Erzincan’da bulunan Surp Dırtad Manastırı 16 kişi üzerine tapulandı. Devletin kiliseyi resmen köylülere dağıttığını Ermeni Azınlıkları Derneği Başkanı Aziz Dağcı, "Şu an kiliseye gidip ibadet etmek için devletten değil tapu sahiplerinden izin almamız gerekiyor" dedi.
Erzincan’ın Kamah ilçesine bağlı Doğanköy’de (Tortan) bulunan Surp Dırtad Manastırı, 2005 yılından beri “Doğanköy Kilisesi” adıyla sit alanı olarak tescil edilirken, daha sonra gündeme definecilerin saldırısıyla geldi. Gelen tepkiler üzerine Surp Dırtad Manastırı'nın, Kamah Tapu Müdürlüğü’nde bulunan 23 Mayıs 2017 tarihli tapu kayıtlarında, Yusuf Dündar, Mehmet Dündar ve Rıza Demirbaş adına kaydedildiği öğrenildi. Bu üç kişinin hayatını kaybetmesinin ardından kilise, bu üç kişinin mirasçısı olan 16 kişinin adına kaydedildiği belirtildi.
Kayıtta adı geçen kişilerin 16 kişinin isimleri şöyle: Aşure Erdoğan, Nazlı Tuncer, Murat Tunç, İbrahim Tunç, Arif Tuncer, Mehmet Tuncer, Recep Tuncer, Niyazi Kaçmaz, Zeyni Demirbaş, Hürü Demirbaş, Pelül Demirbaş, Mustafa Demirbaş, Yılmaz Demirbaş, Hüseyin Demirbaş, Gülsüm Demirbaş, Rıza Danış.
'KİLİSEYİ KİMSE KENDİ ADINA TAPULAYAMAZ'
Ermeni Azınlıkları Derneği Başkanı Aziz Dağcı, kilisenin tapusunun şahıslar üzerine yapılmasına tepki gösterdi. Kiliselerin Vakıflar Kanunu’na göre azınlıkların olması gerektiğini kaydeden Dağcı, “Kiliseyi kimse kendi adına tapu yapamaz. Ermeniler eğer vakıf veya dernek kurarsa, bu kiliseyi tapularına alabilirler. Diyelim tek bir Ermeni kalırsa ve diğerlerinin hiçbiri kalmazsa, ölürse o zaman o kişi kiliseyi kendi adına tapu edebilir. Ancak burada gördüğümüz üzere bizler Ermeniler olarak hazır bulunmamıza rağmen tapu başkalarının adına yapılmış” dedi.
‘İBADET İÇİN KÖYLÜDEN İZİN ALMALIYIZ’
Kiliselerinin köylüler adına tapu edilmesine ilişkin olarak “Kilisemizi devlet resmen köylülere dağıtmış ve bununla da yok edilmesini istiyor. Nitekim yok edilmiş” diyen Dağcı, “Şu an bizim kiliseye gidip ibadet etmek için devletten değil tapu sahiplerinden izin almamız gerekiyor. Tapu sahipleri izin vermezse giremeyiz. Tapu kimin adınaysa Medeni Kanuna göre yetki ondadır” diye konuştu.
Lozan Antlaşması ile azınlıklara verilen haklardan söz eden Dağcı, şöyle dedi: “Azınlıklar, Lozan Antlaşması’nın 42. maddesi ile kendisine tanınan haklarda yararlanamamaktadır. Daha açıkçası devlet Lozan’ı tanımıyor. ‘Sana kilise yok, bak ben kiliseyi köylüye verdim’ diyor.”
‘AİHS’Yİ TANIMIYOR’
Doğanköy’deki kilisenin köylüler adına yapılması gibi başka örneklerin de olduğunu aktaran Dağcı, devletin kendilerini köylü ile yüz yüze getirmek istediğini belirtti. Kendilerine genel olarak gelen cevaplar da şahıstan izin almaları gerektiğinin ifade edildiğini söyleyen Dağcı, “Şahıslara tapulu olduğu için ne gidip ibadet edebiliyorsunuz ne de gidip tadilat yapabiliyorsunuz” dedi.
Dini ibadet yerlerinin kişilerin kendi adına tapu edemeyeceğini kaydeden Dağcı, “Müslümanların ibadet yeri olan cami Diyanet İşleri’ne aittir. Bizimki de Türkiye Cumhuriyeti Ermeni vatandaşlarının kurdukları vakıf ve derneklere aittir. Bizim Patrikhane’ye aittir. Yani bunu istimlak edemez. Ettiği zamanda resmen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) tanımamaktadır. Lozan’ı tanımamaktadır” diye konuştu.
‘CANIMIZI AL KİLİSEMİZİ ALMA’
İbadet yerlerinin bu yolla gasp edildiğini dile getiren Dağcı, “Sen bizim canımızı al ama bizim kilisemizi bizden alma” diye kaydetti. Süryanilerin kilise ve mezarlıklarının Diyanet İşleri Bakanlığı’na devir edilmek istenmesine ilişkin tartışmalara da değinen Dağcı, “Süryani vatandaşlarımız da aynı bizim akıbetimize uğramaktadır. Çünkü kiliselerini Diyanet İşleri Bakanlığa devir etmek istediler. Tepkiler üzerine tekrar Hazine’ye verdiler. Onlar da aynı bizim gibi mezarları ve kiliseleri yok edilmek istenmektedir” dedi.
Ermeni Patrikhanesi başta olmak üzere herkese seslenen Dağcı, duyarlılık çağrısında bulundu. Dağcı, bundan sonra da girişimlerinin devem edeceğini ve hem köylülere hem de devlete dava açacaklarını söyledi.