Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketinin farkı ne?

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Çarşamba, Ocak 9 2019
Araştırmacı Yazar Tarık Burak Samanyoluhaber.com'da yazmaya başladı. Tarık Burak'ın ilk yazısında Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili önemli bir analiz yaptı
Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketinin farkı ne?
 TARIK BURAK - SAMANYOLUHABER.COM 

Peygamber Efendimiz Aleyhissalat u vesselam buyuruyor ki, ‘Bir gün benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacak.’ Yani, gecesi gündüzü olan insanların bulunduğu her yere benim namım ulaşacaktır, demiş.
 
Bu gaybi bir haberdir. Müslümanlar  için gösterilen bir ufuktur, bir gaye-i hayaldir. Bu hedef ile yanıp tutuşan Fethullah Gülen Hocaefendi, Avrupa’da yaşayan Türkler’i ziyaret etmek için 1977 yılının Kasım ayında Almanya’ya gitti.
 
Hocaefendi’nin bu seyahat sırasında gördükleri hiç iç açıcı değildi. Çalıştıkları fabrikaların bekâr evlerinde ve “haym” adı verilen işçi yurtlarında kalan Türkler’in manevi ve sosyal hayatları perişan durumdaydı. Allah’ın sevkiyle çıktığı bu seyahatte sadece Türkiye’de hizmet etmekle geleceğin dünyasının ıslah edilemeyeceğini bu vahim durumla görüyordu. Onun için Peygamber Efendimiz Aleyhissalat u vesselam, insanlığın huzuru için güneşin doğup battığı her ufku hedef göstermişti.

Hocaefendi, 9 Aralık 1977’de Berlin’de Peygamber Efendimiz Aleyhissalat u vesselam’ı konu alan bir konferans verdi. Şöyle diyordu:
‘O Aleyhissalat u vesselam, dünyaya bir sinek kanadı kadar ehemmiyet vermiyordu. Sultanlara tahtlar bahşedip taçlar giydirdiği halde, olabildiğine zâhidâne yaşıyor ve âdeta hayatını dünyaya karşı oruca niyet etmiş gibi fevkalâde bir zühd içinde geçiriyordu; yemiyor, yediriyor; giymiyor, giydiriyor; bir damla nimet karşısında yüz defa şükürle gürlüyor ve hep minnet hisleriyle oturup kalkıyordu. Mârifet, muhabbet ve haşyet duyguları itibarıyla O her zaman meleklerle atbaşıydı; dünyadaydı ama dünyevî değildi, ukbâ yolundaydı, orayla da evvelen ve bizzat irtibatı yoktu; gönlü hep Rabbinde, gözü O'nun âsârında, âsârına renk, şekil, desen kazandıran esmâsındaydı. Dünyaya bir ukbâ koyu nazarıyla bakıyor, onu bir mezraa gibi görüyor; ekiyor, biçiyor ve elde ettiklerini de hep ötelere bağlıyordu. Rüz

Bu haberler de ilginizi çekebilir