'
Sağlık’ konusunda devletin şefkatli kollarını ilk kez Londra’da hissetmiştim: Bizde ayakta geçiştirilen bir sorun yüzünden derhal
hastaneye yatırdılar, beş gün yedirip içirdikten sonra
taburcu ettiler, bir ay sonraya da takip randevusu verdiler...
Tek
kuruş para talep etmeden...
İngiltere sonradan ‘sosyal devlet’ uygulamalarının çoğundan vazgeçti, sağlık da bundan nasibini aldı. Dünyanın pek çok yerinde özel sağlık sigortanız yoksa hasta olacağınıza ölün daha iyi...
Ülkemiz ise sağlık alanında muhteşem bir dönüşüm geçirdi, geçiriyor. Olağanüstü nâzik doktorlarımız var v
e devletin hastaneleri kendilerine çeki-düzen verdiği gibi daha önceleri özenilen
Mayo Clinic veya
Houston ayarında özel hastaneler devreye girdi.
En önemlisi de sağlık
hizmetleri herkesi kapsıyor ülkemizde. Çalışanlar,
emekliler, yeşil
kart sahipleri derken hemen herkes bir biçimde bu hizmetlerin kapsama alanında. Son yıllarda
yeşeren halka hizmet anlayışı etkilerini en fazla sağlık alanında hissettiriyor. On yıl boyunca sağlık alanında birbiri ardına gerçekleştirilen atılımlar vatandaşı etkiliyor; Ak Parti’nin aldığı oylarda bu durumun etkisi büyük.
Öyleyse neden sadece şikâyet sesleri yükseliyor doktorlardan?
Son birkaç günü değişik ortamlarda ülkemizin öndegelen doktorlarını dinleyerek geçirdim. Hemen hepsi, hiç tereddütsüz, gerçekleştirilen yapısal değişiklikleri övdüler; en fazla işittiğim sözcük ‘devrim’ oldu bu sohbetlerde... Ancak ‘dertler’ konusuna girildiğinde okyanustan geçildiği halde çayda
boğulma tehlikesine düşüldüğünü fark ettim.
Başbakan Tayyip Erdoğan önemli bir
ameliyat geçirdi;
Marmara Üniversitesi’nin
İstanbul/ Pendik’teki Eğitim ve
Araştırma Hastanesi’nde... Ameliyatı alanında ünlü bir doktor gerçekleştirdi. Sonradan aynı dertten muzdarip pek çok ünlüyü de aynı doktorun ameliyat ettiği duyuldu.
Ancak sıradan bir vatandaş olsaydı ameliyat edilecek, ünlü doktor aynı hastanenin imkânlarını kullanamazdı. ‘Çayda boğulmak’ yüzünden... Yakın zamanda çıkarılan ‘
tam gün yasası’ sebebiyle,
devlet memuru olarak çalışan doktorlara özel hastanelerde ameliyat yasağı getirildiği gibi, devletteki görevinden ayrılan doktorlara da devlet hastanelerinin kapıları kapatıldı.
Kaydetmem gerekir mi, bilmiyorum: Bu yasa sebebiyle pek çok mâhir doktoru kaybetti devlet ve
üniversite hastaneleri; buna karşılık muayenehaneleri kapattırılan devleti
tercih etmişlerin gelirlerinde de müthiş bir düşüş yaşanıyor. Pek çok doktor gelirinin azalması yüzünden çocuklarını özel okullardan almak zorunda kaldı.
Hastalar da istedikleri doktorlara görünemiyor. Ak Parti iktidarının ilk yıllarında herkes istediği doktora görünebiliyor, istediği yerde ameliyat olabiliyordu. ‘Mucize’ gibi bir şeydi yaşanan... Şimdi devlet memuru ya da emekli bir hastanın özelde çalışan bir doktora yüklü bir para ödemeden ameliyat olması imkânsız. Serbest çalışan bir doktor da, babası bile olsa, devlet hastanesinde yatan bir hastayı ameliyat edemiyor.
Muayenehanesi kapattırıldığı için maaşa talim eden devlet memuru doktorun hastalara bakma hevesi kalmış mıdır sizce?
Türkiye son yıllarda sağlık sorunu yaşayan herkesin “
Allah razı olsun” dediği bir çok yenilikle tanıştı. Aksamayan randevulu muayeneler,
ucuz ve devlet kesesinden ilâçlar,
modern hastaneler, kendilerini adamış doktorlar...
Çayda boğulmanın âlemi yok.