15 Temmuz darbe girişimi sonrası tamamen siyasi kararla, hukuksuzca meslekten ihraç edilen ve tutuklanan Anayasa Mahkemesi (AYM), Yargıtay, Danıştay ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelerinin yargılanmasına devam edildi.İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce Yargıtay Genel Kurul Salonu’nda görülen duruşmada, eski Anayasa Mahkemesi Üyesi Alparslan Altan hakim karşısına çıktı.
Savunma için söz verilen Alparslan Altan, hiçbir terör örgütünün üyesi olmadığını, hiçbir örgütle iltisaklı veya irtibatlı bulunmadığını söyledi.. Altan, 1991’de hakim-savcı adayı olarak başladığı mesleğine 2001’de Anayasa Mahkemesi raportörü olarak devam ettiğini, 2010’da Denizcilik Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcılığı görevine atandığını, ardından da Abdullah Gül tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğini belirtti. Altan, 2011’de ise Mahkeme üyelerinin çoğunluğunun oyuyla Başkanvekili olduğunu, bu görevi 4 yıl sürdürdüğünü kaydetti.
‘Zühtü Arslan AYM üyesini gözaltına alamayacaklarını söyledi ama polis devam etti”
Darbe teşebbüsünü televizyondan öğrendiğini, 16 Temmuz günü bir sonraki gündemin dosyalarını okuduğu sırada saat 16.30’da polislerin evine gelerek, hakkında gözaltı kararı olduğunu söylediklerini anlatan Altan, şöyle devam etti: “Polislere Anayasa Mahkemesi üyesi olduğumu, bu şekilde gözaltına alınamayacağımı ifade ettim. O sırada eve gelen Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da benim Anayasa Mahkemesi üyesi olduğumu, mahkeme tarafından karar verilmeksizin gözaltına alamayacaklarını söylemesine rağmen gözaltı işlemine devam ettiler.”
Hakkındaki delillerin tutuklandıktan aylar sonra dosyasına girdiğini iddia eden Altan, gözaltına alındıktan 17 ay sonra iddianamenin hazırlandığını, 22 ay sonra hakim karşısına çıkarıldığını, bu durumun hakkındaki ihlali daha da ağırlaştırdığını söyledi
‘Karşı oy yazısı suçlamaya dayanak yapıldı”
Altan, şöyle devam etti:
“Söz konusu karşı oylarımda ifade ettiğim görüşlerim Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında yer alan ve anayasadaki temel hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik teknik gerekçelere dayanmaktadır. Benim için sanığın kimliği veya mensubiyeti değil, önümdeki dosyanın hukuki niteliği önemlidir. Balyoz ve Ergenekon sürecinde de F… ile ilgili başvurularda da durduğum yer değişmemiştir. Bu doğrultuda oyumu kullandım ve karşı oylarımı yazdım. Mahkemenin arşivi ortadadır ve açıktır. Birkaç başvuruda F… bağlantılı başvurular lehine karşı oy kullandığım doğru ise de yüzlerce bireysel başvuruda bu kişiler aleyhine verilen kararlarda imzam olduğu gerçeği gözardı edilmemelidir. Bugün aynı dosya gelse aynı şekilde karşı oy yazacağım gerekçelerdir.”
Altan, aleyhinde ifade veren eski Anayasa Mahkemesi raportörü Recep Ünal’ın soyut tahmine dayalı beyanlarda bulunduğunu, somut hiçbir suçlama ortaya koyamadığını söyledi.. Ünal’ın “ByLock yazışmalarında geçen Selahattin isminin çağrışımının Alparslan Altan olduğunu” söylemesi nedeniyle bu takma adı kullandığı iddiasının olduğunu aktardı.
Alparslan Altan, hakkında ifade veren diğer iki kişinin gizli tanık yapıldığını, beyanlarında hiçbir somut veri bulunmadığını ifade etti.
ByLock kullanmadığını, bu yönde bir iddia da bulunmadığını söyleyen Altan, “Bana ait olduğu ileri sürülen kod ismini iddianameden öğrendim, karşılıklı mesajların gönderildiği şahıslarla herhangi bir ilişkim bulunmamaktadır. Tutarsız ve anlamsız yazışmalar beni bağlamaz” dedi.
“Benim olduğu söyleyen hat tutuklandıktan sonra da kullanılmış”
Altan, “patates hat” denilen hatlardan kullandığı iddiasını da kabul etmedi. Altan, kullandığı tek bir telefon hattı bulunduğunu, adına kayıtlı diğer iki hattın eşi ve babası tarafından kullanıldığını, bunların dışında herhangi bir telefonunun bulunmadığını ifade etti.
Gözaltına alındığı gün evde telefonlarına, bilgisayarlara el konulduğunu, böyle bir hattın evinde ele geçirilmediğini anlatan Altan, “Patates hat” denilen hattın HTS incelemesinde gözaltına alındıktan sonra da kullanıldığının görüldüğünü, bu durumun hattın kendisinde bulunmadığının kanıtı olduğunu belirtti.
Alparslan Altan, Anayasa Mahkemesi’nin kendisiyle ilgili ihraç kararını da eleştirerek, kararın Mahkemenin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihatlarına aykırı olduğu söyledi.
Altan, Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuruya yönelik kararın reddedilmesini de “Anayasa Mahkemesi bu davada bireysel başvuruyu inceleyen bir insan hakları mahkemesi gibi değil, sanığı mahkum etmeye çalışan taraflı bir alt mahkeme hakimi gibi davranmıştır. Bu karar da mahkeme ilkelerine ve AİHM içtihatlarına aykırıdır” sözleriyle değerlendirdi.
Sanık Altan, savunmasının sonunda tahliye ve beraat talep etti. Daha sonra Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu, dosyaya gelen bilgi ve belgeleri okudu. Karaloğlu, sanığın Bank Asya’da hesabının olmadığını, sözde terör örgütünün tepe yöneticileriyle irtibatına rastlanmadığını, adına kullandığı telefon hatlarında ByLock bulunmadığını aktardı.
Başkan Karaloğlu, Altan’a gözaltı sırasında el konulan telefonunun şifresi bilinmediğinden imajının alınamadığını söyledi ve şifreyi sordu. Altan, şifreyi hatırlamadığını, parmak izi kullandığını belirtti.
Avukattan Kılıç dinlensin talebi
Altan’ın avukatı Erol Aras da eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın tanık olarak dinlenmesine karar verilmesini isteyerek, tahliye talebinde bulundu.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Altan’ın şifresi bilinmeyen telefonunun gelecek celse duruşmaya getirilmesi ve parmak iziyle açılması nedeniyle imajının alınması için teknik elemanların ekipmanıyla duruşmada hazır edilmesi kararlaştırıldı.
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile sanık hakkında ifade veren eski Anayasa Mahkemesi raportörü Recep Ünal’ın tanık olarak dinlenmesine, duruşmanın 27 Eylül’e bırakılmasına karar verildi.