Artıgerçek sitesinden Mehmet Korkmaz'ın sorularını cevaplayan Erdoğmuş ilginç bir iddia ortaya attı. Erdoğmuş'a göre Diyanet İşler Başkanı'na Şeyhülislamlık ünvanının verildiği konuşuluyor..
Erdoğmuş'un ilgili soruya verdiği cevap şöyle:
-Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın son günlerde sıkça tartışılan bazı sözleri oldu. Örneğin; “Kuran kurslarında tuğlası olana cennette ev verilir” ve benzeri gibi. Eski bir Diyanet mensubu olarak, Erbaş’ın bu sözlerini nasıl yorumluyorsunuz?
-Bu durumda Diyanet ve din adamları da cennet emlakçıları olmuyorlar mı? Din-Diyanet konuları mayınlanmış alan gibidir. Dokunulmaz, sorgulanmaz, eleştirilemez kutsal alanlara dönüştürülmüştür. Oysa açık, şeffaf ve sorgulanabilir alanların başında gelmesi gerekir. Kuruluşu politik olmasına rağmen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hiçbir dönemde son 10 yılda olduğu kadar politize olduğu söylenemez. Her dönemde iktidarlara göre renk değiştirmesine rağmen hiçbir İktidar döneminde bu kadar iktidar rengi ile boyandığı görülmemiştir. Hiçbir dönemde yine bu kadar iktidar politikalarına ram ve amade olunmamıştır. İnsan sormak istiyor: Diyanet İşleri Başkanlığı, iktidarların kirli işlerini dini referanslarla aklama kurumu mudur? AK Parti iktidarı ile birlikte ne yazık ki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da diğer devlet kurumları gibi hızla bir parti kurumuna dönüştüğü söylenebilir. Bir devlet kurumu olarak işlev gören Diyanet, AK Parti iktidarında bir din kurumuna dönüştürüldü ve iktidar hizmetinde kullanılmaya başlandı. Hem din, hem de laiklik açısından varlığı sürekli tartışma konusu olan bu kurum, bu dönemde “hilafet” tesis etmenin aracı haline getirildiği iddialarına da muhatap oldu. Daha ötesi Diyanet İşleri Başkanına gizli bir “Şeyhülislamlık” unvanının dahi verildiği söylentileri yaygınlaştı. Umarım bu gerçeği başkanlardan biri açıklama erdemini gösterecektir. Başkanın, Kuran Kursu ile ilgili söyledikleri de uydurulmuş bir hadisten ibarettir. Gerçekliği söz konusu değildir. Esas itibariyle Diyaneti, din adamlarını, din bezirgânlarını, örgütlü dini oluşumları, partileri, cemaatleri var eden, besleyen, ayakta tutan uydurulmuş hadisler, tarihi hikâyeler, rüyalar, menkıbelerdir. Bunların hiçbirisinin referansı Allah’ın dini değildir. İslam ve Kur’an bunlardan münezzeh, pak ve tertemizdir. Bu kesimlerin hepsini uydurdukları dinleriyle başbaşa bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum.