CHP Milletvekili Eşref
Erdem’in
referandum çıkışı ve nihayetinde partisinden
istifası partideki iç savaşın göstergesi.
Bunun bir diğer örneği yeni bir seks
kasetinin ortaya çıktığı iddiası.
Bu seferki
Kemal Kılıçdaroğlu kanadından bir yöneticinin.
Deniz
Baykal’a ait olduğu iddia edilen kaseti sorgulamadan manşetlere taşıyan “misyonu belli” medya bu kaseti görmezden geldi.
Çünkü misyonu Baykal’ı yerlebir etmek, Kılıçdaroğlu’nu pompalamaktı.
Şimdi yeni bir kaset manşeti işlerine gelmez.
Onlar bugün itibariyle dünyevi işlerden vazgeçmiş, kendilerini dine vermiş görünüyor.
Grubun bir
Ramazan duyurusu vardı ki, Türkiye’ye dışardan gelmiş biri “Ramazan Türkiye’ye ilk kez geliyor” sanırdı.
Muhafazakar medya onların yanında dinsiz kalmıştı açıkçası.
Türkiye’ye irtica gelecekse, onlar getirecek hesabı bir sayfa vardı.
Hem laik, hem müslüman, hem küresel hem ulusalcı.
Tam günümüzün gazetesi.
Bu arada CHP’lilerin “Dinciler gelirse 4 kadın serbest olacak” korkusunun da boş olduğu ortaya çıktı.
CHP’liler de en az kimi muhafazakarlar kadar çok eşliliğe açık çıktı.
Bir de teknoloji işlerinde uzmanlaştıkları anlaşıldı.
Herkes herkesin odasına
kamera koyuyor.
Dönelim
Deniz Baykal’ın referandumda
evetçi olmasına.
Baykal,
anayasa paketi geçince hemen imzaları topladı ve soluğu
Anayasa Mahkemesi’nde aldı.
Referandumda “evet” diyeceğini açıklayan
Eşref Erdem de bu başvuruya imzayı çaktı.
Sonra kaset olayı patladı ve Baykal
tasfiye edildi.
İlk baştan beri vurguladığım gibi, Baykal bu olayın ardında kimlerin olduğunu biliyordu.
Kılıçdaroğlu’nun kendisini yok sayması,
Önder Sav’ın kendisine yakın isimleri tasfiye etmesi bardağı taşırdı.
Emre Uslu’nun doğru tespitiyle CHP ve misyonu belli medya referandumda çıkacak “hayır”ları Kılıçdaroğlu’nun hesabına yazmaya hazırlanıyor.
Kılıçdaroğlu yeni Karaoğlan ilan edilecek ve genel seçimde oyların CHP’ye akması sağlanacak.
Deniz Baykal bu oyunu gördüğü için şimdi karşı bir hamle yapıyor.
Kendisine en yakın isimlerden Eşref Erdem’i
Sabah Gazetesi’ne konuşturarak “evet” oyu vereceğini açıklatıyor.
Bu CHP için ağır bir
darbe.
Disiplin Kurulu üstü istifa daha da ağır.
Amacı da açık, hayırların oranını düşürerek Kılıçdaroğlu’nun kahraman ilan edilmesini önlemek.
Başarısız olduğu da söylenemez.
Erdem, gazozuna ilaç konulduğu için değil, parti içi mücadele öyle gerektirdiği için evet diyor.
Mahalle baskısı olmasa, Deniz Baykal bile “evet” çağrısı yapabilir.
Bu CHP’de daha sular durulmaz.
Görünen o ki, bu köprünün altından daha çok kasetler akar.
Görev Koşaner’in değil,
Meclis’in
Heron Skandalı konusunda sessizlik sürüyor.
Ne bir açıklama, ne bir
yalanlama.
Silahlı Kuvvetler’in mensupları militanların zaiyat vermesinden niye rahatsız olur ve militanların yerini tespit eden Heronlar’ın düşürülmesini
talep eder?
Soru bu...
Komutanı kim olursa olsun Genelkurmay’ın bu soruya
cevap vermeyeceği çok açık.
YAŞ’taki atamalar da bunun
göstergesi.
Burada görev Meclis’e
düşüyor.
Vatanı korumak uğruna şehit düşen gençlerin hesabını sormak milletin temsilcisi Meclis’in boynunun borcudur.
Eğer bu Meclis Heron olayını soruşturmak üzere bir
komisyon kurmaz ve adı geçen askerleri burada sorgulamazsa “yuh” olsun derim onlara...
Şimdi bana Meclis’in manevi şahsiyetine hakaretten
dava açarlarsa da şaşırmam açıkçası..