Çukurca’da patlayan
mayın demokratik
açılım sürecine ciddi
darbe vurmuştu.
Hatırlayın, 7 askerin ölümüne yolaçan mayını
PKK’nın koyduğu şüphesi nedeniyle,
Başbakan Erdoğan kapatılan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le yapacağı görüşmeyi iptal etmişti.
Tek bir mayının yolaçtığı siyasi sonuçları düşünün.
Kimbilir
faili meçhul kaç
bomba bu ülkede yaşamın yolunda akışını engellemiştir.
Şimdi Çukurca’da şehit düşen bir asker yakının yaptığı suç duyurusu sonucu, Dağlıca’daki mayını PKK’nın değil, Silahlı Kuvvetler’in yerleştirdiği ortaya çıktı.
Orada askerlerimiz yaralanmadı, 7 askerimiz öldü.
Şehit oldu da diyebilirsiniz ama en azından
ihmal nedeniyle pisi pisine öldüklerini de söyleyebilirsiniz.
O ses bandı internete düşmese, ölen askerlerden birinin yakını suç duyurusunda bulunmayı düşünmeyecekti.
Anlaşılan o ki, o suç duyurusunda bulunulmasa ‘’bağımsız’’ askeri
savcılık veya yetkililer bu olayın üzerine gitmeyecekti.
O zaman da askerlerimiz kendi döşediğimiz mayınla değil, PKK mayına ile ölmüş olarak
bilinecekti.
Yani olay örtbas edilecekti.
Bu bildiğimiz ender olaylardan biri.
Eğitim zaiyatı olarak kapatılacak bir olay gibi görünüyor.
Telefon dinlenmesi elbette özel hayatın dokunulmazlığı ilkesinin ihlali ama 7 gencin hayatından daha önemli bir ilke mi bilemiyorum.
O
telefon kaydı olmasa 7 çocuğun neden öldüğünü
bilemeyecektik.
Sözkonusu vatansa, 7 can teferruattır diyenlerdenseniz elbette bu sizin için
trafik kazası gibi bir olaydır.
Ancak o 7 çocuğun da annesi-babası olduğunu unutmayın, bu bir.
Bir mayının Türkiye’nin
demokratikleşme sürecini nasıl havaya uçurma potansiyeli taşıdığını görüp, her bombayı o gözle görün iki.
Bazen nehirden mayınlar, bombalar da akıyor olabilir.
Gözlerinizi iyi açarsanız
görürsünüz.
Başsavcı karnından konuşuyor
Yargıyay Basavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya,
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile
Anayasa Mahkemesi’nin yeni yapılanmasının demokrasiye aykırı olduğunu buyurmuş.
Yani karnından konuşmuş.
İktidar partisine yalan-yanlış bilgilerle
kapatma davası açan bir
hukukçudan başka bir değerlendirme beklenemezdi.
Burada, aba altından
sopa göstermek var.
Net bir tespit yok, siyasi bir değerlendirme var.
Hukukçu, neyin, neye, neden aykırı olduğunu net şekilde ortaya koyar, genelleme yapmaz.
Ama başsavcı, bu yolda giderseniz
kapatma davası açarım demek istiyor.
Ya biz yorulduk.
AK Parti’yi kapatmak yetmez, bu değişikliğe
evet oyu veren milletvekillerinin milletvekilliğini düşürmek,
evet oyu veren seçmenin de seçme hakkını elinden almak gerekir.
Kendiniz oylar, kendiniz yönetirsiniz.
Yunan şehir demokrasisini sağlar, kölelere oy hakkı tanımamış olursunuz.
Sonra siz sağ, biz selamet.
İzmir’i kim yaktı!
Pacific dizisinde geçen bir cümle yeni bir
tartışma yarattı.
İzmir yangını.
Benim okuduğum birçok kaynak, sorumlu olarak Sakallı Nurettin Paşa’yı gösteriyor.
Engin Ardıç dün bu konuda birçok kaynak verdi.
Ben size bir başka kitap öneriyorum. Roman tadında okunan bir tarih kitabı bu.
Bizim İzmir’den yazlık sineması ve dondurucularıyla bildiğimiz Şenocak’ın başlattığı yayınlardan çıktı.
Adı ‘’
Kayıp Cennet.’’
Yazarı bir
İngiliz gazeteci, Giles Milton.
Görgü tanıklarının ifadesine dayanan bir kitap bu.
İzmir’e ilgisi olan ve önyargısı olmayan herkesin okuması gereken bir kitap.
Tavsiye ederim.
Resmi tarihi sarsıyor, haberiniz olsun.