İçişleri Bakanı Beşir
Atalay ile
Milli Savunma Bakanı Vecdi
Gönül’ün 3
generali
açığa alma kararına
CHP’den gelen tepki, bu partinin değişme zorunluluğunun yeni bir göstergesi.
CHP’nin arkaik fikirlerinin sözcüsü Kemal
Anadol, karar ve uygulamayı “
sivil darbe” olarak nitelendirdi.
Yakıştı.
Bakın Sayın Anadol...
Siyasi iktidarın bürokrasinin her alanında tasarruf hakkı vardır.
Demokratik bir
ülkede, siyasi sorumluluğa sahip hükümetler, kendilerine karşı yasadışı girişimlerde bulunduğundan şüphelendikleri bürokratlarla çalışmazlar, çalışmamalılar.
3 generalin açığa alınma süreci, Türkiye’de yargıdaki kakafoniyi bir kez daha ortaya koydu.
Dün yazmıştık, bu ülkede
yüksek yargı, devlet adına hukukdışı yollara sapan kamu görevlilerinin hamisidir.
Profesör Mehmet Haberal’ın tutukluluğuyla ilgili tazminat kararı, yüksek yargının çalışma biçimini açıkça ortaya koymuştur.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin Yüksek Askeri
Şura’da
terfi ettirilmeyen 3 generalle ilgili kararı, bu paslaşmanın bir başka göstergesidir.
Hükümete, “Sen bu işe karışamazsın” mesajı vermiştir askeri yargı.
Atalay ve Gönül, açığa alma kararlarıyla “bal gibi karışırım” demiş ve çok doğru yapmıştır.
İkisine de Türkiye’nin sivilleşme sürecine yaptıkları bu katkıdan dolayı şükranlarımı sunuyorum.
Hükümet, bu 3 general herhangi bir darbe planına karışmamış olsa da, terfilerine karşı çıkabilirdi.
Yüksek
Askeri Şura, başbakanların “süs biberi” olarak bulundukları kurular değildir.
Başbakan ve Milli
Savunma Bakanı,
halk iradesini temsilen oradadır ve bu iradeyle ters düşen bürokratların terfisini engellemek yetkileri vardır, daha da ötesi bu onların görevidir.
Büyükelçiler, valiler,
emniyet müdürleriyle ilgili kararlar alabilen siyasi iktidarların, benzer tavrı generallerle ilgili olarak almaması demokratik bir düzende düşünülemez.
Düşünülse bile ayıplanmadan seslendirilemez.
Rütbesi ne olursa olsun, tüm askerler bu ülkenin memurudur.
Ülke
savunması için
silah taşıyor olmaları onlara farklı bir statü ve
dokunulmazlık tanımaz.
Bugüne kadar lafta kalan bu ülke, artık hayata geçmiştir.
Her asker, bu gerçekle yaşamak zorundadır.
Sadece asker değil, CHP de.
CHP “askerle paslaşma” taktiğiyle siyasete devam ettiği sürece sandıkta yenilgiye mahkum kalacaktır.
Son 53 yılda
seçim kazanamamış CHP’nin
Kemal Anadol’un temsil ettiği zihniyetle seçim kazanma şansı sıfırın altındadır.
Bu zihniyeti,
Kürtlerle
ittifak bile kurtaramaz.
Askerin sözcüsü durumunda olan bir parti, sahillerden kumsallara kadar geriler.
CHP’nin değişime direnci dünkü açıklamayla bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Askerdeyken
komutan bölüğe “dur” emri verdiğinde, durmayanlara, “Çorumlu sen de dur” derdi.
Neden böyle denirdi bilmiyorum ama CHP’nin asker sevdasının da artık durması gerektiğini biliyorum.
Generallerin bu kararla ilgili olarak AYİM’e gitme hakkı ve mahkemenin de bozma hakkı vardır.
Ama hükümetin de bu generalleri emekliye sevketme hakkı ve yetkisi vardır.
Bu da demokratik ve meşru bir haktır.
Bu CHP adamı fıtık eder
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu muayene için gittiği hastanede fıtık ameliyatı olmuş.
Bu kadar dayanabildi Kılıçdaroğlu.
Kürt karşıtı, muhafazakar karşıtı, asker aşığı bir partide liderlik yapmak kısa sürede ameliyatlık hale getirdi.
CHP’de liderlik zor sanat.
Adamı fıtık eder bu parti.
Şaka bir yana, Sayın Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyoruz. En kısa zamanda sağlığına kavuşması ve
Anadolu yollarına düşmesini temenni ediyoruz.
Türk ve müslüman yanlısını severiz
“V.S. Naipaul’un
Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na katılımının Türk medyasında politize edilmiş olması etkinliğin asıl amacını ve V.S. Naipaul’un bir edebiyatçı olarak yapacağı katkıyı gölgelemiştir.”
Muhafazakar medyanın aşırı tepkileri sonucu
Nobel Ödüllü yazar Naipaul, Türkiye’ye gelmekten vazgeçti.
Kusturica’yı geldikten sonra kaçırmıştık, Naipaul’a bu şansı da vermedik.
Doğrusu, gelmesi ve yazdıkları konusunda kendisiyle
tartışma fırsatı yaratılmasıydı.
Muhafazakar kesimin kendini sorgulamasında yarar var.