Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ayakta duruyor,
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Necdet Özel başkomutanı selamlıyor.
Türkiye’nin yakın tarihinin özeti bu fotoğraf.
Asker bugünün geleceğini bildiği için
Anayasa Mahkemesi’ni abluka altına alıp o garabet 367 kararını çıkarttırdı, o nedenle
ANAP ve DYP gruplarının Meclis’e girmesini engelledi.
Doğrudan Abdullah Gül’ü
hedef alan 27
Nisan muhtırasını o nedenle yayınladı.
22 Temmuz seçimlerinde
halk bu ayak oyunlarına hayır dedi ve Gül’ü o koltuğa oturttu.
Cumhur kendi başkanını seçme iradesini asker tehdidine rağmen cesurca kullandı.
Bu sefer kaç-göç başladı.
Önce GATA’daki törende “Sayın Cumhurbaşkanım” yerine “Sayın Cumhurbaşkanı” denilmesine tanıklık ettik.
Asker, Cumhur’un başkanını kendi başkanı olarak benimsemediğini gösterdi.
Sonra kırmızı
halı üzerinde
Hayrünnisa Gül’ün elini sıkmamak için köşe kapmaca oynandığını gördük.
Koca koca adamlar kendilerini
komik duruma düşürmekle kaldı.
Sonunda Türkiye komiklik tarihi olarak adlandırabileceğimiz bir dönemi geride bıraktı.
Çünkü kurumlar sivilleşti, asker önce yüksek yargıyı yedek güç olarak kullanma gücünü kaybetti.
1
Mayıs katliamından Şemdinli’ye kadar her türlü karanlık olay yargı üzerindeki denetim sayesinde bir türlü aydınlatılmamıştı.
Anayasa Mahkemesi, Meclis’teki
CHP Grubu sayesinde her türlü demokratik reform paketini yetkisini aşarak iptal edebiliyordu.
Anayasa Mahkemesi apartta CHP başvurusunu bekliyor, gelen her başvuruyu acilen kabul ediyordu.
Asker başvurular konusunda ne düşündüğünü anlatmak için kimi gazetecileri kullanıyordu.
Bu bitti.
İkinci olarak
darbeci medya hizaya geldi.
Bugün askerin Cumhurbaşkanı’nı selamlamasını normalleşme olarak sunanlar eski güçlerini korusaydı emin olun bugün darbe çığlıkları atarlardı.
Medyaya
sansür bağırışlarının en çok onlardan gelmesi şaşırtıcı değil.
Darbe çığırtkanlığı yapmaları karşılığında kamu kaynaklarını yağmalama, halkın cebinden milyarlarca dolar götürme dönemlerinin bittiğini kabullendiler.
Yoksa hiçbir zaman
demokrasi, insan hakkı savunucusu olmadılar.
1 Mayıs’tan 16 Mart’a hiçbir katliamın üzerine gitmemeleri, 12 Eylül’ün işkencehane hapishanelerini lüks
otel diye anlatmaları bir yana, Derin Devlet’in elinin olduğu
Hrant Dink cinayetini okeyci çocukların üzerine yıkmaya çalışmaları bu yüzdendi.
2002’den sonra halk yavaş yavaş ama kararlı bir biçimde bu oyunu bozdu.
Sandık her önüne geldiğinde
darbeciler ve onların çanak yalayıcılarına gereken dersi verdi.
Askerin medyayı kullanarak hükümet devirme dönemi, istediği ismi
cumhurbaşkanı atama dönemi bitti.
Bu fotoğraf yakın tarihimizde yeni bir sayfanın açıldığının en açık göstergesi.
Ancak sivilleşme ve
demokratikleşme yolunda atmamız gereken çok adım var hala.
Çağdaş uygarlık seviyesine ilk kez bu kadar yakınız.
Ne mutlu demokratım
diyene...