Gazeteci Fatih Portakal, Türkiye'de nefret dilinin çok fazla geliştiğini ve bu iktidar döneminde nefret dilinden uzak bir ortamı yaşayabilmenin de zor olduğunu söyledi. Türkiye'de basının en büyük sorununun medya patronlarının başka sektörlerde de iş yapması olduğunu ifade eden Portakal, bu nedenle de medya patronlarının gücünü, parasını, ihalesini kaybetmemek için iktidara bağımlı kaldığını savundu. Portakal, gazetecilerin güçlü iktidara biat etmek zorunda kaldığını ifade etti.
FOX TV ana haber sunucusu Fatih Portakal, Beylikdüzü Belediyesi'nin düzenlediği söyleşiye katıldı. Basının durumu ile ilgili bilgiler aktaran ve dinleyicilerin sorularını cevaplayan Portakal, Türkiye'de nefret dilinin çok fazla geliştiğini vurguladı.
Türkiye-Yunanistan maçındaki saygı duruşu sırasında ıslık çalınması üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Biz ne zaman böyle tahammülsüz olduk' ifadelerini kullandığını hatırlatan Portakal, "Ben de haber bülteninde dedim ki 'biz uzun yıllar tahammülsüz olduk Sayın Cumhurbaşkanı. Uyguladığınız politikalarla bu hale geldik. İnsanlar ayrıştırıldı, kutuplaştırıldı. Uzlaşı ortamı, sakin sakin konuşabilmek maalesef artık ülkemizde bir hayalden başka bir şey değil. Bu kötü hayalin de bitmesi gerekiyor. Bu duruma sizler getirdiniz bu durumdan çıkaracak olan da sizsiniz.'" diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun söylemlerinin sakin olduğunu kaydeden Portakal, "Bağırmadan konuşuyor, uzlaşıya açık bir ortam sergiliyor. Ama söylem çok kolay bir şey. Onu eyleme geçirmek zor. Göreceğiz eyleme dönüşecek mi dönüşmeyecek mi. Şunu sorabilirsin bana; dönüşme ihtimali var mı? Yani o özlediğimiz nefret dilinden uzak, yumuşatıcı, toplumu kutuplaştırmayan, toplumu birbirine karşı getirmeyen söylemler bu iktidar döneminde görecek miyiz? Temenni ediyorum. Yaşayabilir miyiz? Bana zor geliyor." dedi.
Basın sektöründe Türkiye'de ki en büyük sorunun medya patronlarının hepsinin bir başka işinin olması olduğunu vurgulayan Portakal, "Ülkede demokrasi dediğimiz o çatının başındaki üst birleştirici kilit olmadığı için, o ortak paydada buluşamadığımız için mutlaka patronlar kendilerini güçlü iktidara dayamak istiyorlar. Tabi ki para kazanmak için." şeklinde konuştu.
FOX TV olarak diğer basın kuruluşlarından farklarını anlatan Portakal, "Evet biz bir ABD firmasıyız. Uluslararası bir firmayız. Borsada açık bir firma. Gazetecilik ve televizyonculuktan başka hiçbir işi olmayan halka açık bir şirketten bahsediyoruz. Ama bizde medya öyle değil. Bizim dışımızdaki tüm medya, kimisi iktidara bağımlı her yönden, kimisi kendi başına ayakta durmaya çalışıyor ama reklam gelirleri kesilir şu ediliyor bu ediliyor. Gücü kaybetmemek parayı kaybetmemek, ihaleleri kaybetmemek için demokrasi de yok zaten ülkede, kanun devleti olduğumuzdan dolayı zaten adam da hukuken hakkını alamayacağını biliyor. Yani ne yapacak ki? Şu kayyımın atanması bile başlı başına hukuki bir sorun Türkiye için, anayasa çiğneniyor ötesi yok ani. İşte böyle bir ortamda gazetecilik yapılmaya çalışılıyor. En büyük sorun da bu zaten." ifadelerini kullandı.
Gazetecinin güçlü olan iktidara biat etmek zorunda kaldığını ifade eden Portakal, şöyle devam etti: "Biat ettikçe ne yapıyor patron, bunları duyuyoruz, patron çağırıyor 'ya senin burada 500 kişi çalışıyor benim yanımda 5 bin kişi çalışıyor. 5 bin kişiyi ekmeksiz mi bırakalım, aç mı kalsınlar? Sen dikkatli, dengeli git' diyor, 'karşımıza almayalım' diyor. Bunları duyuyoruz biz."
Bir dinleyicinin 'Korku aslında insani bir korku değil, para korkusu' demesi üzerine Portakal, 'tabi ki' karşılığını verdi. Bir başka dinleyicinin 'Demokrasinin adına ekonomik güç diyebilir miyiz?' sorusu üzerine de Portakal, şunları söyledi: "Diyebilirsiniz. Para her şeyi yaptırıyor, demokrasiyi bile satın alabiliyor. Ne olacak ki ülkede sıkıntı yok yani. Ülkede parası olan istediği düdüğü çalıyor, çaldırtıyor. Bu ortamda gazetecilik yapılmaya çalışılıyor. Yapılan gazetecilik de bu kadar oluyor zaten. Yapılan gazeteciliğin özeti şu Türkiye'de; bir itibar erezyonuna uğratılıyor insanlar. Yani hiç aslı astarı olmadan, delil ortaya koymadan 'vur gitsin.' Geçtiğimiz dönemde de yapılıyordu. Ergenekon döneminde de ondan önce de 2000'den önce de yapılıyordu. 'Vur gitsin ya ne olacak abi? Ben sırtımı dayamışım nasıl olsa bana bir şey gelmez.' Ama bu gazetecilik değil. Bu sadece ve sadece tetikçilik, tetikçi gazetecilik dediğimiz olay."
1984 adlı kitabı tekrar okumaya başladığını ifade eden Portakal, "Benim ülkeme ne kadar çok benziyor, hayali bir ülke ama benim ülkeme ne kadar çok benziyor diyorum." dedi. Söyleşinin ardından Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Portakal'a çiçek ve hediye takdim etti.
CİHAN