ABDULLAH AYMAZ- SAMANYOLUHABER.COM
Bediüzzaman Hazretleri, kalbin, Cenab-ı Hakkın muhabbetinin tahtı olduğunu, o tahta Kendi Sevgisinden başka bir şeyin gelip oturmasını istemediğini… ama acelecilik, hırs, aşk-ı mecazi ve siyasetin müfteris (yırtıcı, parçalayıcı) olduğunu, kalbi delip o tahta oturduğunu bu yüzden Cenab-ı Hakkın darılıp aksiyle tokat vurduğunu, sâr-ı Bediiyye gibi eski eserlerinde yazıyor.
Üstadımızın ihlasta birinci talebesi Albay Hulusî Yahyagil Ağabeyimiz de gençlere nasihat babında, evlilik konusunda gözleriyle değil, kulaklarıyla karar vermeleri gerektiğini söylüyor.
Erkek olsun, hanım olsun eğer gözleriyle karar verirlerse, karşı tarafın boyu posu, gözü kaşı hoşlarına gittiğinden evlenmeye karar verirlerse… yani onları aşk-ı mecâzî ile kalblerindeki tahta oturturlar… Artık bunun ahlâkı nasıl, dindarlığı nasıl, İslamî hizmetlere bakışı nasıl düşünmezler. Benim hizmetime destek mi yoksa köstek mi olacak diye bir endişeyi hiç hatırlarına getirmezler. Sonra akılları başlarına gelince de çok pişman olurlar. Bazen maalesef boşanmalar yaşanabilir; çoluk çocuk hep perişan olur gider. Bazan da hayat boyu pişmanlık içinde yaşarlar…
Menkıbeler, kıssalar hisse almak içindir aslına bakılmaz faslına bakılır. Temsiller, fabıllar, anekdotların bir kısmı işte böyledir. Böyle bir şey olmuş mudur, olmamış mıdır diye aslına değil, oradan alınacak hisse ve ibrete bakılır:
Deniliyor ki (bir erkek veya kadın) aceleyle uçağa binmek için gayret ediyor; bir ses “Sakın uçağa binme, düşecek!” diyor. O da binmekten vazgeçiyor. Bakıyor, uçak düşmüş!.. Sonra trenle gitmek istiyor. Bu sefer “Sakın binme, kaza yapacak diye bir ses duyuyor, ondan da vazgeçiyor. Sonra bakıyor, tren çarpışmış veya yoldan çıkıp uçuruma yuvarlanmış. Bu sefer otobüsle gitmek istiyor, bu defa da “Otobüse binme tekeri patlayıp kaza olacak!” diyor. Sesin dediği yine olunca, o da “Sen kimsin, beni hep böyle uyarıp duruyorsun?” diye soruyor. Ses de, “Ben senin altıncı hissinim!..’ diyor. “Peki sen benim altıncı hissim idin de niye beni evlenmeden önce uyarmadın?” diye kızıyor!.. Altıncı hissi diyor ki, “Biz öyle BÜYÜK KAZ LARA karışmıyoruz!..”
İşte böyle büyük kazalar yapmamaları için Hulusî Ağabeyimiz, bilhassa hizmetin oğullarını ve kızlarını baştan ikâz ediyor: “KULAĞINIZLA KARAR VERİNİZ!” Çünkü sizi bilenler, sizin hizmetlerinizi takdir eden ve gerçekten sizi seven yakınlarınız, dostlarınız sureti değil, sîreti yani huyu ve ahlâkı güzel olan ve hizmetinize destek olacak ve asla köstek olmayacak küfürlerinizi, size denk ve destek olacak iyi insanları tavsiye edeceklerdir. İnsanlık hali bir yanlışlık, bir terslik olsa bile bir hakem gibi aramıza girip sizleri barıştıracak ve her zaman sahip çıkacaklardır.
Böyle yanlış evlilikler ile Hizmetin oğullar ve kızlarından bazılarının sıkıntılarına şâhit olduk ve çok üzüldük ama netice elden bir şey gelmedi.
Namazdan niyazdan uzaklaşanları mı ararsınız, evinde kıbleyi göstermekten âcizleri mi? Ama daha sonra aklı başına gelip, dersanelerin kapısını çalıp, “Namazın kaçmak üzere bana yer gösterin!.” diyerek dönüş yapanları mı?...
En başta Üstad Hazretlerinden naklettiğim, diğer üç husus da üzerinde durmaya değer: Acelecilik insanın içine oturunca gözü hiçbir şeyi görmez. Yanlış kararlar verir. Onun için “Acele, şeytandandır” buyurulmuştur.
Hırs da öyledir. “Hırslı insan, haybet ve hüsrana maruz kalır” buyurulmuştur. Gözlerini ve kalblerini hırs bürüyünce artık hiçbir şeyi görmezler.
Siyasete gelince… Siyaseti kalblerinin derin yerlerine yerleştirenler de, herşeyi kendi siyasî görüş ve menfaatlerine göre değerlendirirler. Partilerine şeytan gelip yardım etse, onun melek olduğunu iddia ederler. Parti ve siyasî görüşlerine muhalif olanların da, insan suretinde bir şeytan olduğunu isbata kalkışırlar. Böyle olunca da hiçbir zulüm ve gadirden sakınmazlar. Artık dümeni şeytana kaptırdıkları için nereye toslayacakları hiç belli olmaz.
Onun için Bediüzzaman Hazretleri bu gerçeği görünce “Eûzü billâhi mine’ş-şeytanı ve’s-siyaseti” Yani “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım!” demiştir.
Üstadımızın ikaz ettiği bu dört husus hakkında bizim de âzâmî derecede dikkatli olmamız gerekmektedir.