155 gün sonra tahliye edilen gazeteci Müyesser Yıldız, “Bizimki bir dava değildi. Keyfi olarak yapılmış, birilerini tatmin etmek ve sadece beni cezalandırmak için tanzim edilmiş bir dosyaydı. Dava demeye bile dilim varmıyor. Davada sağlam bir iddia, belge gibi şeyler olur. Bir gazetecinin 10-15 tane telefon konuşmasını alt alta koymuşlar, buna da önce 'askeri casusluk' dediler, sonra da kılıfına uyduramadılar, “devletin gizli bilgilerini ifşa etmek” dediler. Zaten iddianame çıkar çıkmaz adını koymuştum. Bu bir intikamnameydi” diye konuştu.
Cumhuriyet'ten Sena Yaşar'a konuşan Yıldız, “Birileri intikam almaya çalıştı ama ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Ya da bilerek yaptılar... O kadar rahatlar ki... Türkiye’de artık “gücü yeten yetene” sistemi olduğu için bana da “Biz seni aldık, içeri koyduk, sıçra da boyuna bakalım” dediler” diyen Yıldız, şunları kaydetti:
"Karşımda özellikle 15 Temmuz kaynaklı bir husumet cephesinin oluştuğunun farkındayım. Ama ben takip etmeye ve araştırmaya devam edeceğim. Takibe alındığımı da dinlendiğimi de biliyordum. Ama ispatlama şansım yoktu. MİT, dosyaya gönderdiği kâğıt parçasıyla beni çok önceden hedefe koyduğunu ortaya çıkardı.
Ben gazeteciyim, 15 Temmuz’u, birilerinin önüme koyduğu şekilde kabul etmek zorunda değilim. Sorarım, sorgularım. Üstünkörü geçiştirildiği kanaatindeyim. 15 Temmuz soruşturulmalı. Gerçek sorumlular hâlâ dışarıda. En büyük suçum 15 Temmuz’u sorgulamak."