İnsan davranışı ve biyolojisi karmaşık bir yapıdadır ve daha geniş bir toplum ve çevreyle de etkileşim halindedir. Bir insanın ne kadar egzersiz yapması gerektiği, genetik yapısıyla, beslenme tarzıyla, bedensel engelleriyle, eğitimiyle, ekonomik durumuyla ya da yalnızca yeterince boş zaman ve elverişli bir yeşil alana sahip olup olmadığıyla bağlantılı olabilir. Bu etkenlerin her biri, yaşam süresi ile farklı biçimlerde ilişkilendirilebilir.
ÇÖZÜLMESİ GÜÇ BİR DÜĞÜM
İkizler üzerinde gerçekleştirilen araştırmalar, tam da bu noktada bize yardım sunabilir. İkizler, benzer ya da özdeş bir genetik ve erken yaşam deneyimi paylaşırlar; buradan hareketle, ilerleyen yıllarda yaşam tarzlarında oluşan farklılaşmanın yaşam süresini nasıl etkilediğini daha doğrudan bir şekilde gözlemleyebiliriz.
Bu, tam olarak Finlandiya’daki Jyväskylä Üniversitesi’nden araştırmacıların benimsediği yaklaşım oldu. 1975, 1981 ve 1990 yıllarında 11 bin çift yetişkin ve aynı cinsiyetten ikize verilen bedensel egzersiz araştırmalarını incelediler ve bulguları 2020 yılına dek uzanan ölüm kayıtlarıyla ilişkilendirdiler.
EN YAVAŞ VE EN AKTİF GRUPLAR DAHA YAŞLI
İkizleri eşleştirmek, genetik ile bebeklik ve çocukluk dönemi farklılıklarını açığa çıkarabilir. Peki ya sağlık durumunun diğer yönlerini nasıl anlarız?
İncelemede sigara, alkol tüketimi ve vücut kitle indeksi (VKİ) göz önünde bulundurulduğunda, bedensel egzersiz ile uzun yaşam arasındaki ilişki fazlasıyla azaldı; zira ölüm oranına bakıldığında en az aktif olan grup ile diğerleri arasında yalnızca yüzde 9’luk bir fark mevcuttu ve yüksek ve orta düzeyde aktif olan insanlar arasında herhangi bir fark yoktu. Farklı biçimde söylersek, birbirinden fazlasıyla farklı aktivite düzeylerine sahip olsa da aynı sigara alışkanlığı, alkol kullanımı ve VKİ’ye sahip varsayımsal bir ikiz çift için tahmin edilen yaşam beklentisinde çok az fark görülecekti.
Peki, sağlıkla ilgili diğer her şey olduğu gibi kalırken egzersiz düzeylerinde değişikliğe gitmek ne anlama geliyor? Mesela, eğer egzersizin ölüm üzerindeki etkisi kilo kaybından kaynaklanıyorsa, bu araştırma bu bağlantıyı açığa çıkaramaz. Ve şayet egzersiz artarken kilo değişmezse, o zaman telafi edici farklı bir yol mu denenmeli?
Dahası, değerlendirmenin ardından geçen ilk 20 yılda egzersizin yarattığı etkinin sonraki on yıla kıyasla daha güçlü olduğuna ilişkin kimi kanıtlara ulaştılar. Dolayısıyla, uzun bir yaşama kavuşturan faydalarını ilerleyen yıllarda da görmek istiyorsak, egzersize devam edilmesi gerekebilir.
Bu durum ise, mevcut koşullara sahip insanlarda yapılan egzersiz müdahalelerinin sağlık üzerinde yarattığı daha ivedi faydaları ortaya koyan klinik araştırmalardan sağlanan kanıtlarla aynı doğrultuya işaret eder.
SANILANDAN DAHA DÜŞÜK BİR ROL
Açıkça görülüyor ki, daha fazla egzersiz yapan insanlar ortalama olarak daha uzun bir yaşam sürüyorlar. Genetik, sosyal etkenler, sağlık durumu ve yaşam tarzının diğer unsurları, aradaki bağlantıyı kısmen izah edebilir. Egzersiz ile uzun bir hayat arasında kurulacak doğrudan bir ilişkiyi göz ardı edemeyiz; ne var ki bu araştırma, daha önce sanılandan daha küçük bir rol oynuyor olabileceğini savunuyor.
Öte yandan, deneylerde ulaşılan kanıtlar, egzersizin hastalık ve sakatlık sorunlarını önleyebileceğini, ruh hali ve genel yaşam kalitesini iyileştirebileceğini ve pek çok insanın, yalnızca yaşam süresine kıyasla bunu daha anlamlı bir sonuç olarak göreceğini ortaya koyuyor. İnsanların yaşam tarzındaki değişimleri sürdürmeleri güç olabilir ve bundan ötürü sağlıklı yaşam tarzını destekleyen yüksek kaliteli yeşil alanların yaratılması gibi sosyal ve çevresel çabalar anlamlıdır.
Sağlık ve hayat süresi alanında sosyal eşitsizlikler mevcut ve bunlar daha da büyümekte; bu konuda neden ve ne yapmamız gerektiğine dair anlayışımızı geliştirmeye devam etmemiz, hayati bir önem taşıyor.