Ne oldu asaleti ile yiğitliği ile kimseye eyvallahı olmayan, dürüstlük denince akla gelen bir milletin bazı efradı neden bu hale geldi?
Ne oldu adı Ahmet, Mehmet, Mustafa, Abdullah,
Abdurrahman olan bu insanlar ruh dünyalarını tamamen yitirdiler…
Çoğunluğu devletine milletine saygılı bir milletin, adını karalamak bir coğrafyayı terörle anılır haline getirmek kimin haddine?
Yıkmanın, yakmanın , cana kıymanın canavarlaştırdığı insanlar, bu hale nasıl getirildiler?
Kim bunun suçlusu?
Neden böyle oldu?
Bu insanları robot haline döndüren beyni alınmış insanlar haline getiren, sloganların kucağına atan neydi?
Her şeyin özünde bu bir yıkılmışlığın haliydi.
Neyin yıkılmışlığı?
Sahipsizliğin ve sevgisizliğin, baskının ve onursuzlaştırmanın en önemlisi de cehaletin kucağına atılmanın yıkılmışlığı.
Ya devletin yeterince sahip çıkmaması!
Köylerinden boşaltılan şehre göçe zorlanan yığınların oluşturduğu çaresizlik.
Utandım kendimden ve kızdım bu insanları bu hale getirirken hiçbir şey yapılmamasına ve yapmamamıza.
Karşımızdakine kızmak kolay!
Neden bu insanlar bu kadar tepkiseller ve neden kullanıldıklarının farkına bir türlü varamıyorlar?
Hasan Sabbah’ın uyuşturulmuş müritleri gibi düşünmenin yoksun bu şahısları insanlıktan uzaklaştıran ne?
Bu meselenin çözümü çok mu zor?
Belki de yapmamız gereken sadece empati.
Kızmak yerine sakin olup onları kazanmak.
Bataklıkta çok sinek öldürdük ama hiçbir zaman bataklığı kurutmayı aklımıza getirmedik.
Bunu dillendirsek de neden
uygulama planını geçemedik?
En büyük hazinemizi yitiriyoruz farkında mıyız?
Zamanımız ve insanımız.
Giden maddiyatın yeri dolar elbet…
Ama yiten koç yiğitlerin yeri…
Bir de Dağlarda bir hiç uğruna göçüp
hesap diyarına gidenler…
Kızıyorum çözümsüzlüğün çözüm olarak görülmesine…
Kızıyorum ve biliyorum ki çözüm çok ta uzak değil.
Al bayraktaki kan hepimizin değil mi?
Diyarbakırlı şehit Ahmet ile Rizeli Mehmet, Edirneli Hasan, Antalyalı Hüseyin’in kanı ile destanlaşan bu milletin ortak değerlerinin üzerindeki tozu temizlemek çok mu zor?
Suç şahsidir.
En büyük suç genellemektir.
Ey bu milletin efradı.
Oyunu çözecek sensin…
Ve bu kahpe oyun elbette çözülecektir.
Unutmayalım Diyarbakır’da,
Şırnak’ta,
Hakkari’de bu işi yapan 1 avuç insandı.
Bir avuç insan iyilerin bir araya gelememesinden dolayı koskoca şehrler
esir alındı.
Kepenkler kapanmamalıydı.
Neye mal olursa olsun.
Sen yanmazsan ben yanmazsan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa! (N.Hikmet)
Ben yanacağım sen yanacaksın ve bu illet bitecek geleceğimizin kurtuluşu adına….
Çare on yıllar öncesinden ne güzel açıklanmış:
Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve
ittifak silahıyla cihat edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevk edilen hakiki kardeşlerimizle ve komşularımızla dost olup el ele vereceğiz. Zira husumette fenalık var, husumet vaktimiz yoktur”. (
Bediüzzaman)