek ve mutsuz olmasına yol açacak'' nitelikte olduğu iddia edilen dilekçede, şu görüşlere yer verildi: ''Ülkemde, seçimlerle iş başına gelen yönetime muhtıra verilmesi mutsuz olmama yol açmıştır. Serbest seçimlerle iş başına gelen hükümetlerin hata yapması mümkündür. Ancak demokratik sistem, hata yapan hükümetlere, silahlı kuvvetlerin değil 14 Nisan 2007'de Ankara'da, 29 Nisan 2007'de İstanbul'da yapılan mitinglerde olduğu gibi vatandaşların doğrudan tepki göstermesi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi örneğinde olduğu gibi yargının harekete geçirilmesi, TBMM'deki tartışmalarda olduğu gibi yasama denetimi yapılması yoluyla müdahale edilmesi üzerine kurulmuştur.'' Avukat Kemal Vuraldoğan, Genelkurmay Başkanlığı'nın basın açıklamasının bir idari işlem olduğunu belirterek, işlem nedeniyle uğradığı, elem, ıstırap ve endişenin giderilmesi için sembolik olarak Milli Savunma Bakanlığı'ndan 1 YTL manevi tazminat talep etti.