'Fakirden alıp zengine veren' yeni 'sistem'in Faiz artırımından ne farkı var?
⏱ Okuma Süresi 3 dk•Yayınlanma Çarşamba, Aralık 22 2021
Yeni Ekonomik Model (YEM) çerçevesinde uygulanan düşük faiz politikası, özellikle geçen haftaki dördüncü faiz indirimini takiben kurda çok hızlı değer kayıplarını tetikleyince Pazartesi akşamı Dövize Endeksli Mevduat (DEM) enstrümanı devreye sokuldu.
Kurdaki yıkıcı hareketin sürdürülebilir olmadığı, bu nedenle er ya da geç bir önlem gelmesi bekleniyordu. Enflasyonist baskılara karşı en etkin silah olan faiz aracının kullanılmayacağın hükümet tarafından net bir dille ifade edilmişti. Bu nedenle iktisatçılar arasındaki yaygın görüş, kurdaki baskıların önce hafif sonra daha ağır sermaye kontrolleriyle bertaraf edilmeye çalışılacağı şeklinde idi.
Sermaye kontrolü endişesinin bankacılık sisteminden çıkışları başlattığı, hızla artan oynak kurun ekonomide ciddi tıkanıklıklara sebep olduğu, iş dünyası temsilcilerinin art arda endişelerini dile getirdiği bir noktada Dövize Endeksli Mevduat enstrümanı ilan edildi.
Bu yeni enstrüman, tasarrufların TL olarak tutulmasını, eğer TL'de dövize karşı değer kaybı olursa bu farkın tasarruf sahiplerine ödenmesini öngörüyor. Bu şekilde TL'deki hızlı değer kaybının önüne geçilmesi hedefleniyor. Eğer DEM'e geçiş DTH'lardan gelirse aradaki kazanç farkı TCMB tarafından, TL mevduatlardan gelirse Hazine tarafından ödenecek.
Riskin bu şekilde garantiye alınması bedelsiz değil elbette. TCMB'nin para basması enflasyon, Hazinenin kaynak aktarımı ise vergi gelirlerimizin mevduat sahiplerine aktarılması demek.
Sermaye kontrollerine gidilmeden, DEM yolu ile TL talebinin artırılmaya çalışılması piyasalar tarafından olumlu karşılandı. Ancak burada da iyi ve kötü senaryolar mevcut. İyi senaryo DEM'in yolun bundan sonrasında dövize geçişleri azaltması ve bu şekilde TL'deki değer kaybının yavaşlaması olur.
Kötü senaryoda DEM döviz talebindeki artışı durduramaz. Bu durumda kur artışı Hazineyi ve TCMB'yi ciddi bir genişleme zorunda bırakır. Şayet vergilerde bir artış olmazsa (ki seçim öncesi bu olasılık yok denecek kadar az) bütçe açığı artar. Bu durum, sonu hiperenflasyona kadar giden bir süreçle sonuçlanabilir.
TL'nin değer kazanması beklenirse:
Tasarruf sahiplerinin ellerindeki dövizi satıp DEM'e geçmeleri büyük ölçüde beklenti ve gü
Sermaye kontrolü endişesinin bankacılık sisteminden çıkışları başlattığı, hızla artan oynak kurun ekonomide ciddi tıkanıklıklara sebep olduğu, iş dünyası temsilcilerinin art arda endişelerini dile getirdiği bir noktada Dövize Endeksli Mevduat enstrümanı ilan edildi.
Bu yeni enstrüman, tasarrufların TL olarak tutulmasını, eğer TL'de dövize karşı değer kaybı olursa bu farkın tasarruf sahiplerine ödenmesini öngörüyor. Bu şekilde TL'deki hızlı değer kaybının önüne geçilmesi hedefleniyor. Eğer DEM'e geçiş DTH'lardan gelirse aradaki kazanç farkı TCMB tarafından, TL mevduatlardan gelirse Hazine tarafından ödenecek.
Riskin bu şekilde garantiye alınması bedelsiz değil elbette. TCMB'nin para basması enflasyon, Hazinenin kaynak aktarımı ise vergi gelirlerimizin mevduat sahiplerine aktarılması demek.
İyi senaryo ve kötü senaryo
Kötü senaryoda DEM döviz talebindeki artışı durduramaz. Bu durumda kur artışı Hazineyi ve TCMB'yi ciddi bir genişleme zorunda bırakır. Şayet vergilerde bir artış olmazsa (ki seçim öncesi bu olasılık yok denecek kadar az) bütçe açığı artar. Bu durum, sonu hiperenflasyona kadar giden bir süreçle sonuçlanabilir.
TL'nin değer kazanması beklenirse:
Tasarruf sahiplerinin ellerindeki dövizi satıp DEM'e geçmeleri büyük ölçüde beklenti ve gü
Bu haberler de ilginizi çekebilir
En Çok Okunanlar
1.Almanya kara kara düşünüyor: 120 bin kamyon/TIR şoförü açığı var!2.Erden Timur tutuklandı!3.M. Ertuğrul İncekul'dan yeni kitap: Tutsak Zamanlar4.Kenya’da gözaltına alınan eğitimci Mustafa Güngör, günler sonra serbest bırakıldı5.Türk askeri Gazze'ye gidecek mi? Trump: Netanyahu ile Türkiye’yi görüşeceğiz

ABDULLAH AYMAZ

ORHAN KESKİN

ARİF ASALIOĞLU

KADİR GÜRCAN








