Fatih ve kâşif nesiller

Hocaefendinin tesbitleriyle, YENİ İNSAN, fatih ve keşşaf olacak. Yani iç dünyamızda, kalbin zümrüt tepelerinde gezerken, dış âlemde de maddedeki İlahî derin hikmetleri görüp maddî inkişaf ve terakkilere vesile yapacak. Yani maddenin iç işleyişindeki gerçekleri tesbit ederek yeni analiz ve sentezlerle yepyeni buluşlara vesile olacaktır.

SHABER3.COM

Fatih ve kâşif nesiller
ABDULLAH AYMAZ

Muhterem M. Fethullah Gülen  Hocaefendi “Yeni İnsan”  yazısına devamla son olarak diyor: “YENİ  İNSAN  bir fatih ve kâşiftir. Her gün benliğinin derinliklerinde ve fezânın enginliklerinde yeni yeni burçlara bayrağını diker, âfak (dış âlem) ve enfüsün (iç âlemin) sırlı kapılarını zorlar. İmanı ve irfanı sayesinde eşyanın perde arkasına ulaştıkça daha da şahlanır… 

Ötelerde ve daha ötelerde otağ değiştirir durur… Derken gün gelir, toprak sinesinde sakladığı şeylerle ona ses verir…. Denizlerin derinliklerinde yatan cevherler onun büyülü aşasıyla ortaya çıkar… Semalar kapılarını ardına kadar açar ve ona ‘Buyur!’ der.”

Hocaefendinin tesbitleriyle, YENİ  İNSAN, fatih ve keşşaf olacak.  Yani iç dünyamızda, kalbin zümrüt tepelerinde gezerken, dış âlemde de maddedeki İlahî derin hikmetleri görüp maddî inkişaf ve terakkilere vesile yapacak Yani maddenin iç işleyişindeki gerçekleri tesbit ederek yeni analiz ve sentezlerle yepyeni buluşlara vesile olacaktır.

Üstad Hazretleri bu hususta şöyle bir tesbitte bulunuyor: “Pek çok ve çeşitli mahlûkat cihetiyle, mütemadiyen değişen yüz binler çeşit çeşit hayat sahibi tür ve nevilerin ve ruh sahibi varlıkların meskeni, menşei, fabrikası, meşheri, mahşeri olması haysiyetiyle ARZ; bu kâinatın kalbi, merkezi hülâsası, neticesi, yaratılış sebebi olarak gayet büyük öyle bir ehemmiyeti var ki, küçüklüğü ile beraber koca semâvâta  karşı denk tutulmuş. Semâvî fermanlarda daima ‘Göklerin ve Arzın Rabbi’ deniliyor. Ve madem, bu mahiyetteki Arzın her tarafına hükmeden ve ekser mahlukatına tasarruf eden ve ekser hayat sahibi mevcudatını emrine musahhar edip kendi etrafına toplattıran ve ekser masnuatını kendi hevesâtının hendesesiyle ve ihtiyaçlarının düsturlarıyla öyle güzelce tanzim, teşhir ve tezyin ve çok antika nevilerini liste gibi birer yerlerde öyle toplayıp süslettirir ki, değil yalnız insanların ve cinlerin nazarlarını, belki semâvât ehlinin ve kainatının dikkat nazarlarını ve takdirlerini ve K İNAT  SAHİBİNİn Beğenme ve Takdir Nazarlarını celbetmekle  gayet büyük bir ehemmiyet ve kıymet alan ve bu haysiyetle  bu kainatın yaradılış hikmeti, büyük neticesi ve kıymetli meyvesi ve ARZIN  HALİFESİ  olduğunu; FENLERİ  ile  SANATLARI  ile gösteren ve dünya cihetinde, Cenab-ı Hakkın mucizeli sanatlarını gayet güzelce teşhir ve tazim ettiği için, isyan ve küfrüyle beraber dünyada bırakılan ve azabı tehir edilen ve bu hizmeti için mühlet verilip muvaffakıyet gören insan,  demoğlu nevi var.”  (Onuncu Söz, Zeylin Birinci Parçası)
Yani Cenab-ı Hak, insanların, Kendi gizli sanatlarını ve harikalarını ilmî-fenni çalışmalarla ortaya çıkarmasından memnun olur. Atom içindeki müthiş enerjiyi ortaya çıkarmakla aslında Cenab-ı Hakkın harika-mucize kudretinin sırrını ortaya çıkarmış olduğu için takdir kazanıyor. Hatta Üstad Hazretleri burada, aslında kıyameti kopartacak günahlar işleyen insanlığın bu isyan, küfür ve nankörlüğüne rağmen sırf bu “Cenab-ı Hakkın mucizeli, sanatlarını gayet güzelce teşhir ve tanzim ettiği için” kıyamet hemen koparılmıyor, mühlet veriliyor, hem de işlerinde muvaffakıyet ihsan ediliyor.” diye enteresan ve orijinal bir yorumda bulunuyor. Çünkü, Sodom-Gomora’nın yerle bir edilmesini gerektiren günahlar şimdi resmen işleniyor. Hatta o günahların aleyhinde olmak bazı ülkelerde suç sayılıyor. Demek ki, ilim, fen, teknoloji ile ilgilenmek aslında Allah’ın mucizeli sanatlarını, gizli harika sırlarını ızhar etmek demektir. Gök ehli bunları alkışlıyor, Yaradanımız da takdir ediyor. 

Onun için Hocaefendinin YENİ  İNSAN  yazısının son bölümünde “Gün gelir, toprak sinesinde sakladığı şeylerle ona SES  VERİR… Denizlerin derinliklerinde yatan cevherler onun büyülü asası ile ortaya çıkar… Semâlar kapıları ardına kadar açar ve ona ‘BUYUR!’  der.” deniliyor. 

Hadis-i Şeriflerin ifade ve işaretleri bu yönde… Yani yeryüzü haksızlıklarla, kanla, zulüm ve gadir ile dolduktan öyle bir Hizmet olacak ki, iman hizmetiyle kalblere şefkat dolacak… Yeryüzü o kirli, karanlık atmosferden kurtulacak… İlmî çalışmaların neticesi yer-gök hazinelerini, bereketlerini açacak… Yeryüzünde açlık kıtlık kalmayacak…

Eğer hizmet-i imaniye ve Kur’aniye kâmil mânada yapılırsa, tam gayret gösterilirse, çok yakında Hadis-i Şeriflerin müjdesini verdiği o günler çok yakındır demektir.

Bizler YENİ  İNSAN yazısını çok iyi mütalaa eder gereklerini hayata geçirebilirsek bu muştuların  bir hayal olmadığını inşaallah göreceğiz. 

<< Önceki Haber Fatih ve kâşif nesiller Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER