SAMANYOLUHABER.COM- ANALİZ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın adayı olarak ilan edildi. Evet, “Siyasette 24 saat çok uzun süredir” sözünün haklılığı bir kez daha teyit edildi, ancak gözlerden kaçan çok önemli bir husus var.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cuma günü, yaptığı basın açıklamasında esti gürledi, Kemal Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa’daki liderler için tahkir ifadeleri de kullanarak ittifaktan ayrıldı. Başta İYİ Partililer olmak üzere, umudunu Millet İttifakı’na bağlayan milyonlarca insan, büyük hayal kırıklığına uğradı.
Kimse Akşener’in ve İYİ Parti yönetiminin bu hamlesine bir anlam veremedi, mantık bulamadı. Kılıçdaroğlu’na “kazanamayacak aday” diyerek ittifakı terk eden Akşener’in, hemen akşamında Haber Türk canlı yayınında Ersan Şen’e Cumhurbaşkanlığı adaylığı teklif etmesi, milyonların yaşadığı hayal kırıklığına tuz biber ekti.
Millet İttifakı’nda bu denli büyük bir kriz yaşanırken, umudunu Altılı Masa’ya bağlayan birçok insanda hezimet hisleri oluştu. Sosyal medyada binlerce “Erdoğan yine kazandı” tweetleri atıldı. Umutsuzluk ve çaresizlik seylaplarına kapıldı insanlar. Akşener’in milyonlarca insana bunu yapmaya hakkı yoktu.
Ancak bu hezimet ve çaresizlik hisleri için de çok erkendi daha. Akşener ve İYİ Parti yönetimi, sadece Erdoğan ve Derin Devletin yönlendirmesiyle olabilecek bu adımı attı, ancak halkta çok büyük karşılık bulacağını, etkileyebileceğini düşünmek için erkendi. Henüz her şey bitmemişti.
Aksine, Akşener’in salvoları Millet İttifakı’na gönül veren kitleleri birleştirdi ve önemli bir kısmının da mücadele azmini perçinledi. Çok büyük bir tepki dalgası oluştu. İYİ Parti yönetimi, akılla, mantıkla ve siyasi ahlakla izah edilemeyecek bu manevralarının baraj altında kalmalarına neden olabileceğini gördü; nihayetinde, milletin tepkileri sayesinde, bir ara formül bulundu. İYİ Parti bu sayede ittifaka geri döndü.
Dönmeseydi de herşey bitmiş, Erdoğan kazanmış değildi. Millet İttifakı kararlı, güçlü ve dirayetli bir duruş ortaya koyup, İYİ Parti’nin tabanının oyunu alabilir ve HDP gibi daha geniş kesimlere açılabilirdi. Hezimet havasına kapılmak için çok erkendi.
Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul edip Millet İttifakı’na döndü ve Saadet Partisi Genel Merkezi’nin önünde görkemli bir törenle Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ilan edildi. Bu kez algılar, hisler 180 derece değişti. Her şey olmuş bitmiş, Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kazanmış gibi bir zafer havası oluştu.
Oysa ki, henüz olup biten pek bir şey yoktu. Millet İttifakı çok ağır bir kriz atlattı. Ki hala tam atlamadığı da anlaşılıyor. Akşener’in katıldığı toplantıda yine gerilim çıkmış ve bu gerilim son anda yatıştırılmış. Havuz medyası ilk andan itibaren gerilimi artırmak ve Millet İttifakı liderlerine olan güveni sarsmak için yayın bombardımanına başladı.
Ne yazık ki son kriz, Erdoğan ve havuz medyasına çok önemli kozlar verdi. Televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada ve miting meydanlarında tepe tepe kullanacaklar bu kozları. Kimlik siyaseti rezilliğinin dibine vuruyorlar ve vuracaklar yine. Meral Akşener’i ve İYİ Partilileri tahrik edip fitne çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar, yapmaya da devam edecekler.
Hasılı, Akşener masaya döndü diye her şey bitmiş, Millet İttifakı seçimi kazanmış ve Türkiye, Erdoğan’dan kurtulmuş değil henüz. Zafer havasına girmek için daha çok erken. Erken zafer havası rehaveti, rehavette hezimeti beraberinde getirir.
Bu sayede kazanan yine Erdoğan, havuz medyası, Perinçekgiller, beşli çete, Sinan Ateş’in katilleri, uyuşturucu baronları, Soner Yalçınlar, Nedim Şener’ler ve troller olur.
Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, Altılı Masa liderlerinin ve söz sahiplerinin, zafer havasına ve rehavete kapılmama konusunda son derece hassas ve kararlı olmaları şart. Zira Altılı Masa’yı Akşener’in ittifaktan ayrılması değil, asıl erken zafer havası ve rehavet bitirir.
Altılı Masa liderlerinin Türkiye’ye bu kötülüğü yapmaya hakları yok. Son krizle, halktaki tolerans limitlerini sonuna kadar kullanmış ve tüketmiş oldular. Artık son derece dikkatli olmak zorundalar.
Krize, gerilime ve rehavete kapıları ardına kadar kapatıp, hedefe doğru emin adımlarla ilerlemeli ve Türkiye’yi Erdoğan’ın dikta rejiminden bir an evvel kurtarmalılar. Çünkü halkın başka umudu kalmadı.