Taraf’ın dünkü manşeti sokaktaki insana ‘’Vay anasına’’ dedirtecek cinsten.
Aynı zamanda her
darbe öncesi yaşanan karanlık olaylara da ışık tutması açısından tarihi önemde.
12
Mart döneminde
Atatürk Kültür Merkezi’nin yakılıp suçun solculara atılması bir örnek.
12
Eylül öncesi 1
Mayıs, 16 Mart,
Kahramanmaraş,
Çorum katliamları,
Konya mitinginde yaşananlar bir başka örnek. Tahrikçilerin kimden emir aldığını biliyoruz artık.
28
Şubat döneminin Aczimendileri,
Fadime Kalkanları diğer bir örnek.
Son dönemde
tanık olduğumuz
cinayetler, kıyımlar ise en taze örnek.
Darbe ortamı oluşturmak için kendi jetini vurmayı planlayan zihniyet neler yapmaz ki!
Dağlıca,
Aktütün saldırılarının, 33 erin vahşice ölüme gönderilmesinin, Reşadiye baskınının arkasında kimbilir neler, kimler var?
Mümtaz’er Türköne ‘’Bu orduyu lağvedelim’’ dediğinde kimileri
kıyamet koparmıştı.
Kendi yurttaşlarını bombalamak için plan yapan bir komuta kademesine başka ne yapabilirsiniz?
Bu orduyu yenilemek yeter mi?
Sorun burada.
Bu sisteme körü körüne bağlı, bilimsel kriterlere göre değil de, emir-komuta zincirinde
hizmet gören üniversiteleri ne yapacağız peki?
Ya da tüyler ürperten, insanın kanını donduran planları okuyup kılını kımıldatmayan yargı sistemi ne olacak?
Hrant Dink’in devlet ölüyle öldürüldüğünün davul zurnayla ilan edildiği bir yargı sistemi, yurttaşa güven verir mi?
Ya da Türkiye’yi
Avrupa Birliği standartına ulaştırır mı?
Çocuklarımızı, 12 yaşındaki babasına ihbar edip öldürülmesine yol açan öğretmenlerle mi çağdaş olacağız?
Ya da böylesi tarihi öneme sahip
bir habere sırtını dönen merkez medyasıyla mı?
Darbelerle çivisi çıktı, tutar yanı kalmadı bu sistemin.
Her darbe yeni bir yağmaya, sınırsız
insan hakları ihlallerine yol açtı.
Hukuk kağıt üzerinde, bilim Çin’de,
adalet kaf dağının arkasında kaldı.
Çocukları alıp eline
tüfek veren, boş vakitlerini yurttaşlarına pusu hazırlamakla geçiren generallerle nereye varacağız!
Bu generallere güvenecek miyiz hala!
Evet, Türkiye’de asimetrik bir savaş var.
Ama bu savaşı elinde kocaman bir ordu tutan, hakimleri, savcıları kendi emri dışına çıkmaktan alıkoyan, yurttaşına pusu planı yapan, kendi jetini vurma planı yapan askerlerin demokratik cumhuriyete açtığı bir savaş var.
Bugün-yarın bu zihniyetin kendine dost ve düşman gördüğü gazetecilerin de listesi çıkacak.
Kim demokrasiden yana
yandaş, kim darbeden yana yandaş bir bir ortaya çıkacak.
Darbeciler
tasfiye olacak.
Ancak bu yetmez.
Kuvvet komutanlarının, ordu komutanlarının bir ülkeyle savaşı göze alacak şekilde provokasyon planları yapmaları, vatanseverlik olarak açıklanamaz herhalde.
Savcılarımızı bekliyoruz.
Seçimle işbaşına gelmiş bir hükümet döneminde
Meclis’i etkisiz hale getirmeyi, hükümeti devirmeyi hedefleyen, Meclis tarafından ilan edilmiş bir
sıkıyönetim olmadan sıkıyönetim komutanı unvanıyla
imza atanlardan yargının
hesap sormasını ummak hakkımız herhalde.
Yoksa az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, sonra kendimizi aynı yerde bulduk olur.
Darbe planlarının masum kurbanları en azından bunu hakediyor.