TRT, Anadolu Ajansı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 13 yıllık AKP iktidarında özerk yapılarını kaybetmekle suçlandı. Her üç kurumdan da sırasıyla Beşir Atalay, Mehmet Aydın, Bülent Arınç, 2011'den itibaren de Yalçın Akdoğan bakan olarak sorumluydu. Devletin kurumlarının ‘AKP iktidarının sesi' haline geldiği eleştirileri yapıldı. TRT ile AA'nın yayın politikaları, RTÜK'ün de iktidar yanlısı kanalları koruması, muhalif kanallara akıl almaz cezalar vermesi; bu eleştirilere somut dayanaklar oluşturdu. RTÜK son genel seçimden çıkan sonuçla birlikte bu yapıdan kurtulacak. 9 üyelik RTÜK'te, AKP'li üyeler çoğunluklarını kaybedecek. RTÜK'ten sonra TRT ile AA'nın, iktidarın sesi olmayan bir yapıya kavuşması gerektiğini belirten eski TRT genel müdürlerinden Tunca Toskay, TRT'nin kanunda kendisine çizilen yayın politikasına dönmesi gerektiğini söylüyor. Yeni hükümet kurulur kurulmaz, TRT'nin yapısına, yayınlarına hızlıca müdahale edilmesinin şart olduğunu belirten Toskay, kurum için ‘AKP çiftliği' benzetmesi yapıyor.
Tunca Toskay, “Bağımsız, tarafsız olması gereken TRT, bu tablonun tam tersi bir yapıda şu an. AKP'nin borazanı durumuna gelmiş bir TRT var. Hepimizin vergileri ile idare edilen bir kurum için bu durumu kabullenmek mümkün değil. Bunu değiştirmek hızlı olmaz ama yeni kurulacak hükümetin bu işe el koyması lazım. Devletin kanalının tek bir partinin elinden çıkarılması, yayınlarının denetim altına alınması ve kanunda yazılan çizgiye getirilmesi lazım.” değerlendirmesini yapıyor. Özel televizyonların da iktidarın sesi haline geldiğini hatırlatan Toskay, “Yayıncılık ahlakı bakımından onlar bile kabul edilemezken, TRT gibi, kanunda görevleri net bir şekilde çizilmiş bir devlet kurumunun, bu yayınları hiç kabul edilemez.” diyor. Toskay, ‘TRT neden hemen her dönemde, özerkliğini koruyamadığına ilişkin eleştiri alıyor?' yönündeki soruya da, “Aslına bakarsanız kanun, hangi iktidar gelirse gelsin, kurumun özerkliğini korumasına imkân veriyor. Ama kanunlar, onu uygulayanların, ahlakına, demokrasi anlayışına göre yorumlanıyor. Bugüne gelindiğinde ise TRT için ‘tarafsızlığını yitirdi' sözü hafif kalıyor.” cevabını veriyor. Toskay, RTÜK'ün yapısının değişmesinin, TRT'nin yayınlarının denetlenmesi açısından önemli olduğunu belirtiyor. AA'nın ise TRT'den de daha kötü, iktidarın siparişi ile yayıncılık yapan bir yapıya büründüğüne işaret ediyor.
Kurumların hukuksuzluklarına ilişkin bazı örnekler:
TRT:
30 Mart'taki yerel seçimlerde iktidar lehine uzun yayınlar yapıldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, adaylara eşit yer ayırması gerekirken; Recep Tayyip Erdoğan'a 500, Ekmeleddin İhsanoğlu ile Selahattin Demirtaş'a 0 dakika yer verdi.
Son genel seçimlerde; AKP ve Erdoğan'ın mitinglerine 100 saat, muhalefete 25 saat süre ayrıldı. Muhalefet partilerinin Meclis grup konuşmalarının sadece bazı yerlerini yayınladı. Yolsuzluklarla ilgili konuşan genel başkanlar yayından alındı.
RTÜK:
Gezi olayları sırasında Halk TV, Cem TV gibi yayın organlarına yayın durdurma ve para cezaları verildi. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrasında Samanyolu Grubu başta olmak üzere, muhalif kanallara milyonlarca lira para cezası ve yayın durdurma cezaları verildi.
Seçim yasakları döneminde, iktidarı koruyan televizyonlardan çok muhalif yayın yapan kanallarla ilgili rapor düzenlenip YSK'ya gönderildi.
AA: