Orta Doğu ve Türkiye’yi yakından takip eden yazarlardan Robin Wright, Ankara’da cumartesi günü yaşanan feci katliamı anlattığı makalesinde bir anekdot aktarıyor.
Saraydaki zat, 2008 yılında başbakan iken görüştüğü Amerikalı kadın yazar Robin Wright’a şunları söylemiş:
“Türkiye dört temel direk üzerine inşa edilmiş bir ülke: Demokratik bir devletiz. Laik bir ülkeyiz. Aynı zamanda sosyal bir hukuk devletiyiz. Bunlardan biri olmazsa, devlette bir şey kayıp demektir.”
Robin Wright, “New Yorker” dergisindeki makalesinde, Ankara’nın göbeğinde meydana gelen katliamı, 2008’de bunları söyleyen zatın, “Beyaz Saray”ın 15 katı büyüklüğündeki “AK Saray”a uzanan dramatik hikayesi ile birlikte anlatıyor.
Ve adım adım demokrasiden, hukuktan uzaklaşan Türkiye’nin, bugün içine girdiği kaosun, sokaklarda 4 bin 500 kişinin öldüğü 1980 öncesini hatırlattığını ifade ediyor.
Vahşi saldırının siyasi amacı
Ankara’da meydana gelen vahşi katliamı duyduğum andan itibaren, 20 Temmuz günü Suruç’ta meydana gelen ve 50 kişinin öldüğü bombalı saldırıyı hatırladım. Yine, 7 Haziran seçimlerinden bir gün önce, Selahattin Demirtaş’ın konuştuğu HDP’nin Diyarbakır mitinginde patlayan bombayı hatırladım. Ve seçimlerden önce, HDP’nin Adana ve Mersin teşkilatlarına konulan bombaları hatırladım.
Ankara’nın göbeğinde kendilerini patlatan iki canlı bombanın hedefindeki insanlar ve saldırının zamanlamasına dikkat edin... Seçimlere sayılı günler kala, tıpkı Suruç ve Diyarbakır bombaları gibi, doğrudan seçim sonuçlarını etkilemeyi amaçlayan çok stratejik bir saldırı Ankara’daki katliam...
Bu saldırının tek bir siyasi hedefi var: PKK’nın asker ve polise yönelik bütün saldırılarına rağmen gerçekleşmeyen Türk-Kürt çatışmasını bütün Türkiye sathında başlatmak, böylece 1 Kasım seçimlerini manipüle etmek...
Çünkü bu saldırıyı planlayanlar şunu hesapladılar: Tıpkı Suruç saldırısından sonra olduğu gibi, PKK daha yoğun bir terör dalgası ile bu katliama karşılık verir. Böylece seçime kadar ülkede kan gövdeyi götürür. Hiç şüpheniz olmasın. Ankara’nın göbeğinde meydana gelen bu vahşi katliamın siyasi hedefi, 1 Kasım günü sandığa yansıyacak seçmen iradesini yönlendirmek...
1 Kasım seçimleri, siyasi tarihimizin belki de en kritik seçimlerinden biri olacak. 7 Haziran günü sandıktan çıkan sonuçla iktidardan düşen siyasi anlayışın, yine sandıkta biletinin kesildiği bir gün olması kuvvetle muhtemel 1Kasım’ın... Çünkü bütün veriler, 7 Haziran’a benzer bir tabloyu karşımıza çıkarıyor.
Türk IŞİD’i ya da Kontra IŞİD
Saldırıyı yapanlara ve saldırının hedefindekilere bakalım şimdi... Türkiye’de neredeyse her gün miting yapılan bir süreçteyiz. Ama özellikle Ankara’da “Barış” adı verilen bir miting hedef alınıyor. Hedef alınanların kimliklerine bakın... Suruç ve Diyarbakır bombalarında hedef olanlarla hemen hemen aynı yelpazedeki insanlar...
Ve saldırıda kullanılan canlı bombalar... Tıpkı Suruç ve Diyarbakır’da olduğu gibi tanıdık tipler...
Suriye’ye gidip gelmiş, Türk IŞİD’i olarak tanımladığım örgütün elemanları bunlar...
1990’lı yıllarda Güneydoğu’da birçok faili meçhule imza atan örgüte “Hizbul- Kontra” adını vermişti Uğur Mumcu… Çünkü bu örgüt, bazı devlet görevlileri tarafından PKK’ya karşı kullanılıyordu. Meclis Araştırma Komisyonları, bu örgütün bazı devlet görevlilerinin bilgisi dahilinde kamplar kurduğunu belgeledi. Kısacası, o zamanki Gladyo’nun kullandığı bir örgüttü Hizbul Kontra...
Şimdi yeni bir örgütle karşı karşıyayız. Bu seferki örgüt Türk IŞİD’i... Uğur Mumcu’nun kullandığı isimle tanımlayacak olursak “IŞİD- Kontra” veya “Kontra-IŞİD…” Hiç şüpheniz olmasın, bu yeni örgütü, “Türkiye’nin yeni Gladyosu” kullanıyor. Bütün mesele, bu yeni Gladyo’yu kimin veya kimlerin yönettiği...