İÇİMİZDEKİ DÜŞMAN

İnsanoğlunun en büyük düşmanı kim?


İnsan ile nisyan ne kadar birbirine yakın. Yıkmak ile yapmak arasında ince bir çizgi var… Birinde çıkmak öbüründe inmek… El hasıl aranan cevap sorunun içinde saklı… Neden içimizdeki değerlere bu kadar düşmanız? Neden dışa verdiğimiz değerin yüzde 1’ini içimize vermiyoruz? Dışa gösterdiğimiz nezaketin milyonda birini kendi içimize göstermiyoruz? İster bu kalp, ruh ve beden dengesi olarak anlaşılsın. İsterse sosyal hayattaki yansımalar olarak idrak edilsin. Ne de olsa ikisi birbirinin aynası. değil mi? Sonuç hep aynı. Yaralı ruhlarımızın ilaçları samimiyet ve kendi içimizde gizli. Kararan kalbimizin dermanı çok uzaklarda değil. Hep bir Kaf Dağı’nın ardındaki Zümrüd-ü Anka kuşunu aradık veya Mehlika Sultan’a aşık yedi genç gibi bir hayalin peşinde dolandık. Hayaller dünyasından gerçek hayata geçiş yapamadık. Hayallerin uçurduğu yalancı vahalarda çözüm aradık. Gerçek dünyanın realiteleri bizden çok uzakta kaldı. Ya uykuyu hayat zannettik yada hayatı böyle kabul ettik. Sorunlarımızın ve iç kavgalarımızın sorumlusunu başkaları olarak gördük… Sorunun kendisi biz olduğumuz halde.. En kolay yolu seçtik: başkasını suçlamak.. Zor olan nefsimize ağır geldik. İçte derinleşme olmayınca hep dışımızla kavga ettik. İçte derinleştikçe, ruhta inceldikçe bedenin kıvamına ereceğini göremedik. Çağdaşlığı bohem hayatta, günahın karanlık dehlizlerinde çözüm aradık. Güneş varken bir ateşböceğinin peşinde koştuk. Nefsin el feneri ile korku dünyasında yaşadık. Onu kırmaya bir türlü cesaret edemedik. İnsanlıktan çıkınca hayvaniyeti bile aratacak manzaralar ortaya çıktı. Sonuç canavarlaşan insanlık. Yaşanan katliamlar asırlardır yankılanıyor… Lisanla anlaşılmayınca ortalığa zorbalık çıkar. Dilin çözüm olmadığı yerde güç devreye girer. Dildeki gücü göremeyenler insanlık limanına girmenin bunda olduğunu göremezler… Peki neden hep içimizle kavgalıyız? Aile fertlerine, akrabalarımıza, yakınımızdaki insanları neden hoş göremiyoruz? Neden yakınımızdaki insanlara çok kaba davranıyoruz? İçimize neden kin, nefret, adavet ve bilumum nefret eksenli duyguların yeşermesine müsaade ediyoruz? Sevmek varken bu kavga niye? Mutluluk hemen yakınımızdayken neden hep uzakta aranır? İçimizdeki düşman ile uğraşmanın zamanı gelmedi mi? Toplumda yaşanan cinnet halinin çözümü içimizde. Vakit içimizdeki düşmanla savaşma zamanıdır… O sindiği zaman insanlık alemi tekrar asliyetine dönecektir… Sözü sultanı gediğine koyuyor… Düşman istersen nefis yeter….
<< Önceki Haber İÇİMİZDEKİ DÜŞMAN Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER