'Fesbütu vezkürullahe kesira...'

''Hakla bâtıl karşı karşıya geldiğinde, şeytan hep onları kaçınılmaz bir kötülüğün girdabına sokar, o zaman da onlardan uzaklaşıp gider. Günümüzde yaşanan süreci başımıza geçirten insî iblisler de aynı şekilde bir mücadeleye giriştiler. Ebu Cehillerin damarına girerek, onların çalım satarak, gösteriş yaparak iftiralar da atarak zulümler yapmalarını sağladılar. Dört sene önce görülen bir rüyada olduğu gibi bizleri bir dağın mağarasına kapatırcasına kapattılar.''

SHABER3.COM

Safvet Senih / samanyoluhaber.com

Kur’an-ı Hakîm’de “Ey iman edenler! Savaş esnasında karşı karşıya geldiğiniz topluluğa karşı dayanın, sebat edin ve Allah’ı çok zikredin ki, felah bulasınız. Allah ve Resulüne itaat edin, sakın birbirinizle ihtilâfa  düşmeyiniz, sonra korkuya kapılıp zaafa düşersiniz rüzgarınız  (kuvvetiniz, aksiyonunuz) gider. Bir de tam mânasıyla sabredin. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir. Memleketlerinden savaşa çalım satarak, halka gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan insanları uzaklaştıranlar gibi olmayın. Allah onların bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. Hani şeytan onlara yaptıkları işi güzel gösterip şöyle demişti: ‘Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur. Ben de yanınızdayım.’ Fakat iki ordu birbirini görecek hale gelip karşılaşınca da gerisin geri dönüverdi ve ‘Ben, dedi, sizden uzağım, ben sizin göremediğiniz şeyleri görüyorum, ben Allah’tan korkarım. Öyle ya, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” (Enfâl Suresi, 8/45-48) buyruluyor.

Müslüman için İ’lâ-i kelimetullah (yani zaten yüce olan Allah isminin yüceltilmesi) çok önemlidir. Yani Müslümanın gayreti, kendi şahsî veya ırkî üstünlüğünü sağlamak için olamaz. Allah’ı zikretme vazifesinin de en zor anlarda bile ne kadar ehemmiyetli olduğu âyette belirtilmektedir. Öbür taraftan çalım satıp gösteriş yapan Ebu Cehil’in durumu da gözler önüne seriliyor. Bedir Savaşı öncesi kervanı deniz sâhiline yöneltip Müslümanların tuzağından kurtulduktan sonra Ebu Süfyan Ebu Cehil’e bir elçi göndermiş, geri dönmelerini istemişti, çünkü Müslümanlarla savaşmaları için bir gerekçelerinin kalmadığını bildirmişti. Kureyş ordusu her konaklamada şarkılar söyleyen cariyelerle ve çalgılarla sefere çıkmış, hayvanlar kesip eğleniyorlardı. O sırada Ebu Cehil, Ebu Süfyan’ın gönderdiği elçiye şöyle demişti: “Allah’a andolsun ki, Bedir kuyularının başına varıp üç gün üç gece kalmadıkça, hayvanlar kesmedikçe, yemek yiyip, şarap içip, câriyeler bizim için şarkı söylemedikçe geri dönmeyiz. Böylece Araplar sonsuza kadar bizden korkar.” 

Elçi, Ebu Cehil’in cevabını Ebu Süfyan’a ulaştırınca, Ebu Süfyan “Vay kavmimin başına gelenler! Bu, Ebu Cehil’in işidir. Geri dönmek istemedi, çünkü halkın başına geçtikten beri azgınlaştı. Azgınlık ise, eksikliktir, uğursuzluktur. Şayet Muhammed savaşçılarımızı yenerse, rezil oluruz.” dedi. Ebu Süfyan’ın önsezisi doğru çıktı. Muhammed Aleyhisselam onları yendi. İnsanlara çalım satan, azgınlaşan, gösteriş yapan, insanları Allah’ın yoluna girmekten alıkoyan müşrikler rezil oldular. Bedir Savaşı onların belini kırmıştı.” (Fî Zilâl tefsiri)

