Allahı var, Özkök ve
gazetesi bu sürece ilk günden
destek verdi.
Ancak Özkök, yazısında Atalay’ın çoğulcu ve zengin bir basın yapısının varlığına işaret eden bölüme önem vermişti.
Çoğulcu bir medya yapısının öneminin altını çizdi ve bu yapının korunması çağrısında bulundu.
Uzun yıllar yurtdışında kalıp
Türkiye’ye geldiniz ve ülkenin yakın geçmişi hakkında ve
küçük bir fikir sahibi değilseniz, son derece yerinde bir çağrıyla karşı karşıya olduğunuzu düşünebilirsiniz.
***
Ama öyle değil.
Uzun yıllardır basında çoğulculuğun ve serbest
rekabetin önemini vurgulaya geldim.
Çökmek üzere olan SABAH’ı ayağa kaldırıp ciddi bir rekabet ortamı yarattığımızda bugün çoğulculuk çağrısında bulunanların nasıl davrandığı hala hatırımızda.
Gerek okurun farklı yapılardan haber alabilme hakkı, gerek çalışanların kartelci yapıdan kurtulabilmesi, gerekse reklam verenin tek bir grubun ağzına bakma derdinden çıkması için SABAH’ın bağımsız bir grubun elinde olması gerekiyordu.
SABAH’ın yönetimi rekabetin eline geçtiğinde, gazete manşetlerinin tek bir ağızdan atıldığını, reklam fiyatlarının tek elden belirlendiğini hatırlarsanız, çoğulculuğun kıymetini daha iyi anlarsınız.
Bugün basında çok seslilik çağrısı yapan Özkök, o zaman SABAH’ın bağımsız bir
oyuncu olarak sahneye girmesinden rahatsız olmuştu.
O kadar rahatsız olmuştu ki, eline bir
dosya alıp
TMSF’ye gitmiş, ardından da SABAH’a 500 milyon dolarlık bir
teklif yaptıklarını açıklamıştı.
TMSF yönetimi bu teklifi kabul etse, bugün
Hürriyet,
Milliyet,
Vatan,
Radikal, Posta, Referans, Turkish Daily News,
Kanal D,
Star ve CNN Turk ile birlikte SABAH,
Takvim, Yeni Asır, Foto Maç ve atv de Doğan Grubu’nun elinde olacaktı.
Yani tam bir çoğulculuk
örneği.
Böyle bir tabloda ne Ulucanlar’daki
katliam, ne
Ergenekon davası, ne faili meçhuller bu ağırlıkta gündeme gelecekti.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda olup bitenleri sadece ‘devletçi’ bir bakış açısından görecek, burada çevrilmek istenen dolapları ruhunuz duymayacaktı.
Ecevit’in eşi tarafından açlığa mahkum edildiği, Cumhurbaşkanı Sezer’in karanlık ilişkiler sonucu villa sahibi olduğu yolunda tek merkezden hazırlanan manşetleri okuyacaktınız.
Onun için bugün gerçekten çoğulcu bir medyanın olmasına şükredin.
***
Yoksa yakın geçmişi sadece devletçi bir bakış açısıyla, yani
sivil-asker bürokrasinin versiyonundan okuyacaktınız.
Ulucanlar’da 30’dan fazla insanın ölümünden sorumlu bir şahsiyetin bir kahraman gibi lanse edildiğini görecek,
Sabancı Suikasti’nin hiçbir zaman sorgulanmadığını görecektiniz.
Bugün bu devletçi medyanın yanında sivil bir medya var.
Bu sayede siyasetten ekonomiye, Ergenekon’dan sivil-asker ilişkileri konusunda farklı bakış açılarını okuyabiliyorsunuz.
O yüzden diyorum ki, iyi ki Özkök’ün talebi TMSF tarafından kabul edilmemiş ve Türkiye gerçekten çoğulcu bir medya yapısına kavuşmuş.