Sen misin referandumda “
evet” oyu vereceğini açıklayan.
İşte kadını böyle mahvederler.
Karakter suikastini vicdanlı laik aydınlar (!) başlattı bu kez.
Önce
CHP’li
profesör Süheyl Batum perdeyi açtı: Biz onu Sezen bilirdik, Sazan çıktı, dedi.
Haklı, Türkiye’de şarkıcı dediğin ya Çelik ya da
Kenan Doğulu gibi olmalı.
İki
Atatürk, bir Onuncu Yıl şarkısı patlatmalı ki, yeni yetişen gençler göbek atarken bile Atatürk’ü aklından çıkarmasın.
Referandumla ilgili ya fikir beyan etmesin ya da “fikrim yok” desin.
Bizim memlekette
sanatçının
siyasetle uğraşanı pek sevilmez, hatta nefret edilir.
Nazım Hikmet’ten Selahattin Ali’ye, Ahmet Kaya’dan Yılmaz Güney’e, Çetin Altan’dan Orhan Pamuk’a kadar değişmez bir
kural bu.
Sanatçı dediğin “devlet sanatçısı” olmalı.
Kürtlerle, Ermenilerle, referandumla ilgilenmemeli.
Hrant Dink öldürüldüyse, Naziler benzer fikirleri savunduğu için öldürüldü diyen, devletlular gibi düşünmeli.
“Devlet Sanatçısı” olunca
kooperatif de kurarsın,
benzin istasyonu da.
Siyasete bulaşırsan önce sazan olursun sonra da kirli ve detone.
Süheyl Batum’un ruh ikizi
Fazıl Say söylemiş.
Hani şu “yavşak” tartışmasının kahramanı.
Sezen
Aksu ile birlikte
müzik de yapmış ama yorumu referanduma saklamış.
Müziği kötü, sesi kötü falan diyor.
Arabeski sevmiyor,
Sezen Aksu’yu beğenmiyor, gün gelir görünürsek, CHP iktidarında TRT’nin denetçisi olduğunda ayvayı yedik demektir.
Sabah Çelik, öğlen Kenan Doğulu,
akşam Wagner.
Devlet sanatçının çevik, zeki ve
temiz olanını sever çünkü.
Çelik’le Kenan Doğulu Atatürkçülük kadar magazin avantajına da sahip.
Çünkü piyanistimiz arabeski sevmez ama magazincilere bayılır.
Bu işler böyle.
Fikrini söylersen, hele Beyaz Türklerin sevmediği fikirleri söylersen, adamı pardon kadını, sırtından vururlar.
Eskiden gerçek kurşunla vuruyorlardı, şimdi sözle, yazıyla vuruyorlar.
Buna da
şükür.
CHP’ye daha çok
kaset gerekiyor
Yüzde 40’lar hayal edilirken CHP’nin oyu eski seviyelere gerilemiş.
Bir tarafta Deniz
Baykal, bir tarafta
Önder Sav, bir tarafta da
Kemal Kılıçdaroğlu.
Durum aynen Teoman’ın “Paramparça” şarkısındaki gibi.
Baraj altına düşmediğine şükretmek lazım.
Kemal Kılıçdaroğlu partiyi biraz daha ılımlı hale getirmeye çalıştıkça, önündeki engeller artıyor.
Teşkilat ayak diriyor, Önder Bey ayar yapıyor.
Eski genel başkanına siyaset yasağı getiren ilk parti ünvanını da kazandı CHP bu arada.
Görünen köy
kılavuz istemez.
Bu yapı ilk seçimden sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nu çiğ çiğ yemek ister.
Kenarda kimbilir daha ne kasetler vardır.
Bekleyip görelim...
Fenerlilere
sabır lazım
Herkes çok karamsarken
Fenerbahçe, Antalyaspor’u 30 dakikada sildi süpürdü.
Oyundan çok, skora
bakan medya Aykut Kocaman’ı göklere çıkarıyor.
Bir yenilgi olursa da, önce taktik dersi verir, sonra da gönderilmesini ister.
Oysa bir
takım her hafta aynı performansı gösteremez.
Ayrıca Kocaman’ın galibiyetten başka amaçları da olduğu ortada.
Yönetim bu amaca saygı duyar ve Kocaman’a
destek verirse, Fenerbahçe’nin geleceği uzun vadeli olarak garantiye alınır.
Neden evet?
-Beyaz Türkler ve yanaşmalarının hayır inadından dolayı.
-Her Temmuz’da kritik davalardaki hakim ve savcı atamalarını tartışmak istemediğim için.
-Yeni bir anayasa yapacak altyapı ancak bu değişiklikle gerçekleşebileceği için.