Taberî’nin kaydettiği rivayete göre: İblis, Bedir günü şeytanlardan oluşan bir ordunun başında sancağı ile birlikte Müdlec Oğullarından birinin kılığında geldi. Şeytan, Süraka b. Mâlik b. Cu’şam’ın kılığındaydı. Şeytan, müşriklere şöyle dedi: “Bugün sizi hiçbir insan grubu yenemez. Ben sizin yanınızdayım.” İnsanlar savaş düzeni aldıklarında Peygamber Efendimiz (S.A.S.) yerden bir avuç toprak aldı müşriklerin yüzüne serpti. Bunun üzerine müşrikler bozguna uğrayıp geri döndüler. Cübeyr İblis’e doğru saldırıya geçti. O sırada İblis bir müşrikin elini tutuyordu. Cübeyr’i görünce adamın elini bıraktı ve adamlarıyla birlikte geri dönüp kaçtı. Adam arkasından “Ya Süraka! Hani bizimle beraber olduğunu iddia ediyordun?” diye bağırınca İblis, “Ben sizin görmediğiniz şeyleri görüyorum. Ben Allah’tan korkarım, çünkü Allah’ın azabı ağırdır.” dedi. O sırada şeytan melekleri görmüştü.

İşte böyle… Hakla bâtıl karşı karşıya geldiğinde, şeytan hep onları kaçınılmaz bir kötülüğün girdabına sokar, o zaman da onlardan uzaklaşıp gider.

Günümüzde yaşanan süreci başımıza geçirten insî iblisler de aynı şekilde bir mücadeleye giriştiler.  Ebu Cehillerin damarına girerek, onların çalım satarak, gösteriş yaparak iftiralar da atarak zulümler yapmalarını sağladılar. Dört sene önce görülen bir rüyada olduğu gibi bizleri bir dağın mağarasına kapatırcasına kapattılar. Herkesin ümidini kestiği bir anda bir asansörün yukarıya yükselmesi gibi, o mekân ve atmosfer de yükselişe geçti. Neticesi beklenen test sona erdi. Hizmet bu testi geçti. Sokaklara dökülmedi ve en ufak bir menfi girişimde bulunmadı. Anlaşıldı ki, bu Hizmet insanlık için gerekli.

Amerika’da sivil bir organizenin başındaki Mısırlı bir Müslüman şöyle bir tesbitte bulundu: “Hizmet burada ayağını sağlam yere bastı. 40 milyon Afrika kökenli insan var. Bunlar 400 senedir ezildiler, onun için pozitif ayırımcılık yaptıkları halde yine de eğitimde beklenilen başarı sağlanamadı. Ama Charter okullarınızda bunların oranı %65 olduğu halde birinciler çıkararak çok büyük başarılar elde ettiniz. Bir noktada eğitimde devletin yapamadığını yaptınız. Bunu devlet de, halk da gördü. Siz faydalı işler başaran bir Hizmet olarak tescillendiniz.”

Benzer düşüncelerin Avrupa ülkelerinde de filizlendiğini biliyoruz. Allah’ın inayetinin tüllendiği bir durumda, iblislerin, Hizmet düşmanlarını yüz üstü bırakacakları kanaatını taşıyorum. Yeter ki, biz Allah’ı unutmayalım. Sabırlı olalım… “Sabır göstererek namazı vesile ederek Allah’tan yardım dileyin. Gerçi bu zor bir iştir, fakat içi haşyetle ürperenlere değil.” (2/45) âyetine uygun hareket edelim. Bu Hizmet, kerâmetkârâne Cenab-ı Hakkın nice inayet ve mânevî desteklerine şâhit olmuştur. İnşaallah bundan sonra da mazhariyetlere şahit olmaya devam eder.   

<< Önceki Haber 'Fesbütu vezkürullahe kesira...' Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER