TR 724 yazarı Tarık Toros Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumalarını ABD'ye götürmemesini yazdı.
GEL BURADA YARGILAN DİYENLER DIŞARI ADIM ATMIYOR
Yürürken, metroda bir yerden bir yere giderken kulağımda hep “BBC News” olur.
Pazartesi, neredeyse gün boyu dinledim.
Ağırlıklı olarak Türkiye ve Myanmar vardı.
Myanmar konuşulurken bağlananlar “Ülkede demokrasi yok, öteden beri askeri yönetim var, karmaşık bir durum” diyerek fiili lider Aung San Suu Kyi’nin konumunu anlatmaya çalışıyorlardı.
Kim ne derse desin.
Aynı askeri yönetim tarafından 21 sene hürriyetinden mahrum bırakılan Nobel Barış Ödüllü bir kadına yakışmayan bir durum var orada.
İnandıklarını ifade edemiyorsa demek ki yine bir tutsaklık hali var.
Ülkesindeki zulmün abartıldığını düşünüyor, bilakis “etnik temizlik yok” diyorsa (ki BBC’ye böyle konuştu) Tuz da kokmuştur, bırakıp gidelim yani.
***
Türkiye’ye gelince.
Gün boyu gittikçe otoriterleşen ülkeden kesitler sundu BBC.
Seküler eğitimden uzaklaşıldığını, sınıflara cihat dersleri konulduğunu kritik etti.
Sonra Nobel Edebiyat Ödüllü Orhan Pamuk’la geniş bir söyleşi yayımlandı.
Yazarın “Kırmızı Saçlı Kadın” (The Red-Haired Woman) romanı üzerine 45 dakikalık bir programdı bu.
Sunucu doğrudan “politik travma yaşayan Türkiye” diyerek söze girdi. Referandumdan sonra Türk halkının yarısının öfkeli olduğunun altını çizdi.
Orhan Pamuk, hapiste 50 binden fazla insanın tutulduğunu, yüzlerce gazetecinin tutuklu olduğunu, onlarca medya kurumunun kapatıldığını anlattı. Endişelerini sıraladı.
***
Bugün ülkeye bir şey anlatmanın alemi yok.
Herkes bir şey tutturmuş gidiyor.
Radikal AKP tabanı duymuyor, görmüyor.
Bilmek istemiyor.
Sol muhalefet, iktidarla aynı türküyü söylerken bilmiyor ki aynı havuzda yavaş yavaş batıyor.
Ayşe Hür paylaşmış: “Cumhuriyet (gazetesi) bile FETÖ ile Fethullah Gülen Cemaati/Hareketi arasında tefrik yapmıyor artık. ‘İktidar önce dilde kurulur’ diye boşa dememişler.”
***
Yakın zamana kadar, “Bu ülkeye kötülük yapmak için bir ekip kursanız, anca bu olurdu” diyorduk. Şimdi ona da rahmet okutuyorlar!
Bugün yaşı 35’in altında olan gazeteciler başka hükümet, iktidar bilmiyor. Öncesi ile mukayese etme olanakları yok!
Geçen haftanın gündemleri:
-Önündeki vekili boğma teliyle tehdit eden akademisyen,
-Kabirden cenaze çıkarma.
Bunlar ve dahası, atılan tohumların ürünü!
Çabuk unutuyoruz, 6-7 Eylül 1955 olaylarında azınlık mezarları açılıp yağmalandı. Gazetelerde “Tarihte Bugün” sayfaları yapanlar koysa ya, günün anlamına uygun.
***
Sezgin Tanrıkulu’na büyük geçmiş olsun, kelle koltukta insan hakları mücadelesi götürüyor. Bunun bir ödülü varsa, en büyüğü ona verilmeli.
Başından geçen hadiseyi anlatmış.
Uçakta 1C koltuğunda oturuyor, tehdit tweet’i atan 2A’da. Yani Business Class.
“Fotoğraf size benziyor, siz mi paylaştınız, özür dileyin şikâyet etmeyeceğim” diyor. Adam reddediyor, tweet’inin bile arkasında duramıyor. Bu kadar da acınası, korkak bunlar.
Sonra ceza hukukçusu bir akademisyen olduğu ortaya çıkınca, “Eğer bunu bir öğretim üyesi yapmışsa şikayetimden vazgeçmem” diyor.
Şimdi Allah aşkına, herhangi bir uçak yolcusu, önünde oturan AKP’li vekil için “boğma teli” tweet’i atsa, havuzun tamamında manşetti!
Sezgin Tanrıkulu’nu tehdit eden kişi Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Burak Doğan, attığı tweet’i tekrar koyalım ki olayın dehşeti anlaşılsın:
“Uçakta Sezgin Tanrıkulu’nun arkasına oturdum. Boğma teliyle işini bitir biz sana hapiste bakarız diyenler fav.”
(fav, ‘mesajımı beğenin’, ‘like’layın’, ‘favorilerinize alın’ manasında bir kısaltma.)
***
OHAL’in kalkacağı konuşuluyor mu artık, hayır!
Bitti o.
Alışmasa bile satın aldı kamuoyu.
İktidar da sevdi, bırakmaz.
Hukuka, özgürlüklere, demokrasiye, parlamentoya, serbest seçime, hür basına dönemezler!
Seçimle gitmezler.
***
AKP Genel Başkanı, ABD’ye gitmiş.
“Masada Arakan var” diye başlık atıyorlar.
Geçen sene de “Masada Gülen var” diyorlardı.
Masada Reza var, Reza!
Başka konu yok.
Olmasa, hakkında tutuklama çıkan korumalarını (koruma müdürü dahil) geride bırakmazdı.
Sonra çıkıp diyorlar ki, “Gel burada yargılan, suçsuzsan zaten aklanırsın.”
Kendileri, ülkeden dışarı adım atamıyorlar.
Bakmayın, diplomatik dokunulmazlığı olmasa AKP Genel Başkanı da atamazdı.
***
Ülkedeki tuhaflıkları tek tek sıralasam, haftada en az 40 sayfa bülten olur.
Geçtik bunları artık.
Maslahatı da yok.
Digitürk üyeliğini sonlandırmanın suç olduğu bir belde, hukukun ve gazeteciliğin tartışma alanına girmiyor yani.
Ruh sağlığı uzmanlarının işi, bizi aşıyor.